Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63832.866$

HAZAN MEVSİMİ DE BİTİYOR

15 Kasım 2018, Perşembe 08:34

Eylül, ekim, Kasım aylarını içine alan bir süreç olan Havan mevsimi de bitiyor.

Kışın ayak seslerini duyar gibiyim.

Nedense hazan mevsimini ve kışı çok severim.

Şüphesiz ilkbahar ve yazın da bir yeri var gönlümüzde ama ben bir başka bakarım Hazan ve Kışa…

Hazan adeta hüznü çağrıştırır.

Yaprağın dalla bir daha hiç bağlanmayacak şekilde yere düşmesi…

Bu ayrılık yaprağın sonudur.

Artık yaprak ya yanacak ya da toprak olacak.

Dalda hüzünlenir, yaprağından ayrılırken.

Ama dal için ümitler tükenmez.

Ama dal ağacına bağlıdır, hem de sıkı sıkıya…

Kışı dalda ağaçta üşüyerek geçirirler.

Bahar bir umuttur onlar için, yeniden yeşerirler.

Yeniden yapraklar, dallara tutunurlar.

Rüzgarda bütün yapraklar adeta birbirleriyle fısıldaşır, konuşurlar.

Bu devran böyle döner.

Ya insanoğlu…

Hazanla, kışla hüzünlenir, duyguları üşür.

Bahar ve yazla ümit doludur, yeşerir…

Tabii bu her insan için farklıdır.

Bazıları baharı ve yazı göremez.

Şair, ‘Baharı görmeden yaz geldi geçti’ der.

Yine şair kızar ‘Yazımı kışa çevirdin’ der.

Der de der…

Kimi de derki, ‘Derdimi kimlere desem, başımı alıp nere gitsem’ der.

Kimi sevdiğine, ‘Sen mevsimler gibisin, değişirsin sevdiğim’ der.

Kimide, ‘Bir ömür böyle geçti, olamadık farkında’ der.

Şu satırları yazarken de okurken de ömür geçiyor.

1960’lı yılların başı, bahçeli bir evimiz var şehrin ortasında…

Anne, baba dört çocuk. En küçükleri ve tek erkek çocuk benim.

Şokluğun var, varlığın yok olduğu dönemleri yaşıyoruz.

Radyo nadiren, televizyon hiç yok.

Elektrik bile şehrin içinde çoğu yerde yok.

Mutluluk bu yoklukta çok hem de epey çoook…

Arkadaşlık, dostluk, komşuluk iyi niyetlerle tavan yapmış.

Sonbaharda hayvan keserek kendi ellerimizle evimizde yapılan sucuk, pastırma ve kavurmanın tadı damağımda…

Herşey doğal…

İnsanların gülümsemesi, hüznü, kızgınlığı bile doğal.

Kışın ayak sesleriyle soba kurulur…

O yıllarda henüz kuzine sobası yok.

Kömür, maden kömürü, şimdilerde sadece sanayide kullanılıyor.

O kömürleri, keserle kırıyor, ufalıyoruz.

İçi soba tuğlasıyla kaplanmış sobamız, hem evimizi, hem gönlümüzü ısıtıyor.

Bir kürek atılan kömür saatlerce bizi ısıtıyor.

Sobanın üst kapağı delikli hava alsın diye…

Yattığımda, sobanın içindeki kızıllık, bu deliklerden tavana vurur, sanki hareket eder gibi…

Uzun süre, uyuyana kadar tavanda, hareket eden kızıllıklara bakıyorum.

İşte benim hayallerim burada saklı…

Unutmayın, hayali olmayanın gerçeği olmaz.

Çocuktum ama gelecekle ilgili hayallerim vardı…

Mahalledeki benden büyük bir çocuğun sahip olduğu bisiklet gelecekte benim hayallerimi de süslerdi…

İlkokula başlayınca hayallerim daha da arttı…

Okumayla tanışmam, yazmayla tanışmam ufkumu genişletti.

Şanslıydım, şimdilerde Ayşegül Nesrin ilkokulunun, o zamanki adı Cumhuriyet idi.

Benimde okulum oldu bu tarihi bina.

Esas şansım, öğretmenimdi.

Öğretmenim Sevim Konina…

Sevgiyi, saygıyı, insanlığı öğrenmenin başlangıç yoluydu öğretmenim.

İlkokul dörtte, bırakın hikayeyi, roman okumaya başlamıştım.

Zordu kitap temin etmek.

Pahalıydı kitaplar.

‘Tuna Nehri Akmam Diyor’, ‘Vatan Borcu’ o yıllarda okuduğum, yazarlarını unuttuğum ilk romanlardı…

Gazete, baba yadigarı, evimize her gün giren bir nimetti o yıllarda.

Çok güzel günler yaşadık.

Hani derler ya, zaman su gibi akıyor diye…

Bugün bir bakıyorum, 63 yaşındayım.

Altı kişilik aileden 2 kişi kalmışız.

Erken yaşta kaybettiğim babam, sonra annem ve yine çok erken kaybettiğim iki ablam.

İnsan anne ve babanın gidişiyle dalları yaş, gövdesi kuru bir ağaca benziyor.

Tutunacak bir ağaç arıyoruz.

Yok artık… Anne, baba ve ablalar yok.

Arkanızdaki dağlar yok.

Moral kaynağınız, dert ortağınız yok.

Şimdilerde kendimi de bir ağaca benzetiyorum.

İki dalım var. Rabbim bu evlatları nasip etti.

Ama kendimizin de kuruyacağını ve iki dalımın ayakta kalabilmesi için mücadele ediyorum.

Yokluğun çok, mutluluğun çok olduğu günlerden, varlığın çok ama mutluluğun yok olduğu günlere geldik.

Kalan sürenin, geçen süreden daha hayırlı, daha güzel olması içinde uğraşıyorum.

Yolun sonunun yaklaşmasını beklemeden, güzelliklerle mutluluklarla dolu bir yaşam herkes için duamdır.

Kalın sağlıcakla…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.