Konya
07 Mayıs, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.26
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2410.9
  • BIST
    10267.09
  • BTC
    63311.84$

DOĞAL ECZANE, ŞİFA KÜPÜ SARIMSAK (Allium sativum L.)

15 Temmuz 2021, Perşembe 10:42

Son bir buçuk yıldır pandeminin etkisi ile hem sağlıkta, hem de yaşamsal alışkanlıklarımızda bir takım eğilim ve değişimler yaşadığımızı söylemek mümkün. Her ne kadar normalleşme süreci yaşıyorsak ta, tedbiri elden bırakmadan, fazla rehavete kapılmadan, bu sürecin içinden sağlıkla çıkmayı başarmalıyız.

Bilindiği gibi modern tıbbın alternatifi olmaz denilse de, geleneksel tıpta çağlar boyunca değişik bitkisel ürünler insan sağlığı için kullanılmıştır.  Günümüzde tekrar keşfedilen ve güncel öneme sahip olan geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının modern tıp bulguları ışığında tekrar gözden geçirilmesinin faydalı olacağı kanaatindeyim.

Günümüz insanının bilimi, aklı, mantığı ret etmeden doğanın insanoğluna sunduğu nimetlerden en az zarar en çok fayda sağlayacak şekilde, modernite düşmanlığı yapmadan yararlanması oldukça akılcı görülmektedir.

Çağlar boyunca doğal eczane denilen, Sarımsak sadece yemeklerimize lezzet katan değil, aynı zamanda bünyesindeki muhteşem bileşenler sayesinde saymakla bitmeyen marifetleri olan tam bir şifa küpüdür.

Sarımsak (Allium sativum); Frenk soğanı, soğan, pırasa ve taze soğan içeren ampul şeklindeki bitkilerin tümü Allium sınıfına ait bir sebzedir.

Sarımsak, üzerinde en fazla çalışılan şifalı bitkilerden birisi olup, antibakteriyel ve antiseptik özellikleri eski Mısırlılar, Yunanlılar, Babilliler ve Romalılar tarafından biliniyordu. Yakın zamanda sarımsağın bakteriler, mantarlar, protozoa ve virüsler üzerinde öldürücü bazı etkilerinin olduğunu in vivo olduğu kadar in vitro olarak yapılan hayvan deneylerinde gösterilmiştir.

Sarımsak, yaklaşık 33 sülfür bileşiği, çeşitli enzimler, 17 farklı amino asit, mineraller (selenium, germanium, tellurium and diğer eser mineraller), vitaminler, karbonhidrat ve flavonoidler içerir.

Sarımsağın içerdiği yüksek orandaki kükürtlü bileşiklerin ve tiyosülfinatların (allisin de dahil) sarımsaktaki etkin maddeler olduğu bilinmektedir. Sarımsağın kendine özgü  kokusu ve tadından bitkide bulunan allisin (diallylthiosulfinate) bileşenin sorumlu olduğu bilinmektedir. Bu bileşik kokusuz kükürtlü bir amino asit türevi olan (S-allyl cysteine sulfoxide) alliin’in, alliinaz enzimi ile parçalanması sonucu oluşmaktadır. Bitki hücrelerinde bulunan aliin, sarımsak dişlerinin ezilmesi, zedelenmesi veya doğranması ile bitki hücrelerinin parçalanması  sonucu allisin’e dönüşür.

Sarımsağın antibiyotik etkisi esas olarak içerdiği bu allisin bileşeninden kaynaklanmaktadır. Allicin, aliinin alliinaz enziminin etkisi ile parçalanması sonucu oluşan iki lilsulfenik asit molekülünden meydana gelir.

Sarımsağın antimikrobiyal aktivitesi  içeriğinde bulunan ajoen ve dialil disülfidlerden kaynaklanır. 1960'lı yıllardan itibaren hayvanlar ve insanlar üzerinde yapılan araştırmalar, sarımsağın kalp ve dolaşım sistemi üzerinde olumlu etkisinin olduğunu göstermiştir.

Sarımsak ayrıca kan damarlarını kanda bulunan zararlı serbest radikallerin etkilerinden koruyabilir, kanda bulunan lipidler üzerinde de olumlu bir etkiye sahiptir. Sarımsakta bulunan fitokimyasallar kılcal kan akışı artırabilir ve yüksek kan basıncı seviyelerini düşürebilir. Yapılan çalışmalar bir gr. allisin'in antibiyotik özelliğinin 15 ünite penisiline eşdeğer olduğunu göstermiştir.

500-800 µg/mL'lik bitki sarımsak ekstraktı, flavonoidlere, özellikle kersetin'e bağlı olarak farklı anjiyogenez durumlarını inhibe edebilir. Bitkide bol miktarda bulunan bazı saponinler ise karaciğer dokusunda kolesterol ve yağ asidi sentezini azaltabilir.

Sarımsağın etkili bileşenleri sayesinde kanda trombositlerin toplanma ve trombüs oluşturma eğilimleri önemli ölçüde azalmaktadır. Bu antiaterosklerotik (kalp hastalıklarını önleyici) etkilerin bir kısmı, sarımsağın etkisi ile trombosit adezyonunun ve agregasyonunun azaltılmasına dayanmaktadır.

Miyokard enfarktüsü, felç ve arter tıkanması gibi ikincil etkileri olan arterioskleroz (damar sertliğinin) gelişimi için en önemli risk faktörleri obezite, yüksek tansiyon ve diyabetin yanı sıra hiperlipidemi ve hiperkolesterolemidir. Sağlıksız bir yaşam tarzı (örneğin, alkol ve nikotin kullanımı, kötü beslenme alışkanlıkları), stres ve genetik yatkınlık da kalp hastalıklarının ortaya çıkmasında önemli rol oynar.

Sarımsağın etki mekanizması, muhtemelen sarımsak tüketimine bağlı olarak, metabolik kolesterol biyosentezinin baskılanmasıdır. Bundan da sarımsağın aktif metabolik bileşenleri olan allisin, ajoene ve dialil disülfür sorumludur. Sarımsak ekstraklarının ayrıca tümör oluşunun azaltıcı etkisi bilinmektedir. Yapılan çalışmalarda sarımsakta bulunan dialil disülfit, alil sülfür, ajoen, alliinin tümör hücrelerinin gelişimini önleyici (antiproliferatif) etkiye sahip oldukları gösterilmiştir.

Özetle; Sarımsak tüm dünyada farklı kültürlerin mutfaklarında baharat ve yiyecek olarak kullanılmakla birlikte bahsedilen çeşitli hastalıkları tedavi etmek amacıyla da kullanılmıştır.

Ancak azı karar çoğu zarar mantığı ile kendine özgü kokusu, aroması olan bu muhteşem şifa deposundan en iyi şekilde yararlanmak umuduyla…

Yorumlar

  • yorum avatar
    mustafa özdoğan
    30-08-2021 16:03

    akademik bi yazı olmuş değerli hocam,ögrencilere anlatır gibi değil de alt kattaki melahat teyzeye anlatır gibi basit bir dil kullanırsanız daha istifadeli olur kanaatindeyim.Birde covi denen günümüz belası ile ilgili olabilecek faydalarına değiseydiniz keşke..saygılar

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.