Konya
05 Mayıs, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.34
  • EURO
    34.87
  • ALTIN
    2393.5
  • BIST
    10276.88
  • BTC
    63774.583$

Demokrat (!) Batı’nın Demokrat (!) Tetikçisi

21 Kasım 2023, Salı 00:01
1096 yılından itibaren Hıristiyanların Müslümanlara, özellikle de Türklere karşı düzenlediği seferler önceleri “Kudüs Yolculuğu”, “Kutsal Topraklara Yolculuk”, “Deniz Ötesi Yolculuk” gibi adlarla tanımlanırken 1250 yılından itibaren batı kaynaklarında “Haçlı Seferleri” Hz.İsa” nın Kudüs’teki mezarını kurtarmak için Papalığın düzenlediği seferler için kullanıldı.
Kutsal Topraklar, 638 yılından Kudüs’ün Hz. Ömer tarafından fethinden itibaren Müslümanların eline geçti.
Daha sonra Türk-İslâm dünyasına karşı yapılan bütün savaşlar da Haçlı seferleri olarak değerlendirildi.
Ortaçağ Avrupa toplumunu bu seferlere zorlayan unsurlar, aslında siyasi, sosyal ve ekonomik sebeplerdir. Batılılarca ileri sürülen dinî motif ise sadece itici bir güçtür. Kilise, siyasi amacını gerçekleştirmek için dinî motiften faydalanmıştır.
“Kutsal toprakları kurtarma” sloganı, Haçlı Seferleri’nin hedefini açıklamaktan ziyade gizlemek maksadıyla kullanıldı. Zira bu seferlerin hedefi olarak gösterilen Kudüs, Hz. Ömer tarafından fethedildiği 638 yılından beri Müslüman hâkimiyetindeydi. Batı Hıristiyanları bu duruma en küçük bir reaksiyon göstermemiş, Bizans ise durumu kabullenmişti.
XI. yüzyılın sonuna doğru Batı toplumunda meydana gelen uygun ortam sayesinde Avrupa harekete geçme fırsatını yakaladığına, yüzyıllardan beri bütün Akdeniz çevresine hâkim bulunan Müslümanların gücünü kırabileceğine ve özellikle yarım asırdan beri Anadolu’ya yerleşmekte olan Türkleri söküp atarak bu topraklara sahip olabileceğine inanıyordu.
Haçlı Seferleri, Hıristiyan Avrupa’nın kısa ve orta vadede bazı başarılar elde etmesi ile sonuçlansa da, bu seferlerin nihai mânada kalıcı bir siyasî başarısı olmadı. Haçlıların Yakındoğu’daki varlığı 200 yıl tamamlanmadan bütünüyle sona erdi.
Bununla birlikte seferlerin asıl kalıcı etkileri sosyal ve kültürel alanda gerçekleşti. İki asırlık haçlı macerası Hıristiyan Batı ile Müslüman Doğu arasında bir çeşit sosyal ve kültürel alışverişin zemini oldu ve bu zemin üzerinden oluşan etkileşim sonucunda taraflar birbirlerinden birçok anlamda etkilendiler.
XI. yüzyılın sonlarına doğru başlamış olan Haçlı Seferleri, kimilerine göre XV. yüzyıla kadar sürmüş, kimilerine göre ise hala devam etmekte ve tüm zamanların en önemli hadiselerinin başında gelmektedir.
Haçlı Seferleri zihniyeti nedeni ile yaşanan hadiseler, hem Doğu hem de Batı Âlemi’ni derinden etkileyen olaylara sahne olmuş ve hâlâ da olmaya devam etmektedir
Haç ve Hilal’in savaşı olarak tarihe geçen Haçlı Seferleri, her ne kadar Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında cereyan etse de Hristiyanlarca Hz. İsa’nın katili olarak görülen Yahudilerin de bu seferlerden etkilendikleri görülüyor. Özellikle I. Haçlı Seferi’nin Yahudiler üzerine etkisi büyük oldu.
I. Haçlı Seferi esnasında bazı Haçlı birlikleri, binlerce mil ötedeki Müslümanlar yerine yanı başlarındaki düşmanları olan Yahudileri hedef aldılar. O dönemde Almanya’nın Ren Nehri etrafındaki kent ve kasabalarda yoğun olarak yaşayan Yahudi cemaatlerinin büyük çoğunluğu yok edildi.
I. Haçlı Seferi esnasında yaşanan diğer bir Yahudi katliamı Haçlıların Kudüs’ü ele geçirişi sırasında yapıldı. Haçlılar, Kudüs’e girdikten sonra Müslümanlarla birlikte kentin savunmasına katılan Yahudileri de katlettiler. Dönemin birkaç ana kaynağına yansıyan bu katliam sırasında Kudüs Yahudilerinin neredeyse tamamı yok edildi.
Hıristiyanlara göre, Hz. İsa’yı Romalı yetkililere şikâyet eden Yahudilerdi. Şikâyetlerin artması üzerine Hz. İsa, o dönemde Yahudilerin “Yüksek Din Konseyi” olan Sanhedrin’de yargılanarak çarmıha gerilmek suretiyle ölüm cezasına çarptırılmıştı.
Bundan dolayı Yahudiler, Hıristiyanların nazarında daima “Hain ve Tanrı Katili” olarak telakki edildiler, Hz. İsa’nın ölümüne sebep olan katiller veya katillerin torunları olarak hep nefret edilen bir topluluk oldular. Haçlı hareketi, Hıristiyan halkın Yahudilere karşı nefretini daha da güçlendirdi.
Haçlı Seferi ile başlayan süreç, Avrupa’daki Yahudilerin yaşantılarında büyük değişikliğe neden oldu. Çoğu tarihçi, seferden sonra Yahudilerin durumunun daha da kötüleştiği konusunda hem fikir. Çünkü bu katliamlar, Yahudilerin Hıristiyan toplumunda oldukça zayıf bir azınlık olduğunu ve mallarına kolayca el konulabileceğini ortaya koydu.
Yahudi karşıtlığı denilince çoğu insan hemen Almanların Yahudilere uyguladığı soykırımı hatırlar. Halbuki Hitler’in bu kıyımı Yahudiler için ilk uygulama değildir. Daha önce de Yahudiler, Avrupa’da defalarca benzer katliamlara maruz kalmalarına rağmen hiçbir Müslüman ülkede bu tür bir soykırımla karşı karşıya kalmadılar tam tersine güvenle yerleştikleri, insan muamelesi gördükleri tek yer İslam dünyasıydı.
Batı dünyası, Yahudi belasından kurtulmak, onları Müslümanlara musallat ederek, gelişecek çatışma ortamlarını yönetmeyi, yönlendirmeyi, böylece hem Yahudileri hem de onların musallat oldukları Müslüman ülkeleri baskı, etki ve kontrol altında tutmayı hedefliyor.
Bugünlerde Filistinli Müslümanlara soykırım uygulayan İsrail’in kayıtsız şartsız arkasında duran ve destek olan Batılı ülkelerin, Yahudilere soykırım yapmasının suçluluğunu kalkan yapıyor ve İsrail’i bir tetikçi gibi kullanıyor.
Haçlı zihniyetinden bir türlü kurtulamayan Batılıların, İslam dünyasına hançer gibi sapladıkları Siyonizm’le işleri bitince, Yahudiler tekrar Müslümanlarla baş başa kalacaklar.
İsrail’in Filistinlilere uyguladığı soykırıma destek olarak aslında ikinci defa suç işlemekte, Yahudi soykırımıyla kana bulanan ellerini Filistinli Müslümanların kanlarıyla yıkamaya çalışıyorlar.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.