Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63891.729$

DEMOKRASİNİN NERESİNDEYİZ?

06 Şubat 2018, Salı 07:48

Evvela şunu belirtelim; Demokrasi bir hazım rejimidir. Çok seslilik vardır. eleştiri vardır. Doğruyu bulmak için bunlar gereklidir.

İnsanlar sadece kendi doğrularıyla bir yere varamazlar. Ortak bir doğru üretmek zorundadırlar.

ELEŞTİŞRİYE HAYIR!

Evet biz hep doğru yaparız, eleştiriyi asla kabul etmeyiz. Siyaseten vardığımız nokta budur.

İktidarı eleştiriyorsunuz, koro halinde itirazlar yükseliyor. Bu itirazlar bazen iftira, hatta hakaretlere varıyor.

Son zamanlarda maalesef iktidar kanadını eleştirdiniz mi, ya DAEŞ’li, ya PKK-PYD’ci, ya da FETÖ’cü gibi ne kadar şer ve hain odak varsa onunla suçlanıyorsunuz.

Muhalefeti eleştirmek için pek bir şey söylemeyeceğim, zira ortada MUHALEFET yok. En büyük eleştiriyi kendilerine yapıyorlar. KILIÇDAROĞLU yeniden seçildi… Neyi eleştireceksiniz ki… Sadece siyasi iktidarın ekmeğine yağ sürüldü.

Ha birde MHP vardı, yavru muhalefet iken, yavru İKTİDAR oldu. Böylece Sayın BAHÇELİ, ömründe görmeyeceği iktidar salkımına ulaşmış oldu.

HDP’yi ben hiç parti görmedim. PKK’nın legal görünümlü illegal örgütüdür.

İşte muhalefet böyle olunca meydan sadece iktidara kalır.

DEVLETİN KURUMLARI

Maalesef devletimizin kurumları siyasallaşmıştır. Tek bir örnek vereyim TRT…

TRT’ye Genel Müdür atanıyor, ertesi gün müdür CHP’ye laf yetiştiriyor. Ana muhalefetin kontrollü darbe lafına cevap veriyor. Çiçeği burnunda Genel Müdür CHP(ye TRT’nin yayınlarını izlemiyor musunuz? diye çıkışıyor.

Yahu Genel Müdür, senin görevin muhalefetle uğraşmak değil ki, sen işini yap… Birilerinin gözüne girmeye çalışma…

TRT’nin açık oturumlarında, (tartışma diyemiyorum) ana muhalefetten kimseyi göremezsiniz.

İktidar yanlısı aynı yüzler, aynı kimlikler.

Mesela her Salı akşamı TRT Haber’de Cumhurbaşkanımızın baş danışmanlarından birini izleriz. Ama izlemeyiz. 2-3 yıl önce konuşmasında Musul ve Kerkük’ün referandumla Türkiye’ye katılacağını iddia eden bu kişi, Musul ve Kerkük’ü kapsayan Kürdistan’ın ilanında bir şey diyememiş, hain BARZANİ’yi bile çözememiştir.

Maalesef bir zamanlar çok kızdığım, İsmail CEM zamanındaki tek taraflı yayınlara, şimdi daha çok şahit oluyoruz.

Biz isteriz ki iktidarıyla, muhalefetiyle (MHP hariç, ‘O şimdi iktidar’) orantılı bir kurum olsun TRT… adı üstünde Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu… Fazlasını söylemeye gerek var mı?

SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI

Hepsi siyasal ve ideolojiktir.

Mensubu olduğu, toplumun menfaatleri yerine kendilerine, kendi ideolojilerine çalışırlar.

Oda başkanları, sendikalar, vakıf ve dernek başkanlarını bunlara örnek verebiliriz.

Bir bakarsınız milletvekili adayı olmuşlar ve vekil olmuşlar, hatta üst düzey bürokrat oluvermişler. Nasıl olmuşlar? Birilerinin gözüne girmişler, bir siyasi partinin kanatlarında büyümüşler.

Onlar hep kendilerine bakmışlar. Temsil ettikleri kesim umurlarında bile değildir.

Yada aşırı uç olup, PKK gibi terör örgütlerinin yanında yer almışlardır.

Anlayacağınız STK dediğimiz bu kuruluşların hepsi siyasal ve ideolojik kurumlar haline gelmişlerdir.

ATATÜRK DÜŞMANLIĞI

İnanılmaz bir Atatürk düşmanlığı dönemi yaşıyoruz.Bunu yaşarken, sanki yeniden yaşatacağımızı sandığımız tarihte kalmış Osmanlı devletinin hayranlığıyla yatıp kalkıyoruz. Türkçeyi bırakıp, farklı isimlerle farklı yerleri canlandırmaya çalışıyoruz.

Özellikle din adamı geçinenlerin, Atatürk’le ilgili söylemlerini ibret ve nefretle izliyoruz.

Atatürk’ü dünya tanır ve bilirken biz onu unutturmaya çalışıyoruz. Parti teşkilatlarımızdan bile Atatürk resimlerini indiriyoruz.

Bizler 12 Eylül 1980’i yaşayanlardanız. Eğer gençlerinizi  dünyaca ünlü kendi liderlerinizden birinin etrafında toplayamazsanız, gençler yabancı ideolojilerin esiri oluyor. Onlarda Maocu, Leninci, Stalinci, Titocu, Enver Hocacı veya Hitlerci, Musolinci oluyorlar.

Aklımızı başımıza almalıyız. Unutmayın bir Atatürk kolay kolay bir daha gelmeyecektir.

SEÇİM SİSTEMLERİ

Her konuda yeniden düzenlenmeli, Partiler değil daima Millet ön planda olmalıdır.

Kendiniz yazdığınız eş dost delegeleriyle seçime giriyorsunuz. Tabii ki siz seçileceksiniz.

Başkanlık sistemine karşı biriyim.

Siyasilerin sivri dilleri halkı germektedir. Bu sistemle kutuplaşma daha yoğun olmaktadır.

Başkanlık sistemi ile zayıflayan TBMM’de ki vekil sayısını 550’den 650’ye çıkarmak millet için maddi manevi külfettir.

18 yaşın seçme ve seçilme yaşı olması sakıncalıdır. 18 yaş için Belediye Başkanlığı olabilmesi yolarlıda açılmaktadır. Sizi bilmem ama beni 18 yaşında ki çocuk yönetemez. Gençlere önem verenler onlara, iyi bir öğrenim sonunda iyi bir iş verirler.

Üniversite öğrencilerine bol bol yurt yapıp, gençlerimizin şucu, bucu yurtlarında kalmaya zorlamazlar. FETÖ hain örgütü buna en güzel örnektir.

Gençlerimizi işe yerleştirirken liyakata bakılmalıdır. Bitirdiği okul dunu bir okul ise işi hemen hak etmesi ne kadar doğrudur.

Tek aday işaret edilerek, tek adayla girilen hiçbir seçim DEOKRATİK değildir. Birilerinin dayatmasıdır. Bunu özellikle parti kongreleri için söylüyorum. Tek aday gösterilirse seçime ne gerek var. Birbirimizi kandırmayalım.

SONUÇ…

Geçmiş siyasi dönemlerde hoşumuza gitmeyen şeyleri yapar hale geldik.

Seçilmiş Belediye Başkanlarımızı karar olmadan görevden almaya veya istifaya zorlar hale geldik.

Oy kaygısı ile iktidar-Muhalefet gerginliğine son verilmelidir.

Çok sesliliğe tahammül etmeliyiz.

Bölücü örgüt v e partileri hemen kapatabilmeliyiz. Zira onlar terör destekçileri ve demokrasi düşmanlarıdır.

Gönlümden partili olmayan bir Cumhurbaşkanı ve Güçlü bir parlamenter sistem geçmektedir.

Kalın sağlıcakla…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.