HAYALLERİN ROTASI
Bir ömrün en sessiz katili, başkalarının bizim adımıza aldığı kararlardır.
Kimi zaman pusulamızı farkında bile olmadan teslim ederiz; dostların, ailenin, toplumun ellerine… “Senin için en iyisi bu” derler, “garantisi olan yolu seç” derler. Ve biz, yavaş yavaş kendi kalbimizin sesini duyamaz hâle geliriz. Oysa insanın en büyük pişmanlığı, başkalarının çizdiği yolda yürümek değil midir?
Hayal, yalnızca bir istek değildir; insanın kendi varlığını kanıtladığı en saf yolculuktur. Bir resmin ilk çizgisi, bir melodinin ilk notası, bir cümlenin ilk kelimesi… Hepsi aslında içimizde saklanan hayallerin dile gelmiş hâlidir. Fakat bu yolculuğun önünde, çoğu zaman korkular dikilir. “Ya olmazsa?” sorusu, “ya olursa?” ihtimalini boğar. Böylece adımlar yavaşlar, ışıklar söner, içimizdeki çocuk sessizce susar. Ve biz, çoğu zaman fark etmeden kendi ellerimizle kapatırız o ışığın üzerine düşen kapağı. Korku, görünmez bir zincir gibi bağlar insanı. İlk başta fark etmezsin; sadece biraz yavaş yürüdüğünü sanırsın. Sonra bir bakarsın, yıllar geçmiş, hayallerin hâlâ aynı yerde duruyor. Onlar büyümek isterken sen küçülmüşsün. İşte tam burada, cesaret devreye girmeli. Çünkü hayat, cesur olanların yanındadır. Yola çıkmak, belki bilinmeze yürümek demektir; ama her adım, insanın kendi kaderini şekillendirdiği bir iz bırakır. Yola çıkan herkes, kaderiyle karşılaşır. O kader bazen bir fırtınadır; kimi zaman yolun tam ortasında bir duvar gibi yükselir. Bazen de güneş ışığıdır; ısıtır, iyileştirir, güç verir. Ama hangi biçimde gelirse gelsin, kader yolun kendisidir. Ve yol, ancak yürüyenlere açılır. Dünyanın her yerinde, bu gerçeği kanıtlayan hayatlar var. Bir zamanlar elinde sadece birkaç kuruşla atölyesini kuran marangoz, bugün yüzlerce evin en güzel köşesinde iz bırakıyor. “Bu iş seni hayal kırıklığına uğratır” denilen bir genç ressam, yıllar sonra tablolarıyla sergi salonlarını dolduruyor. Çevresinden “Sen yapamazsın” sözünü duya duya büyüyen bir öğrenci, bugün kendi işinin başında gururla ayakta duruyor. Onların ortak noktası, başkalarının korkularına kulak tıkayıp kendi seslerini takip etmeleridir. Ve unutmamak gerekir ki, hayal tek başına büyümez. Onu besleyen sabır, inanç ve cesarettir. Yolda düşmek kaçınılmazdır; ama kalkmak bir seçimdir. Belki bir kez değil, on kez denemen gerekir. Belki de insanlar sana güler, “boş ver” der. Ama işte o anlarda kendine hatırlatmalısın: Evren, içimizde hâlâ parlayan o ışığı görür. En umutsuz anda karşımıza çıkan bir fırsatla, hiç beklemediğimiz bir tesadüfle bize destek olur.
Şimdi dur ve düşün: Yıllar sonra, bugününü hatırladığında “Keşke” mi diyeceksin, yoksa “İyi ki” mi?
Bu sorunun cevabı, atacağın adımda gizli. Belki şu an tam da o başlangıç çizgisindesin. Belki tek yapman gereken, kendine güvenmek ve yola çıkmak. Çünkü hayat, başkalarının hayalini yaşayacak kadar uzun değil; kendi hayalini büyütecek kadar değerlidir.