Konya
Açık
33°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,9572 %0,59
47,7786 %0,65
4.383,32 % 0,06
Ara
reklam

“2025 TARIMDA YOK YILI”

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

2025 yılı, Türk tarımı için bir dönüm noktası değil; bir kırılma yılı olarak hafızalara kazınacak. Bu yıl, Don, dolu, kuraklık, su kıtlığı, yangınlar derken, Küresel iklim değişikliği kapımızı çaldı. Ancak biz hâlâ kulağımızı tıkamaya devam ediyoruz.

İlkbaharda yaşanan sert don olayları, daha meyve ağaçları çiçek halindeyken büyük bir darbe indirdi. 40’a yakın ilimizde Zirai Don zararının özellikle çiçeklenme ve meyve tutumu döneminde meydana gelmesi nedeniyle meyve ağaçlarında ve açık tarım alanlarında ürünlerin tamamen zarar görmesine yol açtı. Özellikle Kayısı, fındık, üzüm, elma, kiraz, ceviz, erik, şeftali ve nektarin gibi daha birçok üründe ciddi zararlar oluşturdu.

Tarım Ve Orman Bakanı “Son 30 yılın en düşük sıcaklık değerlerinin kaydedildiğini belirterek bu olumsuz hava koşulları sonucu, maalesef 2014’te yaşanan büyük zirai don olayından sonra tarihimizin en büyük zirai don olaylarından birinin yaşandığını ifade etti.

Arkasından gelen aşırı yağışlar ekim takvimini altüst etti. Sonra orman yangınlarıyla kavrulduk. Derken yaz ortasında kapımızı çalan ve hâlâ süren şiddetli kuraklık, adeta son perdeyi sahneledi. TÜİK, resmi verilerle tabloyu yumuşatmaya çalışsa da sahadan gelen bilgiler, yaşanan kaybın boyutlarını gözler önüne seriyor.

ABD Tarım Bakanlığı verilerine göre;

 Buğdayda %15,

 Arpada %28,

 Konolada %30,

 Pamuk ve çeltikte %20,

 Fındıkta %37,

Zeytinde ise %40 oranında verim kaybı bekleniyor.

Ayçiçeğinde bazı bölgelerde dekar başına verim 270 kilogramdan 50 kilograma kadar düştü. Bu bir düşüş değil; bu bir çöküştür.

Yağışlar geçen yıla göre ortalama %25 daha düşük. Barajların doluluk oranları, tarımsal üretimi tehdit eden en büyük kriz başlıklarından biri hâline geldi. Ankara’da baraj doluluğu %21, İzmir’de %41, Konya’da ise yalnızca %17,5. Türkiye’nin tahıl ambarı Konya Ovası, susuzluktan kavruluyor. Ege ve Trakya’da başlayan planlı su kesintileri, yakında tüm ülkenin meselesi olacağa benziyor.

Bu yıl, sadece bir “verim kaybı yılı” değil; doğrudan bir "yok yılı" olarak anılıyor. Kayısı, fındık, üzüm, elma, kiraz, ceviz, erik, şeftali, nektarin Say say bitmiyor. Tarlalar sessiz, çiftçinin yüzü asık. Çünkü ne ektiği karşılığını buluyor, ne de geleceğe dair bir umudu kalıyor.

Bu arada Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği, 2025 Yılı Turunçgil (Narenciye) Rekolte Tahmin Raporu’nu yayınladı. Yapılan tahmine göre limon, portakal, mandarin üretimi geçen yıla göre azalacak. Özellikle limon üretiminde yüzde 50’nin üzerinde düşüş bekleniyor. Bu nedenle kış meyvelerinde de fiyatlar yüksek seyretmesi bekleniyor.

Rekolte tahmin raporunda öngörülemeyen iklim değişiklikleri nedeniyle diğer tarımsal ürünlerde olduğu gibi narenciye yetiştiriciliğinin de zor bir süreçten geçtiği belirtilerek: “Rakip ülkelerde artan yetiştiricilik ve daha düşük seviyelerde olan girdi maliyeti sonucunda uluslararası pazarda rekabet etme durumu zorlaşmaktadır. Ege Bölgesi’nde 2025 yılı ile karşılaştırıldığında geçen yıla nazaran daha düşük bir verim beklenirken, kalitenin ihracata uygun olacağı düşünülmektedir. 

Ama bu tablo içinde en az konuşulan, belki de en hayati mesele, tarım sigortası bilinci. Tarım Sigortaları Havuzuna (TARSİM) kayıtlı üretici sayısı hâlâ olması gerekenin çok gerisinde. Don da vursa, dolu da yağsa, kuraklık da gelse; üretici Sigortasız.

Oysa artık köklü önlemler şart:

Su yönetimi baştan aşağı yeniden yapılandırılmalı.

Bölgesel kuraklık eylem planları hayata geçirilmeli.

Tarımsal destekler, iklim riskini dikkate alacak şekilde yeniden tasarlanmalı.

Sigorta sistemleri hem yaygınlaştırılmalı hem de teşvik edilmeli.

Tarımsal üretimde suyu az tüketen, iklime dayanıklı çeşitlere geçiş hızlanmalı.

Ulusal basında yer alan haberlere göre 

Türkiye, iklim değişikliğinin etkisiyle artan kuraklık riski karşısında Tarım ve Orman Bakanlığı’nın düğmeye basmasıyla ülke genelinde kapsamlı bir su yönetimi seferberliği başlattı şeklinde verilen haberlerin sevindirici olduğunu belirtmeliyiz 

Bakanlık, modern sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması, kaçak kuyuların kapatılması ve havza bazlı yönetim modelinin uygulanması gibi adımları eş zamanlı olarak devreye aldı.

Bugün çiftçiyi yalnız bırakmak; sadece bir meslek grubunu değil, soframızdaki ekmeği, çocuklarımızın geleceğini, ülkemizin gıda egemenliğini tehlikeye atmaktır.

Bu yıl yaşadıklarımız bir uyarı değil, bir çığlıktır. Göz ardı edersek, 2026 sadece bir “yok yılı” değil, bir “yok oluş yılı” olabilir.

Artık toprağı duymanın, tarımı ciddiye almanın zamanıdır. Yarın çok geç olabilir...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *