Konya
Açık
33°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,9384 %0,53
47,7444 %0,60
4.380,97 % -0,06
Ara
reklam

TARIMIN KAHRAMANLARI NEREDE? 35 MİLYON YENİ ELİ TOPRAĞA ÇAĞIRIYORUZ

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Dünyada 35 Milyon Yeni Çiftçiye ihtiyaç var.

12 Temmuz 2011’de Roma’da kurulan Dünya Çiftçiler Örgütü (WFO) Başkanı Arnold Puech d’Alissac, çarpıcı bir ifadeyle tarım sektörünün geleceğine dikkat çekti:

“Dünyaya 35 milyon insan lazım.”

Bu çağrı, yalnızca bir sayıdan ibaret değil. Tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini sağlamak, küresel açlıkla mücadele etmek ve gıda güvenliğini teminat altına almak için duyulan acil ihtiyacı dile getiriyor.

1. Çiftçi Açığı: Sessiz Kriz

Tarımsal üretim, gıda zincirinin temelini oluşturur. Ancak çiftçilik mesleği, dünya genelinde giderek yaşlanan bir nüfusun omuzlarında ilerliyor. Türkiye’de çiftçi yaş ortalaması 55 iken, bu rakam ABD’de 58, Avrupa Birliği’nde ise 57’ye ulaşmış durumda. Türkiye’de Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı yaklaşık 2,5 milyon çiftçiden yalnızca %12’si 40 yaş altındadır.

Bu veriler, genç nüfusun tarımdan uzaklaştığını ve tarımsal üretimin gelecek nesillerce sürdürülemeyeceğini açıkça göstermektedir. Gençlerin tarıma ilgisizliği, kırsalda yaşam koşullarının cazibesizliği ve sektördeki gelir güvencesizliği, bu mesleği bir “yaşlı uğraşısına dönüştürmüştür.

Oysa gıda krizi, iklim değişikliği ve tedarik zincirlerindeki kırılganlıklar, tarımı yeniden stratejik bir sektör haline getirmiştir. Asıl soru artık şudur:

“Çiftçilik yeniden cazip bir meslek olabilir mi?”

Ve daha da önemlisi:

“Tarımsal üretimi nasıl artırabiliriz?”

2. Tarımsal Üretimi Artırmanın Anahtarları

Gelir Güvencesi ve Sosyal Koruma:

Tarımla uğraşanların ekonomik risklere karşı korunması gerekir. Ürün sigortaları, alım garantileri ve sosyal güvence sistemleri yaygınlaştırılmalıdır.

Gençlere Yönelik Teşvikler:

Eğitim bursları, faizsiz yatırım kredileri ve genç çiftçi hibeleri, yeni neslin tarıma yönelmesini kolaylaştıracaktır.

Dijital Tarım ve Teknoloji Kullanımı:

Akıllı tarım uygulamaları, veri analitiği, uzaktan sensör sistemleri gibi yenilikçi teknolojiler, verimliliği artırırken gençlerin ilgisini çekecektir.

Arazi Toplulaştırması ve Ölçek Ekonomisi:

Türkiye’de ortalama tarım işletmesi büyüklüğü (işletme başına düşen ortalama arazi) 2024 verilerine Göre yaklaşık 65 dekar (6,5 hektar) civarındadır.

Türkiye'de tarım işletmeleri sayısı yaklaşık 2,8 milyon civarındadır.

Avrupa (AB) ile karşılaştırırsak;

AB ortalaması: 160 dekar (16 hektar) civarında,

Fransa: 500 dekarın üzerinde, (50 Hektar)

Almanya: 450 dekar (45 Hektar) civarında.

Sürdürülebilir Tarım Pratikleri:

Toprak yorgunluğu, bilinçsiz gübreleme ve kimyasal kullanımı uzun vadede üretimi tehdit etmektedir. Organik madde artırımı, münavebe, biyolojik mücadele gibi uygulamalar hem verim hem çevre açısından zorunludur.

İklim Dayanıklı Tarım Modelleri:

Kuraklığa dayanıklı tohumlar, mikro sulama sistemleri ve agroekolojik uygulamalar, iklim krizine karşı en etkili adaptasyon stratejileridir.

3. Gıda Üretimi ve Küresel Açlık Riski

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre, 2050 yılında dünya nüfusu 10 milyarı aşacak. Bu nüfusu besleyebilmek için %60 daha fazla gıdaya ihtiyaç var. Ancak mevcut üretim yapıları ve iş gücü kapasitesiyle bu hedefe ulaşmak mümkün görünmüyor.

35 milyon yeni çiftçiye duyulan ihtiyaç, işte bu nedenle zorunludur.

YENİ NESİL ÇİFTÇİLER ARANIYOR

4. Tarıma Değer Verilmezse, Gıda Krizi Derinleşir

Bu çağrı aynı zamanda bir uyarıdır: Eğer tarımı cazip hâle getiremezsek, sadece kırsal değil, şehirler de gıda güvencesizliği ile karşı karşıya kalacaktır. Gıda fiyatları yükselecek, ithalata bağımlılık artacak, toplumlar daha kırılgan hale gelecektir.

5. Üretim Var, Sorun; Değer Eksikliği

Türkiye; iklimi, toprağı ve iş gücüyle üretim gücüne sahip bir ülkedir. Ancak marka oluşturma, ürün tanıtımı ve küresel pazarlara erişim konusunda hâlâ ciddi eksiklikler yaşamaktadır.

Örneğin İtalya, bizden daha fazla üretim yapmasa da tarım ve tekstil ürünlerini bir sanat gibi pazarlayarak dünyada “marka ülke” olmayı başarmıştır. Türkiye de aynı vizyonla, yerli ve milli üretimini; kalite, sürdürülebilirlik ve hikâyesi ile buluşturmalıdır.

Tarımı yalnızca kırsalın değil, ulusal güvenliğin bir unsuru olarak görmek zorundayız.

Tarımsal üretimdeki asıl sorun üretim değil, değer yaratma eksikliğidir.

Pazarlama, ambalaj, dijital vitrin ve markalaşma konularında uzmanlaşarak, Türk tarımını dünya pazarlarında hak ettiği yere taşıyabiliriz.

Geleceği kurmak istiyorsak, toprağa dönmeliyiz.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *