Konya
Açık
33°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,9384 %0,53
47,7444 %0,60
4.380,97 % -0,06
Ara
reklam

BAĞA BAK ÜZÜM OLSUN YEMEYE YÜZÜN OLSUN

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Eli Toprağa değmeden sofraya oturanlar çoğaldı. Market raflarında her şey var ama tarlalarda eksilen çok şey var. Oysa eskilerin bir sözü vardı: “Bağa bak, üzüm olsun; yemeye yüzün olsun.” Yani emek vermeden, katkı sunmadan, kolayca sofraya oturulmaz.

Bu söz yalnızca bağcılığı anlatmaz. Aynı zamanda bir hayat dersidir. Üretmeden tüketen, emek vermeden hak iddia eden bir toplum ne kadar ayakta kalabilir? Soframıza gelen üzümün, ekmeğin, zeytinin, etin ardında eli öpülesi bir çiftçi, bir çoban, bir üretici vardır. Onlar alın terini toprağa akıtmadan o sofralar donanmaz.

Türkiye'nin iklimi, coğrafyası ve biyoçeşitliliği dikkate alındığında bazı tarım ürünlerinde dünya çapında karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğumuz görülmektedir:

İklim ve Biyoçeşitliliğe Dayalı Ürünler

Fındık → Dünya üretiminin %65’ i Türkiye’dedir (özellikle Karadeniz).

Kuru incir ve kuru kayısı → Dünya pazarında lider.

Zeytin ve zeytinyağı

Akdeniz ikliminin avantajıyla ciddi potansiyele sahip.

Üzüm (sofralık ve kuru) → Ege ve İç Anadolu’da geniş üretim.

Antep fıstığı → Güneydoğu’da verimli üretim alanı.

Mevsimsel Avantajlar

İlkbahar ve kış meyve-sebze üretiminde (örtü altı yetiştiricilik ile) Avrupa ülkelerine göre daha erken hasat avantajı.

İklim çeşitliliği sayesinde aynı anda farklı ürünlerin üretilebilmesi.

Türkiye, üzüm üretiminde dünya 5.’si olmasına rağmen, genç nüfusun bağcılık mesleğine ilgisi %10’un altındadır.

Tarım kültürü geçmişten bu yana köklü bir yapıya sahiptir. Yukarda ifade edilen tarımsal potansiyelimize karşın; Köyden kente göç nedeniyle, TÜİK verilerine göre son Türkiye'de kırsaldan kente göç, sanayileşme, imar baskısı, miras yoluyla arazilerin bölünmesi, tarımın ekonomik cazibesini yitirmesi gibi nedenlerle tarım arazilerinde ciddi kayıplar yaşanmıştır.

TÜİK verilerine göre: 2007 yılında toplam işlenen tarım alanı: Yaklaşık 26,6 milyon hektar, 2024 yılı itibarıyla işlenen tarım alanı: Yaklaşık 23,9 milyon hektar Fark: 2,7 milyon hektar civarında tarım arazisi üretim dışı kalmıştır.

Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre, 2024 yılında 15 yaş altı bireylerin yalnızca %4’ü tarımla ilgili meslekleri gelecekte yapmak istiyor.

Türkiye'de tarım sektöründe çalışan nüfus 2000 yılında toplam istihdamın %35’ini oluştururken, 2024 yılı itibarıyla bu oran %15’lere kadar gerilemiştir.

Bakın veriler ne diyor:

2023, 2024 (TÜİK) verilerine göre (%),İstihdamın sektörel dağılımına baktığımızda istihdam edilenlerin %14,8'i tarım, %20,7'si sanayi, %6,6'sı inşaat, %57,9'u ise hizmet sektöründe yer aldı. Bir önceki yıl ile karşılaştırıldığında hizmet ve inşaat sektörlerinin istihdam edilenler içindeki payı 0,3 puan artarken, sanayi sektörünün payı 0,5 puan azalmış, tarım sektörünün payı ise değişim göstermemiştir.

 

2024 yılında 4 milyon 827 bin kişi tarım sektöründe, 6 milyon 746 bin kişi sanayi sektöründe, 2 milyon 162 bin kişi inşaat sektöründe, 18 milyon 886 bin kişi hizmet sektöründe istihdam edilmiştir. Bir önceki yıl ile karşılaştırıldığında istihdam edilenlerin sayısı tarım sektöründe 132 bin, sanayi sektöründe 35 bin, inşaat sektöründe 165 bin, hizmet sektöründe 656 bin kişi artmıştır.

Türkiye'nin yüzölçümü 78 milyon hektar olup, TÜİK ile Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre bu alanın 24 milyon hektarı tarım arazisidir. , bunun 12,5 milyon hektarının sulanabilir nitelikteyken, teknik ve ekonomik olarak sulanabilecek arazi miktarının 8,5 milyon hektardır. 2022 itibarıyla teknik ve ekonomik olarak sulanabilir arazinin yüzde 80'ine karşılık gelen yaklaşık 6,9 milyon hektar arazinin de sulamaya açıldığını görmekteyiz.

Bugüne baktığımızda; yalnızca toprağın değil, kültürün de çoraklaştığını görülmektedir. Bugün herkes yemekten bahsediyor ama pek azı üretimden konuşuyor. Gençler tarladan uzak, bağdan bihaber. Oysa bu ülkenin geleceği tarlada, merada, bağda olduğunu hemen her fırsatta ifade etmemiz gerekmektedir.

"Bağa bak" demek, üretimin bir parçası ol demektir. "üzüm olsun" demek, doğanın ve emeğin sana hakkını vermesi demektir. Ve "yemeye yüzün olsun" demek, tükettiğin her lokmanın hakkını verecek kadar bu ülkeye hizmet etmiş ol demektir.

Tarım sadece toprak işi değildir, aynı zamanda bir vicdan işidir. Üretene saygı duymak, üretime katılmak, emeğe ortak olmaktır.

Bugün sofrada ne varsa, yarın da olsun istiyorsak, hep birlikte "bağa bakmamız" gerekiyor.

Sofraya değil, önce toprağa oturalım.

O zaman lokmaların da yüzümüzün de bereketi artar.

Günümüz gençliği kolay kazancın peşinde, ama unuttukları bir şey var:

Emek vermeden, alın teri dökmeden kazanılan her şey eksiktir.

Günümüz gençliğinde Sosyal medyada birkaç paylaşım yaparak şöhret olma, yatırım yapmadan zenginleşme hayalleri, genç dimağları esir alıyor.

Oysa bizim kültürümüzde derin anlamlar taşıyan atasözleri vardır. Bunlardan biri de:

“Bağa bak, üzüm olsun; yemeye yüzün olsun.”

Toprağa bastığın ayak izinden, dalda olgunlaşan üzüme kadar her şey zaman ister, emek ister. İşte gerçek helallik burada yatar. Çünkü emek, insanı insan yapan en asil değerdir.

Gençlerin emekten uzaklaşması sadece bireysel bir sorun değil, toplumsal bir tehdit haline geliyor. Tarımın, üretimin, toprağın değerini bilmeyen bir nesil; gelecekte sadece tüketen, ama üretmeyen bir toplum demektir. Oysa nasırlı ellerle yoğrulan toprak, bereket taşır sofralara.

 

Şimdi durup düşünmenin tam zamanıdır. Gençlerimize “kolay yol”u değil, “doğru yolu göstermek zorundayız. Onlara toprağın dilini, emeğin kıymetini, çalışmanın onurunu anlatmalıyız.

Çünkü gerçek zenginlik, alın teriyle kazanılandır.

Çünkü helal kazanç, insanın başını dik tutan en sağlam destektir.

Son söz İki cihan güneşi Efendimiz (S.A.V) ‘min. Olsun;

 “Ey insanlar! Allah'tan (hakkıyla) sakının ve rızkınızı güzel yoldan arayın. Hiç kimse (Allah'ın kendisine takdir ettiği) rızkı -geç de olsa- elde etmeden ölmeyecektir. Öyleyse Allah'tan (hakkıyla) sakının ve rızkınızı güzel yoldan arayın. Helâl olanı alın, haram olanı bırakın!”

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *