Kuru Toprağın Çığlığına Kulak Ver
YAYINLAMA:
| GÜNCELLEME:
İklim değişikliği, küresel ısınma ve kuraklık, dünyanın ortak sorunları arasında gösteriliyor. Bu durum son yıllarda toprağı tehdit eden faktörlerin de başında yer alıyor.
Kuraklık, yağışın uzun yıllar ortalamasından daha az gerçekleşmesi ile ortaya çıkan ve herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde meydana gelebilecek olan doğal bir iklim olayıdır. Günümüzde; dünyada, karşılaştığımız küresel ölçekte en büyük sorunlardan birisi olan kuraklık, bugün gelinen nokta itibariyle fiziksel ve doğal çevre, kent yaşamı, kalkınma ve ekonomi, teknoloji, tarım ve gıda, temiz su ve sağlık olmak üzere hayatımızın her aşamasını etkiliyor.
Ülkemiz, coğrafik konumu ve yapısı nedeniyle çok farklı iklim bölgelerine ve mikroklima alanlarına sahip. İklim elemanları ve özellikle üretim üzerinde en büyük etkiye sahip olan yağış faktörü, zamansal ve mekânsal olarak çok büyük değişimler gösteriyor. Türkiye’de yıllık yağış ortalaması 640 mm civarında olmasına rağmen yağış dağılımının düzensizliğinden dolayı birçok bölgede su sıkıntısı ve kuraklık yaşanıyor.
Ortalama yağışa karşılık olarak Türkiye üzerine yılda ortalama 501 milyar m³ su düşüyor. Bu suyun 274 milyar m³’ü buharlaşma ile atmosfere geri dönüyor, 41 milyar m³’ü sızma ile yeraltı suyu depolamalarını besliyor, 186 milyar m³’ü ise akışa geçiyor.
OECD raporuna göre, 1980–2023 yılları arasında Türkiye topraklarının %60’ında toprak nemi anlamlı biçimde azaldı. Bu düşüş, Akdeniz Havzası ülkelerinde küresel ortalamanın da üzerinde gerçekleşti. Türkiye'nin güneyinde yer alan Mersin, Adana, Antalya gibi iller, artan sıcaklıklar ve azalan yağış nedeniyle yoğun toprak kuruluğu ile karşı karşıya.
Rapora göre, küresel ısınma +4°C’ye ulaşırsa, Türkiye ve benzeri bölgelerde kuraklık sıklığı ve şiddeti 7 kat artabilir. 2022 yılında Avrupa’da yaşanan kuraklığın, iklim değişikliği nedeniyle 20 kata kadar daha olası hale geldiği bilimsel olarak kanıtlandı.
İklim değişikliğinin toprak üzerinde önemli etkileri var ve arazi kullanımı ile topraktaki değişimler de iklim değişikliğini hızlandırabilir veya yavaşlatabilir. Sağlıklı topraklar ile sürdürülebilir bir arazi ve toprak yönetimi olmadan iklim krizlerini engelleyemez, gıda üretemez ve değişen bir iklime uyum sağlayamayız.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’ nun “Avrupa’da iklim değişikliği, etkileri ve hassasiyeti” hakkındaki son raporuna göre, toprak nemi 1950’li yıllardan beri Akdeniz bölgesinde önemli ölçüde azalmış ve Kuzey Avrupa’nın bazı kısımlarında da artmış bulunuyor. Ortalama sıcaklıklarda artış devam ettiğinden ve yağış modeli değiştiğinden rapor gelecek yıllar için de benzer etkilerin meydana geleceği tahmininde bulunuyor.
Toprak nemindeki devam eden düşüş gıda üretimi üzerindeki potansiyel dramatik etkilerle birlikte tarımdaki sulama ihtiyacını arttırabilir ve daha az verime hatta çölleşmeye bile yol açabilir.
Suya en çok gereksinim duyan sektör tarım. Tarıma harcanan suyun büyük bir bölümü sulama tekniğindeki aksaklıklardan dolayı boşa gidiyor. Sulamada, geleneksel yöntemler yerine modern yöntemler kullanılması gerekiyor. Günümüzde çiftçilerin büyük bir bölümü tarlaya su basarak, ya da suyu paralel hendeklerden akıtarak sulama yapıyor.
Bu durumda bitkiler suyun çok azını emerken geri kalanı ise toprağa karışıyor. Bu uygulama birçok yerde suyun boşa gitmesine ve kirlenmesine yol açıyor. Aynı zamanda toprağın aşınma, suyla dolma ve tuzlanması sonucunda verimini yitirmesine de neden oluyor. Günümüzde su gereksinimini neredeyse yarıya indiren çok daha verimli ve çevreye çok daha az zarar veren yöntemler bulunuyor.
Araştırmalar, havaların bu kadar değişmesinin sebebi olarak iklim değişikliğini gösteriyor. Hava ısınıyor, karlar eriyor, sular yükseliyor, yağışlar dengesizleşiyor, toprak kuraklaşıyor, su kaynakları kuruyor, ormanlar yanıyor, karbon açığa çıkıyor ve hava tekrar ısınıyor... Özetle, iklim değişiyor.
Türkiye, iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkelerin başında geliyor. Küresel sıcaklıkların artmaya devam etmesi kuraklık, yangın, su stresi, beklenmeyen aşırı hava olayları, tarımsal faaliyetlerin sekteye uğraması gibi olumsuzlukların süresinin ve şiddetinin de artması anlamına geliyor.
Tarımsal üretim açısından kritik öneme sahip olan şubat, mart, nisan gibi aylarda beklenen yağışın gerçekleşmemesi, tarımsal üretimi ciddi anlamda sıkıntıya sokarak tarımsal, hidrolojik ve sosyoekonomik kuraklık gibi diğer kuraklık türlerinin de gündeme gelmesine sebep oluyor.
Yağışların beklenen düzeyde gerçekleşmemesi, mevcut su kaynakları üzerindeki stresi artırarak bir dizi ekolojik problemi de tetikliyor. Doğal bir afet olarak nitelendirilebilecek olan kuraklık ile mücadele için mevcut su kaynaklarının kullanımında bazı radikal kararların alınması ve bu kararların ivedilikle uygulanması büyük önem arz ediyor. Özellikle tarımsal faaliyetlerde kullanılan su tüketiminin gözden geçirilmesi; ‘ürüne göre su’ anlayışı yerine ‘suya göre ürün’ yaklaşımının benimsenmesi son derece önemlidir.
Birçok bilinmeyen olmakla beraber toprak, arazi ve iklim arasındaki dinamikleri ne kadar iyi anlarsak sürdürülebilir çözümler tasarlama ve uygulama şansımız da o ölçüde artacaktır.
Doğru bir şekilde idare edilirse toprak, devasa miktarda karbonu emme ve böylece iklim değişikliğiyle mücadele etme kapasitesine sahip. Toprağın karbonu içine hapsetme kapasitesinin tekrar canlandırılması iklim değişikliğinin etkilerini azaltmanın önemli bir yoludur.
Yorumlar
N
NAMIK CEYHAN
4 gün önce
Muzaffer hocam elinize emeğinize sağlık çok önemli bir konuya dikkat çektiğiniz için çok teşekkür ederim. Geleceğin anahtarı iklim değişikliğine uyumda saklıdır. Bu siyaset üstü bir konudur. Herkes elini taşın altına koymak zorundadır.
CEVAPLA