CEHALETİN ÖZÇEKİMİ!!!
Almanya’dan gelmiş.
Biletini daha yeni yırtmış.
Elinde valiz…
Yada yurda aracı ile yeni giriş yapmış.
Elini yüzünü yeni yıkamış.
Karşısında bir anda kendisine uzatılan mikrofon.
“Türkiye harika, burada işler tıkırında, burada yalayanlar kıymetini bilmiyor” diyor.
Elektrik faturasını bilmiyor.
Markette ekmeğin fiyatını bilmiyor.
İşsiz gençlerin umutsuzluğunu bilmiyor.
Ama ülkenin nasıl yönetileceğini…
O biliyor!
*
Sokak röportajlarında gurbetçilerin bu kadar sık görünmesi tesadüf değil.
Kimi zaman tamamen bilinçli bir seçim, kimi zaman da montajla yapılan bir yönlendirme. Röportajı yapan ekip, izlenme sayısının peşinde. Türkiye’de yaşamayan ama büyük laflar eden gurbetçi figürü, izleyiciyi kışkırtmak için biçilmiş kaftan.
Sosyal medyada bu tip videoların yarattığı tartışma, yorumlarda patlayan öfke,kanalın/platformun işine geliyor.
Çünkü kavga demek etkileşim,etkileşim demek PARA!
*
Tabii ki kameranın önüne geçen onlarca kişi arasından sadece “en sansasyonel” olanlar yayınlanıyor gibi geliyor bana!
Onca bilgili, aklı başında gurbetçi konuşsa bile, yayına giren görüntü çoğu zaman bir gaf, bir bilgi eksikliği,ya da provokatif bir söz oluyor.
Bu normal olamaz!!!
Böylece “gurbetçiler hep böyle konuşuyor” algısı oluşturulmak isteniyor!
Bu belki masum gibi görünen etkileşim sonucu oluşan/ oluşabilecek gerginliklerden gurbetçiler hem Türkiye’deki insanlar zarar görür.
Bilgili,araştıran,iki ülkenin de sorunlarınıda empati yapabilen gurbetçilerin sesi duyulmadıkça,zaten saatli bomba misali patlamayı bekleyen CAHİLLERE CESARET veriyor!
Yapmayan lütfen!
*
Oysa rakam ortada bildiğim kadarı ile;
Son seçimlerde;
Türkiye’de 64 milyon seçmen vardı.
Yurt dışında ise 3,4 milyon.
Almanya’da da 1,5 milyon.
İkinci turda sandığa giden 760 bin kişi sacede!
Bunun %67’si Sn.Recep Tayyip Erdoğan’a oy vermiş.
Yani “gurbetçi seçimi kazandırdı” demek, matematiğe hakaret değilmi?
Unutmayalım…
Bu gurbetçilerin çoğu iyi niyetli.
Bir zamanlar yeşil sermaye bankerlerinden darbe yediler…
Hatırlayın; “faizsiz kazanç” vaadiyle cami avlularında para topladılar.
Kimi, ömrünün birikimini, çocuklarının geleceğini yatırdı.
Kimi, kendi köyünden, kendi hemşerisinden utana sıkıla borç aldı, götürüp teslim etti.
Sonra bir sabah… kapılar kilitli, tabelalar sökülmüş, sermaye buhar olmuştu.
O darbe yetmedi; kimileri en güvendiği yakınından da kazık yedi.
Ama yılmadılar.
Hem bulundukları ülkeye hem memleketlerine her fırsatta yardımcı ve faydalı oluyorlar yıllardır.
Birçoğu iki topluma birden katkı sunan örnek evlatlar yetiştirdiler.
Sofralarını herkese açtılar.
Zaten onların sırtında ağır yükler var, birde memleketlerinde vurmayın onlara!
*
Sorun nerede?
Sorun, bilgisi olmadan fikir sahibi olan azınlıkta.
Ve o cehaleti vitrine koyup satanlarda.
Gurbetçi kardeşim…
Türkiye’yi dizilerden öğrenme.
Facebook’taki,Instagram yada WhatsApp zincir mesajılarını “hakikat” sanma.
Oku,araştır,gör…
Bildiğin kadar konuş ama bilmiyorsan da konuşma!
Bilki “ söz gümüş ise, sukût altındır”!
*
Gazeteci tada adayı kardeşim…
Sende Mikrofonu, cahilin elinde oyuncak etmek için değil…
Bilenin,düşünenin, üretenin sesini duyurmak için uzat.
Birleştirici ol.
O işini BASIN AHLAK İLKELERİ çerçevesinde yap!
Ve unutmayın…
Almanya’daki çoğu insanların evinde akşam sofralarının arka fonunda hep aynı kanallar açık.
Tek taraflı, süslü haberlerle gerçekler paketlenip servis ediliyor.
Sosyal medyada ise sadece aynı görüşün dolaştığı, farklı sesin boğulduğu bir yankı odası kurulmuş durumda.
Böylece insanlar dünyayı değil,
kendi yankılarının duvarlarını izliyor.
Çünkü kontrolsüz sosyal medya ile akşamları açılan yanlı kanallar, Almanya’daki yavaş yavaş bir nesilin kaybolmasına neden oluyor!!!
Geriye sadece cehaletin selfie’si kalıyor.
Yaşam üç kuruş için birilerini satmaya yada germeye değmez!