KARARLARINIZI BAŞKALARINA BIRAKMAYIN
Tereddüt etmek, bir konuda karar vermekte zorlanmak, kararsız kalmak ya da ne yapacağını bilememek anlamına gelir. Kişi, bir seçim yaparken ya da bir adım atmadan önce emin olamadığında, doğruları belirlemekte güçlük çektiğinde tereddüt eder. Bu durum genellikle içsel bir çatışmanın ya da belirsizlik duygusunun sonucudur.
Örneğin: “Teklifi kabul edip etmemekte tereddüt etti, çünkü sonuçlarından emin olamıyordu.”
Ne yazık ki pek çok insan, hayatını ilgilendiren önemli kararları alırken kendi iradesini geri plana atmakta ve başkalarının fikirlerine sığınmayı daha güvenli bulmaktadır. Bir iş teklifiyle karşılaştığımızda, o teklif hayatımızı değiştirme potansiyeline sahip olsa bile, karar mekanizmasında bir başkasına yer vermekten geri durmuyoruz. Sanki kendi hayatımız değilmiş gibi, yönümüzü başkalarının pusulasıyla bulmaya çalışıyoruz.
Bu tavır, çoğu zaman farkında olmadan yaptığımız büyük bir yanlışın habercisidir: Kendi geleceğimizi, kendi ellerimizle başkalarının insafına bırakmak. Oysa insanın yerinde saymasının temel sebeplerinden biri, özgür ve mantıklı kararlar alma yetisini başkalarına devretmesidir.
Karar verme aşamasında, çevremizdeki insanların etkisiyle kendi iç sesimizi bastırıyor, onların yönlendirmeleriyle hareket ediyoruz. Böylece, ihtiyacımız olan içsel ışığın sönmesine bizzat göz yumuyoruz. Oysaki bilinmesi gereken önemli bir gerçek var: Üst düzey bir göreve gelebilmek, anlamlı adımlar atabilmek için bazen bazı şeylerden vazgeçmemiz gerekebilir ama hayatımıza yön verecek kararları başkalarına bırakmak, kendi hayatını yönetememek anlamına gelir.
Bir işe gönül rahatlığıyla başlamak isteyen biri, öncelikle kendi düşüncelerini gözden geçirmelidir. Kendi içinde netlik sağlayamayan kişi, güvendiği insanların fikirlerini elbette alabilir ama bu fikirlerin yön değil yalnızca ışık olması gerektiğini unutmamalıdır.
Her kafadan bir sesin çıktığı ortamlarda net kararlar almak mümkün değildir. Bu yüzden öncelikle kendi düşüncelerimizi şekillendirmeli, sonra dışarıdan gelen görüşleri süzgeçten geçirerek iş ve özel hayatımıza yön vermeliyiz. Aksi halde zihnimizi meşgul eden fikirlerin baskısı altında, tereddütsüz bir adım atmamız neredeyse imkânsız hale gelir.
Unutulmamalıdır ki insanı yanlış fikirlere sürükleyen en büyük etken, bilinçsizliktir. Karanlıkla örülmüş bir hayat istemiyorsak, karar alırken iki kez düşünmeyi bir yaşam prensibi hâline getirmeliyiz. Aksi takdirde, ömrümüz boyunca dışa bağımlı yaşar, kendi kararlarımızı başkalarının iznine bağlamaktan kurtulamayız.
Bu durum, adeta kendi ayaklarımıza başkalarının vurduğu bir prangayı taşımayı kabullenmek gibidir. Eğer tereddütten kurtulma gayreti göstermezsek, kimseye gerçekten “varız” diyemeyiz. Kendi kararlarını başkalarının müdahalesine açan bir bireyin sesinin duyulması da mümkün değildir.
Var olduğunu göstermek isteyen insan, önce başkalarına olan bağımlılığını sona erdirmeli; ardından da kararlı, bilinçli adımlar atarak hayatında önemli kazanımlara imza atmalıdır. Bu tavır, kişiyi fırtınalı denizlerde savrulan bir gemi olmaktan kurtarır.
Eğer “Ben de bu hayatta varım” diyorsanız, başkalarının güdümünde hareket etme fikrini zihninizden söküp atın. Yanlış tercihlerle vedalaşın. Bilinçsizce sürüklendiğiniz bir hayatta dikili bir ağacınız bile olmayacağını bilin. Cehaletin karanlığı, sizi hiçbir zaman rahat bırakmaz.
Yaşamak istediğimiz hayatta olumsuzluklara yer vermemek için, tereddütlü hareket etmekten vazgeçmeyi görev bilmeliyiz. Aksi hâlde, kararlarımızı başkaları verdiği sürece, cehalet her defasında güneşimizi örten bir sis perdesi gibi karşımıza dikilecektir.
O sis perdesinin hayatımıza inmesini istemiyorsak, sadece geçici olarak ışık tutanlara bel bağlamak yerine, kendi ışığımızı yakmanın yollarını aramalıyız. Unutmayın; rotasını başkalarının ellerine bırakan gemiler, en çok savrulanlardır.
Son sözüm şu olsun: Kendi kararlarınızı, tereddüt etmeden alabileceğiniz gerçeğini aklınızdan çıkarmayın. Bu farkındalık, sizi yanlış bakış açılarından koruyacaktır.
Ve ne olursa olsun, hayatınızı ilgilendiren en küçük kararı bile başkasının vermesine izin vermeyin.
Yoksa yaşadığınız her an, boş bir tenekenin çıkardığı anlamsız bir çınlamadan öteye geçmeyecektir.
Hayatınıza yön verecek kararların sahibi yalnızca siz olun. Aksi takdirde, cehaletin bataklığında kaybolmak kaçınılmaz olur.