Konya
05 Mayıs, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.34
  • EURO
    34.87
  • ALTIN
    2393.5
  • BIST
    10276.88
  • BTC
    63387.998$

Coğrafya, kader midir?

30 Ağustos 2021, Pazartesi 09:38

Meşhur tarihçi, sosyolog, filozof, siyaset ve devlet adamı 14. yüzyıl düşünürü İbn Haldun'un "Coğrafya kaderdir" sözü, son birkaç yıldır görsel ve yazılı medya platformlarda hararetli tartışmaların yanı sıra herkes tarafından söylenen bir söz olarak gündeme geldi.

700 yıl önce söylenmiş bu söz için tartışanlar, münazara yapanlar arasında “evet coğrafya kaderimizdir" deyip savunanlar davar tam aksine insanın içinde yaşadığı “coğrafya kaderi belirlemez”  diyenler de var.

Bazı araştırmacılar İbn Haldun’un görüşlerinin peşin hükümlü ve kaderci bir anlayışa sahip olduğunu“Güney Kore ile Kuzey Kore aynı coğrafyayı paylaşıyor. Güney Kore’de kişi başı milli gelir 30 bin dolar iken Kuzey Kore’de bin dolar. Bu iki ülkeyi farklı kılan coğrafya değil yönetim farkı. Aynı şekilde hemen hemen hiçbir doğal kaynağı bulunmayan ve her gün beşik gibi sallanan Japonya, dünyanın en gelişmiş ekonomileri arasında yer alıyor” şeklinde açıklama yaparak “coğrafya kaderi belirlemez” tezini savunuyorlar.

İbn Haldun, “Coğrafya Kaderdir” derken acaba ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile yaşanılan coğrafya arasında sıkı bir bağ olduğunu mu anlatmaya çalıştı?

Yoksa farklı bir şey mi anlatmak istedi?

Doğulan toprakların, o kişinin kaderini baştan yazdığını mı söylemeye çalıştı?

Haldun’un hayatına, yaşam felsefesine, gözlemlerine bakmadan bu soruların cevabını bulamayız. Sadece “karanlığa yumruk” atmış oluruz.

“Kendi semasında tek yıldız” olan İbn Haldun, kendisinden önce yaşamış olan düşünürlerin fikirlerini ciddi bir eleştiri süzgecinden geçirdikten sonra, bu fikirleri kendi bilimsel anlayışı ile yorumladı.

“Yaşadığı çağın çok ilerisinde” olan İbn Haldun’a göre insan;

Çevresi ile bütünleşmiş, yaşadığı coğrafyanın iklimi ve yeryüzü şekillerinden doğrudan etkilenmiştir. Yani insan, bedenen ve ruhen fiziki çevre tarafından şekillenmiştir. Coğrafi çevre, insanın karakter ve davranışları üzerinde etkilidir.

Coğrafi konumun insan yapısına etkisini ileri sürmüş, bölgenin insanı ruhsal açıdan etkilediğini savunmuştur. Bu bakımdan ova, yayla, dağ ve sahil kesimde yaşayan insanlar arasında ruhsal, fiziksel ve ahlaki açıdan birtakım farklılıkların olduğunu ileri sürmüştür.

Aynı zamanda insan, yediği gıdaya göre şekil alır. İnsan vücuduna giren gıda maddeleri insanın zihinsel faaliyetlerini ve fiziki görünüşünü doğrudan etkilemektedir. Çünkü coğrafi çevre insanın ne yiyeceğini ve ne nasıl elde edeceğini belirlemektedir. Bu bağlamda beslenme tarzına göre insan şekillenmiştir.

Yedi yüz yıl önce bu tespiti yapan İbn Haldun’u, son yıllarda yapılan araştırmalar destekliyor.

Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Gerontoloji (Yaşlılık Bilimi) Bölümü'nce 5 yıldır sürdürülen ''Türkiye'nin Yaşlılık Haritası'' çalışmalarında ortaya çıkan verilere göre, Ege Bölgesi'nde insanlar daha uzun yaşıyor. Kıyı şeridine yakın iç bölgelerde ileri yaş nüfusla karşılaşılırken, İç Anadolu'daysa daha erken ölümler görülüyor.

Araştırmalara göre dünyanın en uzun ömürlü insanlarının yaşadığı yerler blue zone yani mavi bölge olarak anılıyor. Yerlilerinin 90-100 yaş arası sağlıklı ve uzun bir ömür sürdüğü bu mavi bölgelerden birkaçı, National Geographic tarafından 5 yıldan daha uzun süren bir saha araştırması ile birlikte saptandı.

Bu bölgelerde yaşayan insanların sağlıklı ve mutlu yaşam sırları teknoloji, kullandıkları ilaçlar ya da özel genleri değil. Bu bölgeleri mavi bölge yapan, aslında yalnızca yerlilerinin yaşam tarzları. Coğrafi çevre, insana farklı bölgelerde farklı imkânlar sunarak, yaşam tarzını belirliyor.

Coğrafya, hayatla iç içe olan bir bilimdir. Coğrafyayı insansız, insanı coğrafyaya bağlı olmadan değerlendirmek imkansızdır.

Peki, bazı araştırmacılar “coğrafya kaderi belirlemez” tezini neden savunurlar?

Bu görüşü savunanlar, ülkelerin “gelişmişlik düzeyine” göre değerlendirme yapıyor. Ülkelerin bulundukları coğrafi çevre ne olursa olsun gelişmişlik düzeyleri coğrafi çevreden ziyade toplumların “ne yaptıkları, ne ürettikleri” ile yakından alakalı.

Bu yüzden hiçbir yeraltı kaynağı olmayan Japonya, dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında.

Bu yüzden Konya kadar yüzölçümü olan Hollanda, yıllık 120 milyar dolara yakın tarım ürünleri ihraç ediyor.

İbn Haldun Coğrafya kaderimiz derken, içinde bulunduğunuz coğrafya gelişmeyi engeller dememiş.

Bazı coğrafi bölgeler, Jeopolitik üstünlük sağlar. Siz bu üstünlüğün üzerine “üreterek, insani ve teknolojik ilerlemeler” sağlayarak “Süper Güç” olursunuz.

Bugün dünyada çok zengin olan bazı ülkelerin dünya siyasetinde yerleri yok. Çünkü jeopolitik ve nüfus üstünlükleri yok.

Dünyanın en kıymetli konumlarından biri üzerinde bulunan Türkiye, savunma sanayinde yaptıklarıyla “oyun değiştiren” bir güç konumuna gelmiş durumda.

Bu yüzden dünyada kendini süper güç olarak tanımlayan bazı ülkeler, Türkiye’nin coğrafi konumunun sağladığı avantajlarla “sanayi, teknoloji ve iyi eğitilmiş insan gücünün” buluşmasını engellemeye çalışıyorlar.

Çünkü Avrupa, Osmanlı Devleti’ni hafızasından asla silmedi. Bize de yeni bir devlet gözüyle asla bakmadı.

Çünkü Avrupa;

1071’de Anadolu kapılarını açarak ebedi yurt haline getiren Alparslan’ı da,

İstanbul’u feth edip bir çağ açıp bir çağ kapatan Fatih Sultan Mehmet Han’ı da

“Dünyayı Titreten” Kanuni Sultan Süleyman Han’ı

Bitti, öldü denilen bir milleti yeniden ayağa kaldıran M. Kemal ATATÜRK’ü de asla unutmadı.

Savunma sanayinde elde edilen başarıları; tarımda, sanayide ve özellikle de eğitimde yaparak tekrar ayağa kalkmak zorundayız. Bu ülke insanları çok daha fazlasını yapabilecek potansiyelde.

Evet, Coğrafya kaderdir …

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.