GENÇLERE NEDEN GÜVENMİYORUZ?
Türkiye’nin yaş ortalaması…
32.7.
Yani memleketin yarısı 33 yaşından genç.
Dünyanın en genç nüfuslarından birine sahibiz.
Ama siyasi parti liderlerinin ortalamasına bakıyorsun…
Telefon rehberine kaydederken “yaşlılar kulübü” diye grup açman gerekiyor.
Mesela 1980 darbesinden çıkmışız…
Özal sahneye çıkıyor.
Dönemin gençleri heyecanlı…
Turgut Özal, ANAP’ı kurduğunda 55 yaşında.
Genç mi? Değil.
Ama o dönem için “dinamik” sayılıyor, çünkü öncekiler çok daha yaşlı.
Derken 90’lar geliyor…
Sahnedeki isimlere bak: Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz.
Bu kadroda ortalama yaş?
55’in altına inmiyor.
Hatta Demirel, cumhurbaşkanı olduğunda 70 yaşında.
2000’lere geldik…
AK Parti kuruluyor, “değişim” sloganıyla yola çıkıyor.
Recep Tayyip Erdoğan, 2002 seçimlerinde 48 yaşında.
O dönem için “genç lider” diye anılıyor.
Ama 2025’te geldiğimiz noktada 71 yaşında ve hâlâ sahnede.
Yani bir zamanların genç liderleri, bugün gençlere “yer açın” demek yerine, yerlerini sağlamlaştırmış durumda.
Peki neden gençler siyasette yükselemiyor?
Cevap aslında çok basit:
Türkiye’de siyasi partiler “lider merkezli” değil, “lider bağımlı”dır.
Parti tüzükleri,liderin iki dudağı arasına mahkûm.
Delegeler, liderin listesiyle belirlenir.
Gençlerin partide yükselme şansı, yeteneklerinden değil, “kime yakın olduklarından” geçer.
“Gençlik kolları” adı üstünde…
Gençlere kolları sıvamak düşer, ama kollarını uzatıp lider koltuğuna oturmaya kalktıklarında, kapı gibi engel çıkar:
“Evladım, sen daha çok gençsin.”
Oysa aynı genç, askere gidince en kritik sınırda nöbet tutmuyormu?
Maden ocağında çalışmıyor,depremde enkazında hayat kurtarmıyormu?
Ama partide söz hakkı?
Yoooook.
Bakın, 1980’den bugüne, yani son 40 yılda…
Türkiye’nin başbakan ve cumhurbaşkanlarının yaş ortalaması 62.
Aynı dönemde Türkiye’nin ortalama yaşı 26-32 arasında seyrediyor.
Yani liderler, halktan ortalama 30 yaş büyük olmuş.
Bu fark Fransa’da 8, Almanya’da 9, İsveç’te 7 yıl.
Bizde… Üç katı.
Üstelik mesele sadece liderler değil…
Parti delegeleri, MYK’lar, il başkanlıkları…
Hepsi “emekliliğe az kalmış” yaş ortalamasında.
Bu yüzden gençler siyaseti, karar alma mekanizmasını, hatta ülkenin geleceğini uzaktan SADECE izlemek zorunda kalıyor.
Asıl komik olanı söyleyeyim mi?
Bütün liderler, bütün seçimlerde aynı sloganı kullanıyor:
“Gençlere güveniyoruz!”
Ama iş, aday listelerine geldiğinde…
Gençlere güvenmek bir anda “risk” oluyor.
Mesela yanılmıyorsam 2023 seçimlerinde TBMM’ye giren milletvekillerinin yaş ortalaması 51.
35 yaş altı vekil sayısı?
Sadece 14 kişi… 600 milletvekili içinde.
Peki çözüm ne?
Gerçekten gençlere alan açmak.
Ama bunun için “iyi niyet” yetmez, sistem değişikliği gerekir.
Parti içi demokrasi olmadan, ön seçim zorunlu hale gelmeden, lider sultası bitmeden…
Gençler hep “yarının umudu” olarak kalacak.
Bugünün aktörü değil, seyircisi olacak.
Özetle…
Türkiye’de genç bir nüfus var ama siyaseti yaşlı bir zihin yönetiyor.
Ve ne yazık ki bu sadece biyolojik bir yaş değil…
Siyasi kültürün yaşı da 40-50 yıldır değişmiyor.
Siyasette gençleşme, rakamlardan değil, alışkanlıklardan başlar.
Ama o alışkanlıkları değiştirmek için önce birileri, koltuğa sıkı sıkı sarılmayı bırakmalı.