Bir ayıcık parası, bir ayıcık meselesi...
Bir ayıcık parası, bir ayıcık meselesi...
Çocukken ne çok isterdim bir ayıcığım olsun diye… Ama olmadı. Olmadı çünkü yoktu. Çocukken hayalini kurduğum hep olmasını istediğim şeyleri hiç bir zaman ulaşamadım.
Ayıcık sadece oyuncak değildi. Bir sarılma, ya da doyasıya konuşabileceği sıcacık gülümsemesini ileteceği bir arkadaştı. O ayıcık küçük benin küçük kalbinin hayaliydi. O zamanlar almak için paramız yoktu ama hep umudum vardı. Gelecek aylarda alacağız derdim. Gelecek aylardan hep umudum vardı.
Peki şimdi ne durumda. Yıl 2025 hala o ayıcığa ulaşamayan binlerce belki de on binlerce çocuk var. Hayat mı çok pahalı hayaller mi ağırlaştı… Oyuncakçılarda her yerde ayıcık var ama onlara ulaşamayan onlarca çocuk var.
Vitrinlerde renk cümbüşü ayıcıklar, papyonlu pofuduk pofuduk gülümseyen peluşlar yerinde duruyor, Duruyor ama o gülümseme bir çocuğun eline ulaşmıyor. Bu mesele bir ayıcık parası ya da bir ayıcık meselesi değil ki bir çocuğun hayallerine sarılamaması, yanında taşıyamaması.
Ayıcık sadece kumaş parçası veya pamuktan ibaret değil. O bir çocuğun gece uykuya dalarken sarıldığı umuttu. Annesinin ‘gelecek ay’ alırız sözüne tutunduğu hayal. Yıl 2025'te o gelecek aylara hala bir çocuklar için söyleniyorsa ne yapabilir o çocuk. Ya şikayet etmeden hayal kurmaya devam edecek ya da unutacak. Çünkü hayal ve umut etmek bir ayıcğın parasından daha büyük….