ZİHİNLERİNİZDE KIYASLAMA DUYGUSUNU BARINDIRMAYIN
Kıyaslamak, iki ya da daha fazla şeyi benzer veya farklı yönleriyle karşılaştırmak, aralarındaki üstünlük, eksiklik, benzerlik veya farkları ortaya koymak demektir. Bu kıyaslama; nesneler, insanlar, fikirler, durumlar veya olaylar arasında yapılabilir. Amaç, bir değerlendirme yapmak, tercih belirlemek veya daha iyi olanı bulmaktır.
Örnek:
Bir ürün satın almadan önce farklı markaları kıyaslamak doğru tercihi yapmaya yardımcı olur.
Ancak mesele insanlara geldiğinde kıyaslama çoğu zaman yapıcı olmaktan uzaklaşır. İşte bu yüzden bu konuyu tüm yönleriyle ele almak istedim. Çünkü insanları bu konuda bilinçlendirmezsek, özellikle aile içinde telafisi mümkün olmayan kopuklukların yaşanması kaçınılmaz olur.
Bu kopmaların temel sebebi, insanların cehaleti önemsemeyip zihinlerini mantıksız düşüncelerle doldurmaları ve bunun sonucunda şeytani bir davranış olan kıyaslamaya sarılmalarıdır. Bunun önüne geçebilmek için özellikle aile büyüklerine, bu mantıksız düşüncelerden arınmaları gerektiği açıkça anlatılmalıdır.
Görüyoruz ki, etrafımızda mantıksız kıyaslamalar aile kurumunu içten içe çürütmekte, bu olumsuzluktan en çok da çocuklar etkilenmektedir. Hayatımıza neşe katan çocuklarımızın yaşamlarını çorak bir tarlaya çevirmemek için önce anne babaların bu girdaptan çıkmaları gerekmektedir.
Aileler, üzerlerine düşen sorumlulukları eksiksiz yerine getirirse, çocuklarımızın hayatında yaşanacak üzücü olayların önüne geçebiliriz. Bu yazıyı yazmama da, aileler içinde gözlemlediğim bu yanlışlar vesile olmuştur.
Anne babalar, çoğu zaman sebepsiz yere çocuklarını birbirleriyle kıyaslarlar. Bu da çocukların hayata küsmelerine sebep olur. Görev yaptığım yerde bizzat şahit olduğum bir olayda, bir veli iki çocuğunun zekâsını kıyasladı. Bu konuşma beni fazlasıyla etkiledi. Çünkü geçmişte ben de aynı kıyaslamaların içinde ezildim, nefret ettim. Ama yılmadım, kulak asmadım, yoluma devam ettim ve bugün bulunduğum noktaya ulaştım. İnsanları bilinçlendirmeyi bir görev bildim, çeşitli yazılar yazarak siz değerli okuyucularıma ulaşmaya çalıştım.
Sizlerle bu yolda yürümekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Kıyaslamanın insanlığa hiçbir şey kazandırmadığını yazılarımda ve şiirlerimde anlatmaktan mutluluk duyuyorum. Özellikle evlatlar arasında yapılan kıyaslamayı kesinlikle doğru bulmuyorum. Bu davranış, bir çocuğu göklere çıkarırken diğerini yerin dibine sokmaktan başka bir işe yaramaz.
Mevki veya başarı kıyasla elde edilmez. İnsanlar gereksiz davranışlardan uzak durmalı ve gerçekleri göz ardı etmemelidir. Çocuklarımızın boşluklarda kaybolmaması için yaptığımız hataları telafi etmek öncelikli görevimiz olmalıdır. Eğer onları ayrı ayrı değerlendirirsek, hayat mücadelesinde baştan kaybetmelerine sebep oluruz. Bu yüzden diyorum ki, çocuklarımızın kazanmak istedikleri savaşta mağlup olmamaları için elimizden gelen tüm desteği sağlamalıyız.
Onları kendi aralarında kıyaslamak, toplum önünde küçük düşürmek ve başarıya olan inançlarını köreltmekten başka bir sonuç vermez. Üstelik bu kıyaslamalar yalnızca kardeşler arasında değil, başka ailelerin çocuklarıyla karşılaştırıldığında da aynı zararı verir. Kabul etmesek de, bu yanlışların çocukların başarısızlığında etkili olduğu bir gerçektir.
Bu olumsuzlukların yaşanmaması için insanları sürüklendikleri cehaletten kurtarmak temel hedefimiz olmalı. Öncelikle kıyaslamanın hem kendimize hem çevremize ne gibi zararlar verdiği insanlara anlatılmalıdır. Aksi halde insanlar, farkında olmadan en büyük zararı kendilerine verirler.
Her zaman söylüyorum: Çocuklarınızı karanlığın ortasında bırakmayın. Ellerinden tutmazsanız, yarın çok geç olabilir. Onların hayatlarında büyük kayıplar yaşanmaması için ilk adımı aile büyükleri atmalı, yanlış düşüncelerden arınmalıdır.
Unutmayın, çocukların mücadelelerinde başarılı olmaları için destek olmak aile büyüklerinin en önemli görevidir. Kıyaslamanın çocuklarımızı bir yaprak misali ayaklar altında ezilmeye mahkûm edeceğini bilmeliyiz. Aksi takdirde çocuklarımızın ellerimizden kayıp gitmesinin suçlusu biz oluruz.
Vakit kaybettiğimiz her an, çocuklarımızın hayatında boşluklar açar. Sorumluluklarımızın bilinciyle hareket etmek, onların geleceği için en değerli kazanç olacaktır.
Özetle:
Hiçbir yerde çocuklarımızın küçük düşürülmesine izin vermemek öncelikli görevimizdir. Bunu başta aile büyükleri idrak etmeli ve davranışlarını bu bilinçle şekillendirmelidir.