EMEKSİZ YEMEK DÜŞÜNCESİNE KAPILMAYIN
Gayret etmek; bir hedefe ulaşmak, bir işi başarmak ya da bir sorunu çözmek amacıyla kararlılıkla çalışmak, çaba harcamak ve emek vermek demektir. Kişinin istek ve iradesi doğrultusunda sabırla ve azimle gösterdiği sürekli çaba, hayat yolculuğunun en kıymetli yakıtıdır.
Gelin, etrafımızda sıkça karşılaştığımız bazı örneklere kulak verelim:
* Başarılı olmak için çok çalıştı, elinden gelen tüm gayreti gösterdi.
* Bir işi başarmanın yolu, azimle ve kararlılıkla çalışmaktan geçer.
* Ne yazık ki, çevremizde çabalamak yerine “hazır yemek” mantığıyla yaşayan, üretmek yerine tüketmeyi alışkanlık hâline getiren insanlar da var.
Bu kişiler, yaşamlarının kimseye bir fayda sağlamadığı gerçeğini düşünmedikleri gibi, çevrelerini de kendi gibi amaçsız, manasız bir yaşama sürüklemeye çalışıyorlar. Eğer bu asalak düşünce biçimleriyle mücadele etmezsek, hayatımız tıpkı yabani otlarca sarılmış bir bahçeye döner. Ve unutmayalım: Bahçemizi temiz tutmak bizim sorumluluğumuzdadır.
Toplumu bilinçsizliğe sürükleyen bu tavırlarla baş etmek, kararlı bir şekilde çalışmayı, değer üretmeyi ve tembelliğe karşı durmayı gerektirir. Yaşamımıza musallat olan bu zihinsel “pislikleri” temizlemezsek, biz de aynı girdabın içinde yok oluruz.
Bugün, yaşadığımız dünyada yapmamız gereken en anlamlı işlerden biri, doğaya, insanlığa ve geleceğe fayda sağlayacak çabanın içinde olmaktır. Fakat bazıları hâlâ “yattığım yerden her şey hallolsun” düşüncesine sıkı sıkıya tutunuyor. Kaderlerini kendi ellerine almak yerine başkalarının iradesine teslim etmeyi seçiyorlar. Oysa bu sadece kendilerine değil, tüm insanlığa zarar veriyor.
"Ben yorulmayayım, başkası ne yaparsa yapsın" anlayışı, hayat yolculuğunda insanı büyük yanılgılara sürükler. Zorluklarla mücadele etmeden kolaylıkların kapısını çalmak, akılcılık değil, sorumsuzluktur. Oysa unutulmamalı ki gayretsiz yapılan hiçbir iş insanlığa fayda sağlamaz.
Sıkça duyduğumuz bir söz vardır: "Emek olmadan yemek olmaz." Bu basit ama derin anlamlı cümle, tembelliğin hayatımız üzerindeki olumsuz etkilerini açıkça ortaya koyar. İnsan hayatı, gayret üzerine kuruludur. "Armut piş, ağzıma düş" anlayışıyla ne kazanılır, ne de gerçek bir doyum sağlanır.
Kimi zaman insan, çamur gibi içine saplandığı manasız düşüncelerden kurtulmaya çabalamaz. Oysa kolay gibi görünen yollar, zamanla kişiyi aydınlıktan uzaklaştırır, karanlığa mahkûm eder. Bu nedenle diyorum ki: Çalışma aşkıyla hareket edin. Kendinizi, faydasız hırsların esiri etmeyin. Çünkü gereksiz hırslar, beklenen faydaları asla getirmez.
İnsan zihni, bilgiyle beslenmezse bir değirmen gibi kendini öğütmeye başlar. Tıpkı çalışmayan bedenin, zamanla kendi enerjisini tüketmesi gibi. Eğer yaşamımızda karanlıklar son bulsun istiyorsak, boşluklara kapılmadan gereken gayreti göstermeli, üzerimize düşen sorumluluklardan kaçmamalıyız.
Hayat, bize sunulmuş değerli bir nimettir. Bu nimeti hesapsız adımlarla verimsiz bir tarlaya çevirmek yerine, içinde öğütülmesi için buğday bırakılan bir değirmen gibi üretken hâle getirmek bizim elimizde. Bu tercihin biri ömür boyu kazandırır, diğeri ise kaybettirir.
Eğer kainata ve insanlığa fayda sağlamak istiyorsak, üzerimize düşen görevleri eksiksiz yerine getirmeli; tembelliği, duyarsızlığı ve cehaleti hayatımızdan söküp atmalıyız. Aksi hâlde cehaletin çizdiği yolda yürümeyi kabullenmiş oluruz. Ve bu, düşünmeye dahi fırsat bulamadan bir ömrü başkalarının güdümünde geçirmeye razı olmaktır.
Bu yazıda anlattıklarımın yaşanmaması için, çalışmaya dair inancımızı ve azmimizi hem kendimize hem çevremize göstermek zorundayız. Mücadeleden vazgeçmeden, zincirleri kırarak yol aldığımızda, hiçbir güç bizi durduramaz.
Son olarak şunu unutmayalım:
Azim ve gayret olmadan insan, bu hayatta hiçbir kazanım elde edemez.
Yaşamımızda bilinçsizliğin etkisini azaltmak istiyorsak, ilk yapmamız gereken şey; cehalet bataklığını kurutmak için var gücümüzle çalışmaktır. Ve eğer bu bataklığı kurutmakta öncü olmazsak, en önce boğulacak olanlar da biz oluruz.