“Takdiri İlahi” Değil, Takdiri İhmâl…
Deprem öldürmez.
Çürük bina öldürür.
Denetimsizlik öldürür.
Aç gözlülük öldürür.
“Bir kat daha çıkalım” diyen müteahhit öldürür.
“Göz yumalım” diyen memur öldürür.
“İmar affı” diye oy toplayan siyasetçi öldürür.
Ama biz ne deriz?
Takdiri ilahi…
17 Ağustos 1999… Gölcük!
Resmî rakam: 17 bin ölü.
Gayriresmî rakam: 30 binin üstü.
Sebep?
Deniz kumundan yapılmış, demirsiz, projesiz binalar.
Kaç tanesinin müteahhidi ceza aldı?
Kaç tanesi yeni binalar yapmaya devam etti?
Bilen yok.
2011… Van depremi!
Yıkılan binaların çoğu, “denetimden geçmiş” belgeli yapılar.
Yani kâğıt üstünde sağlam.
Gerçekte kumdan kale.
6 Şubat 2023… Kahramanmaraş!
46 bin üzeri insan.
Düşünün, bir orta ölçekli şehir yok oldu.
Yıkılan binaların büyük kısmı, deprem yönetmeliği yürürlükteyken yapılmış.
Yani kural var, ama uygulayan yok.
Ve yıkılan binaların bir kısmı, 2018’de “imar barışı” ile tapu almış!
İnşaat hatalarını, bir kağıt parçasıyla affettik…
Sonra o kağıtların altında insanlarımız kaldı.
Prof. Dr. Ahmet Ercan söylüyor:
“Yapıların yüzde 80’i yanlış yapıldığı için yıkılır, yüzde 20’si zeminden.”
Yani mesele fay hattı değil, kafamızdaki fay kırıkları.
Betona çakıl yerine midye kabuğu karıştıran…
Proje çizimini değiştiren…
“Az malzeme ile çok bina” mantığında para kasan müteahhit.
Ve ona “Aferin” diyen sistem.
İstanbul…
Beklenen deprem konuşuluyor.
Ama hâlâ kaçak kat çıkılıyor, hâlâ bodrumlar kaçak daireye çevriliyor.
Her seçim öncesi “imar affı” sıraya giriyor.
Çünkü bir oy, bir can’dan daha kıymetli.
Bakın, Japonya’da 9 şiddetinde deprem oldu, 1 kişi öldü.
Bizde 6,5 şiddetinde deprem oluyor, şehir haritadan siliniyor.
Fark nerede?
Orada devlet denetler, bizde “hallederiz abi” denir.
Deprem bu ülkenin kaçınılmaz gerçeği.
Ama yıkım, bizim bile bile yaptığımız tercihlerin sonucu.
Ve biz…
Kaçak yapıya göz yumdukça…
İmar affına alkış tuttukça…
Denetim mekanizmasını çalıştırmadıkça…
Bu topraklarda depremler öldürmeye devam edecek.
Son söz…
Deprem değil, ihmal öldürüyor.
Ama biz hâlâ “Takdiri ilahi” diyerek kendimizi avutuyoruz.