Fakirliğin Gölgesinde Yitip Giden Hayatlar
PARA çoğumuz için bir araç... Bu aracın açmadığı kapı, yıkmadığı yuva ve almadığı can kalmıyor. Çok paran olursa en iyi kıyafetleri giyebilirsin, çok paran olursa YAŞAYABİLİRSİN...
Paranın gölgesinde hayat mücadelesi veriyor. Peki o gölgenin ulaşamadığı yerler? Fakirliğin, yokluğun karanlık gölgesinde yitip giden hayatlar... Orada ne hayaller uğruna açılan kapılar, her sabah uyanıp bir lokma ekmek, aman çocuklarım el içinde perişan olmasın diye çırpınan anne baba... Bu savaş uğruna binlerce çocuk hayattan yitip gidiyor. Kimisi açlıktan ölürken kimisi ailesinin yanında gittiği iş yerlerinde kaza sonucu... Peki bunların önüne geçiliyor mu HAYIR...
Fakirlik bir aileyi sadece yoksullukla değil, umutsuzlukla da sınar. Bir çocuk okul sıralarında geleceği için hayaller kurması gerekirken, inşaatlarda, fabrika köşelerinde yaşama tutunmaya çalışır. Çocuk işçiler, güvencesiz işler, kapanmayan yaralar... Para, bir yanda lüks villalarda şatafatlı hayatlar sunarken, diğer yanda bir çocuğun hayatını bir anlık ihmale kurban eder...Neden bir çocuk, hayatta kalabilmek için çalışmak zorunda? Neden bir aile, bir lokma ekmek için evladını tehlikeye atmak zorunda? Neden bu ölümler, bu kayıplar, bir istatistik olmaktan öteye gidemiyor? Fakirliğin gölgesi, sadece hayatları değil, vicdanları da karartıyor. Para, bir araç olabilir, ama bu araç, kimileri için bir silah, kimileri için bir mezar oluyor. O gölgedeki çocuklar, o çaresiz anneler, o bitap babalar... Onlar için bir ışık yakılmazsa, insanlık kendi karanlığında boğulacak.