Konya
Açık
21°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,9157 %0,77
47,9224 %1,05
4.383,41 % 0,12
Ara

ENLER ÜLKESİ…

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Türkiye’de hayat dediğiniz şey, adeta bir lunapark treni gibi: Yokuş çıkıyoruz, hızlanıyoruz, aniden frenliyoruz, sonra sağa sola savruluyoruz. Kimi zaman “uçuyoruz” deniyor, ama birçok vatandaş henüz yere inemediği için tam emin olamıyor.
Nereden başlasak?
Mesela geçim derdi. Bu artık sabah kahvaltısında peynirle zeytin arasına sıkışmış bir kavram. “Hayat pahalı” demek yetmiyor; hayat artık lüks. Asgari ücretle temel ihtiyaçları karşılamak bir çeşit akrobasi yeteneği gerektiriyor. Gerçi bu yetenek sayesinde olimpiyatlara katılsak kesin madalya alırız.
Siyasi kutuplaşma deseniz, durum şöyle: Herkes aynı dili konuşuyor gibi ama kimse kimseyi anlamıyor. Sosyal medyada bir şey yazıyorsunuz, anında “vatansever” ya da “hain” ilan edilmeniz mümkün. Orta yol? Haritada bile zor bulunuyor.
Özetle enler ülkesi olduk.
En iyi, en kötü, en dürüst, en sahtekâr, en kaliteli, en kalitesiz…gibi!
Gelelim gelecek kaygısına. Özellikle gençler için bu artık CV’ye yazılacak bir hobi gibi:
– Hobileriniz?
– Gelecekten endişe etmek, sistem dışı kalmak, yurtdışı videoları izleyip iç geçirmek.
Çünkü Üniversite sayısı ve kontenjanları ARZ-TAKEP denklemi üzerine değil para üzerine kurulmuş! Hal böyle olunca KALİTE bozuldu. Nitelikli eğitimci sayısı düştü. Bir de üzerine SAHTE DİPLOMA skandalları çıkınca EĞİTİM sistemine güven tamamıyla yerle bir oldu yazık değilmi?
Ama öte yandan “Olumlu şeyler yok mu?” derseniz, tabii ki var. Bakın, altyapı ve ulaşım projeleri konusunda Türkiye son 20 yılda dev adımlar attı. Eskiden “köy yoluna parke taşı döşedik” diye açılış yapılırken, şimdi tünelden geçiyorsunuz, 10 dakika erken varınca kendinizi Norveçli, İsviçreli zannediyorsunuz. AVM’ler zaten Avrupalıyı kıskandıracak nitelikte!
Ancak fiyat artışları gurbetçileri bile çileden çıkartmış artık!
Marmaray, Avrasya Tüneli, 3. Köprü, İstanbul Havalimanı… Betonla aramızda duygusal bir bağ kuruldu artık. Hatta bazen yol daha güzel, manzara daha ferah, ama içinde yürüyen biz yine yorgunuz.
Çünkü milyonlarca insan hala açlık sınırında yaşamakta!
Acaba bu dev projeler iddia edildiği gibi çok daha pahalımı mal oldu?
Eğer öğle ise daha uygun fiyatlara yapmanın imkânı yok muydu?
SAĞLIK…
Sağlık sistemi de evrim geçirdi. Şehir hastaneleri modern, büyük, gösterişli. Hatta öyle büyük ki bazı hastalar içeride yönlerini kaybedip yanlış branşa giriyor. “Ben göz için geldim, ama kardiyolojiye muayene oldum, hazır gelmişken tansiyona da baktırayım” modunda gezen vatandaş sayısı az değil.Ancak halk arasında parası olanlar ile olmayanlar aynı hizmeti alamıyor, kalite düştü diye şikayetlerde az değil acaba neden?
Savunma sanayii bir başka başlık. İHA’mız, SİHA’mız, hatta TOGG’umuz var. Gökyüzü bizden soruluyor, yerde de yavaş yavaş varız. Hala trafikte bir TOGG’a denk gelenler genelde ya plakasına bakıyor ya da fotoğraf çekiyor.
Tabii ki ekonomik istikrarın ilk yılları unutulmaz. 2000’li yılların başında enflasyon tek haneye indi, döviz sabitlenmiş gibiydi, büyüme vardı, moraller yerindeydi.Yoksa bu saadet başkasının parası ilemi sürdü? Tabii ki her güzel şeyin bir ömrü var. Ekonominin de pili bitti de şarj aletimi arıyoruz?
Yoksa alınan borçlar hoyratça harcandı da onu borçların faizini bile ödeyemeyecek bir durumamı geldik?
Sonuç mu?
Türkiye hem çok şey yaşayan hem de hiçbir şey çözemeyen bir ülke gibi. Bir yandan mega projelerle övünüyoruz, diğer yandan minibüste ayakta seyahat eden vatandaş “şahlandık ama ben hâlâ beslenemiyorum” diyor.
Yani… hem haklısınız hem haksızsınız.
Hem ilerliyoruz hem olduğumuz yerde sayıyoruz.
Bir yandan geleceğe umutla bakıyoruz, öbür yandan “yarın ne olacak acaba?” diye tedirgin uyanıyoruz.
Ama bir gerçek var:
Bu ülkede mizah da var, ironi de…
Ve bunlar olmasa, gerçekten çekilmezdi.
Yine de umudumuzu kaybetmemiz gerek!
Ancak lüks araçlara binen, villalarda yaşayan Din tacirlerinin dediği gibi “FAKİRLİK” bizim için nimet değil!
Yorumlar
S
Serdar Yasa 1 hafta önce
?Kıskanılan ülke Türkiye mizin durumunu çok güzel özetleyen bir yazı olmuş.. Hakikaten en ler ülkesiyiz ortası yok hiçbirşeyin.. Bir de kendi kendimize övünme miz olmasa herşey daha inandırıcı olacak.. Kaleminize sağlık.. Selam ve sevgiler Karaburun dan.
BEĞENME
0
CEVAPLA