GÖZÜMÜZ AYDIN FAİZLER DÜŞTÜ
Beklenen faiz indirimi Temmuz ayında 300 baz puan olarak gerçekleşti. Merkez Bankası, Nisan 2025’te durduğu yere, 3 ay sonra tekrar gelerek piyasanın politika faizi kabul ettiği bir hafta vadeli repo oranını %46’dan, %43’e; gecelik borç verme oranını ise %49’dan, %46’ya düşürmüş oldu. İş dünyası ve ekonomi çevrelerince olumlu karşılanan indirimin bir aksilik olmaması durumunda yılsonuna kadar devam etmesi öngörülüyor.
Reel ekonominin beklentisi çok daha düşük rakamlar ancak kısa vadede özellikle enflasyonla sadece para politikası aracı kullanılarak bunun gerçekleşmesi pek mümkün değil. Reel faizin yani enflasyon ile faiz arasındaki makasın daralması herkesin beklentisi ancak kronikleşmiş sorunları çözmediğimiz sürece bu makasın kapanması beraberinde sistemik problemler yaratarak başka krizlere sebep oluyor. 2018-2023 arasında bildiğiniz üzere reel faizler eksi değerlerde idi sonrasında olup bitenler malumunuz.
Faiz ekonomi yönetimi için işleri rayına koyabilmek açısından bir araçtır ama tek başına ne derece işe yarayacağını kestirebilmek mümkün değildir. 2023 sonrası ekonomi yönetiminin yol haritasında faiz eksenli para politikası ile eşgüdümlü izlenecek birde maliye politikası vardı. Ne yazık ki sadece söylemde kaldı. Hâl böyle olunca sadece faiz aracıyla yapılacak hamleler beraberinde başka sorunların oluşmasına sebep oldu.
Bugün sadece kredi faizleri üzerinden sorunları dile getiriyoruz ancak birde mevduat faizleri tarafında ayda ortalama 300 bin liranın üzerinde gelir elde edenler var. Zaten bozuk olan gelir dağılımının bu faiz oranları ile ne kısa vadede ne orta vadede düzelmesi mümkün değil. Bankalarda ki mevduat dağılımının alt başlıklarına bakalım.
Bankalarımızda 200 milyondan fazla hesap bulunurken hesap sahibi olanlar 184 milyon. Bu rakamlar sizi yanıltmasın çünkü birden çok sayıda hesabı olanlar olduğu gibi bir bankada birden çok hesabı olanlar var. 200 milyon hesabın %83’ü yani 165 milyondan fazla hesapta ise bakiye 1 ile 10 bin lira arasında bulunuyor. Bu %83’lük kesimin toplam mevduatı 132 milyar lira ve toplam mevduatın içerisinde sadece %0,6 (Binde 6). Bir sonraki aralık olan 10-50 bin aralığında ise 17 milyon hesap var oran olarak %8’in üzerinde ve toplam mevduatı 437 milyar.
Kısaca bankacılık sisteminde hesapların %92’sinin 1 ile 50 bin arasında bulunan mevduat tutarlarının toplam mevduata oranı sadece %3’e yakın bir değeri elde edebiliyor. Gelelim madalyonun diğer yüzüne. Bir milyon ve üzeri mevduatı olan hesap sayısı 2,2 milyon ve toplam tutar 16,2 trilyon lira. Hesapların hesap sayısına oranı % 1, ancak toplam mevduatın % 78,8 i. Bu durum hisse senedi piyasasında da farklı değil ama konumuz faiz olunca bizi ilgilendirmiyor. Şimdi mevduat faizinden yola çıkarsak ve oranın %45’lerin üzerinde olduğunu varsayarsak en alt dilimin yıllık faiz getirisi hesap başına sadece 400 lira civarında iken en üst dilim hesap başına 3,5 milyon liranın üzerinde bir getiri elde ediyor.
Bu dağılım olduğu sürece talebin yavaşlaması, hizmetler sektöründe fiyatların geri gelmesi gibi unsurlar söz konusu olmayacağı gibi enflasyon üzerinde bir kalıcı katılık oluşması da kaçınılmaz. Sanırım Merkez Bankası’nın da faizleri düşürürken en çok düşündüğü dikkate aldığı konu Türk Lirası’na oluşan güvenin ana kaynağı olan bu hesaplardır. Gelecekte oluşacak enflasyonun ve talep kaynaklı fiyat bozukluklarının da kaynağı bu olacaktır.
Enflasyonla mücadelede bizim neredeyse tek silahımız olan faiz oranları maçın ilk yarısında beklendiği kadar olmasa dahi sonuç vermiştir. Ancak maliye politikaları ve reformlarla desteklemediğimiz için maçın ikinci yarısında faizlerin nereye kadar indirilebileceği tartışmaya açıktır.
Günü yaşamaya alıştığımız için şimdilik Gözümüz aydın faizler düştü yarına ne olur derseniz alışılmış şekliyle cevap verebiliriz: Yarın olsun da bakalım.