Devlet Zarafeti
Layıkıyla yapılan her işi kutsal; helal kazanılan her parayı makbul sayarım; hekimim ama “hekimlik kutsal meslek “çığırtkanlığına hiç sığınmadım. Bazı mesleklerin seçiminde halk nezdinde “daha itibarlı “ olduğu düşüncesi etken olur gerçi. Günümüzde toplumda azalan sevgi ve saygı düzeyi istisnalar kaideyi bozmaz ama makam sahiplerinin çalışma arkadaşlarına olan tarzına da yansıyor maalesef. Göreve başlayan sağlık personeline bir “hoş geldin” çayı ikram etmeyen; yıllarca beraber hizmet verdiği çalışma arkadaşına emekli olurken makamda bir “elveda çayı” sunmaktan aciz; sorun iletmek için bile randevu vermeyen makam odası sahipleri gördüm ne yazık ki. Bunların sonuncusu eşimin görev yaptığı Eğitim Araştırma Hastanesinde makama doçent olarak oturan ancak görev bitiminde makamdan Profesör ünvanı ile kalkıp atamasını yaptırdığı Eğitim Araştırma Hastanesi’ne geçen bir hekimdi ki görevden ayrılırken teneke çalma ahdım vardı ancak geç haber aldığım için gerçekleştiremedim. Ben hekimlik görevime Artvin Şavşat Kireçli Köyü Sağlık Ocağı’nda başladım, adını dahi hatırlamadığım insanlar başlama yazımı hazırlarlarken “sizi bugün misafir edelim, yarın Şavşat denetleme gezimiz var, sizi de Kireçli Köyü’ne bırakırız” jestini yapmışlardı ki işimin ne kadar kolaylaştığını da mutluluk derecemi de unutamadım bugün bile.
Bir yazı paylaşacağım özel arşivden çıkan. “…Giresun Hakim Namzetliği’ne tayin teliniz şimdi geldi, teşrif ederseniz tebliğ eder ve müteakip muamelesini yaparız; selamlar” Müddeiumumi Katibi …… 23.09.1954
Yazıya konu olan kişi rahmetli kayınpederim Muzaffer Yusufağaoğlu. Bu ifadelerle göreve başlayan kişinin Devletine, Milletine, görevine ne kadar olumlu motive olacağını takdir edersiniz. Zarafet ne güzel bir meziyettir, aslında meziyet değil olması gerekendir de günümüzde nerede kaldı kim bilir.