Konya
Parçalı az bulutlu
30°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,9773 %0,51
47,7735 %0,57
4.402,76 % 0,38
Ara

KUYRUK ACISI DEDİĞİME BAKMAYIN

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Hikaye meşhurdur; “Tilkinin kuyruğu kayaya sıkışmış ve kurtulmak için kuyruğunu kesmek zorunda kalmış. Daha sonra bir başka tilki onu gördüğünde, ‘Kuyruğunu neden kestin?’ diye sormuş. Kuyruğu kesik olan, ‘Böyle kendimi çok mutlu hissediyorum. Şimdi o kadar mutluyum ki adeta sevincimden havalara uçuyorum’ demiş. Bunun üzerine, diğer tilki de kuyruğunu kesmiş. Fakat mutluluk yerine şiddetli bir acı çekmiş. Hemen diğer tilkiye gelip; ‘Neden bana yalan söyledin çok canım acıdı’ demiş. Tilki; ‘Eğer acı çektiğini diğer tilkilere söylersen onlar asla kuyruğunu kesmez ve bizimle dalga geçerler’ demiş. Bu iki tilki diğer tilkilere yaşadıkları mutluluğu (!) anlatmışlar. Böylece tilkilerin çoğu kuyruklarını kesmişler. Çoğunluk onlara geçince bu sefer de kuyruğu olanlarla dalga geçip onlara eziyet etmeye başlamışlar.”

 

**

 

Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim de çalı etrafında dolaşıp durmayalım. Toplumlarda, yalanın normalleşmeye başlamasıyla birlikte doğru söyleyen kişilere rağbet azalacaktır. Öyle ki; artık hepimiz hem duyuyor, hem söylüyoruz. O kadar olağan hale geldi ki duyduğumuza inanmasak da çok yadırgamıyoruz. Söylediğimiz er yada geç gün yüzüne çıkacak olsa bile umursamıyoruz. Sen üzerine alınma, sana demiyorum elbette (!) ama çoğunluk böyle değil mi? Şimdi yalanı konuşurken birbirimizi kandırmayalım. Genelde çıkarlarımız uğruna nefsimize yenik düşüp söylediğimiz yalanı, bazen eksiklerimizi örtmek için, kimi zaman da kendimizi olduğundan farklı göstermek adına kullanıyoruz. Hatta beyazı, karası, pembesi diye adlandırmıyor muyuz? Küçük (!) bir yalan ile başlayan hikayenin sonu bile nereye kadar gidebiliyor. Tabi siz küçük dediğime bakmayın. Cümlenin içindeki farklı yargılardan yani parçadan bütüne doğru genel bir yargıya gitme yoluna tüme varım denir. Ki küçük gibi görünen bazı yalanların sonucu ciddi anlamda kitlesel bir boyuta ulaşıp yine ciddi manada can yakabilir. Bu, bazen uzun bir süreç içerisinde olabileceği gibi bazen de bir çırpıda gerçekleşebiliyor. Dikkat etmekte fayda var. İyi hoş da; doğru söyleyeni dokuz köyden kovmazlar mı peki? Fedakârlığın azalıp çıkarlarını düşünen insanların çoğaldığı yerlerde yalan dolan, hile ve hatta ahlâksızlık artar; insanlar iki yüzlü olurlar. Böyle bir ortamda doğru sözlü olan, sözünü esirgemeyen ve sakınmadan herkesi eleştiren kişiden pek hoşlanılmayabilir. Evet, yediğimizi gezdiğimizi sosyal medyada beğeni uğruna paylaştığımız bu dijital süreçte hoşlanılmamak pek hoşumuza gitmeyebilir. Aslında düğüm de tam olarak burda çözülüyor. Herkes "Doğrucu Davut" olursa köyden filan da kovulan olmaz. Şimdi Doğrucu Davut'un da bir efsanesi var ama pek uzatmayalım. Uğur Özteke abim Kum Saati ve Sport dergilerinden sonra kapıyı araladı da bu ilk köşe ile kalem oynatma fırsatı bulduğum için kendisine teşekkür ediyorum. Daha çok dertleşiriz. Sürçü lisan ettiysek, affola efendim.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *