DERT BİR DEĞİL
Rahmetli babaannemin sözüydü “Oğlum dert bir değil ağlayayım, deli bir değil bağlayayım.” Yaş itibarı ile çok şükür görmediğimiz yaşamadığımız gariplik kalmadı desem yeridir. Bazen şaka yollu söylerim etrafıma “-Şu uzaylılar acaba ne zaman gelir ki?” diye.
Nisan ve Ekim 2024 tarihlerinde karşılıklı olarak birbirlerine hava saldırıları düzenleyen bölgemizin iki aktörü, 13 Haziran’da İsrail’in oldukça kapsamlı ve planlanmış saldırıları ile tekrar kavgaya başladılar. Üstelik bu sefer durum kavganın ötesine geçerek resmen savaşa dönüştü. Bir gecede neredeyse tüm komuta kademesini kaybeden İran, buna rağmen beklenmedik bir şekilde İsrail’in canını acıtmayı başardı. Nükleer tartışmasına hiç girmek istemiyorum; zira dünya tarihinde bunu ilk ve tek kullananın kim olduğu herkesin malumu.
Canının istediğine muafiyet, istemediğine nükleer yaptırım adı altında dayatmada bulunmanın küresel barışa ve adalete hizmet etmediği, tam aksine güçlülerin hukukunun uygulandığı bir dünya düzeni oluşturduğunu zaten aklı feraseti olan tüm insanlar anlamıştır. Ateşkesle 24 Haziran’da sona eren bu savaşın küresel ve ülkemiz ekonomisine etkilerinden bahsedelim diyorum ancak açıklamalara ve muhataplara bakınca neyi nasıl hangi temele dayandırarak izah edelim bilemiyorum.
11 gün süren savaşın iki tarafından ve olaya müdahil olan ülke liderlerinden gelen açıklamaları dinleyen veya okuyan biri eminim bunlar ne zırvalıyor demiştir. Tahran’ı yakacağız diyen bir savunma bakanı, Tel Aviv’i terkedin diyen muhattap, AB bakanları ile diplomasi yürüten İran Dışişleri Bakanı’na “-Onlar AB ile değil bizle görüşmek istiyor” diyen bir Amerika başkanı. Ertesi gün görüşeceği ülkeyi gece bombalayıp “-Çok iyi iş çıkardık bunu kimse yapamaz” demek. Kendi üslerine füze atan İran’a teşekkür ederek “-Ateşkesi sağladım ama bunlara da çok kızdım” diye açıklama yapmak. Sonuç itibarı ile herkesin kendini galip ilan ettiği savaşı çok şükür bol miktarda sahip olduğumuz stratejistler her akşam basın organlarında analiz ediyorlar.
Bildiğimiz diplomasi liderlik uluslararası ilişkiler, kurumlar kısacası her şeyi unutmak lazım. Sayın Trump’ın, Amerika Başkanı olduğu bir dünyada her şey mümkün. Parantez içinde böyle açık sözlü olmasını sevdiğimi belirtmeliyim. Netenyahu’nun, İsrail kabinesinin başında olduğu bir Ortadoğu’da ise ne ateşkes sürdürülebilir, ne de herhangi bir ülke kendini güvende hissedebilir.
Gerek Amerika’nın gerekse küresel ekonominin içine düştüğü durumdan iktisatın temel işleyişi içerisinde çıkabilmesi mümkün olmayacağı için dünya yeni çalkantılara hazır olmalı diye düşünüyorum. Savaş şimdilik bitti ama 9 Temmuz’da ticaret tarifeleri için konulan 90 günlük süre bitiyor. Üstelik 90 günde 90 antlaşma diye başlatılan süreçte 26 Haziran itibarı ile tek bir antlaşma dahi yok. Hürmüz Boğazı kapanır kapanmaz söylemleri ile küçük de olsa yukarı yönlü hareket eden ham petrol fiyatları tekrar kazançlarını geri verirken diğer emtiaların yatay seyretmesi küresel ekonomideki risklerin savaştan ibaret olmadığını sanırım gösteriyor.
FED başkanı Powell’ın onca hakaret ve tehdide rağmen hâlâ enflasyonda yukarı yönlü riskler var diyerek faizi düşürmemesi bence sorunun daha kronik olduğunun da kanıtı. Kimse görmüyor olamaz Amerika’nın mevcut borcu bu küresel ekonomi düzeni içerisinde ödenebilir olmaktan çok uzak ve Amerikan varlıkları artık eskiden olduğu kadar güvenilir değil. Nato zirvesinde tüm üyelerden neredeyse zorla ilave alınan savunma bütçeleri sanırım dikkatlerinizden kaçmamıştır.
Bu oyunun Çin tarafı ne savaşla ne petrol fiyatlarında ki dalgalanmayla ilgilendi. Bir kaç diplomatik görüş dışında neredeyse hiç konuşmadı. Oysa tüm dünya İran - İsrail savaşında Çin’in ne yapacağını merak ederken gerekçe olarak Çin’in, İran’dan dünya fiyatlarının %50’ye yakın iskontolu haliyle ham petrol almasını, günlük Hürmüz’den 5,5 milyon varil petrol taşımasını gerekçe gösteriyordu. Sanırım Çin tarafı kendi öncelik sıralamasında bu olaya yer vererek hedeften sapmak istemedi. Kısaca babaannemin dediği gibi bunca deliyi bağlamak mümkün olmadığından ekonomik olarak bir varsayımda bulunmak inanın hiç kolay değil. Bizim faizin düşmesinden ya da kurun rekabet edilebilir seviyelere gelmesinden öte sorunlarımız var. 9 Temmuz’a sayılı günler kala Sayın Trump tekrar süre verebilir, masayı dağıtıyorum diyebileceği gibi şapkadan başka tavşanlar çıkarabilir. Hem küresel ekonomiyi hem bizim gibi kırılgan ekonomileri neler bekliyor beraber göreceğiz.