Konya
Açık
29°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,9830 %0,51
47,7554 %0,57
4.403,48 % 0,40
Ara

ORTA DOĞU’DAKİ HEDEF “SU KAYNAKLARI” MI?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Orta doğu, ateş çemberi içinde ve tüm insanlık film seyreder gibi seyrediyor. Biz biliyoruz ki Orta doğuda en büyük hazine petrol; ancak, hassasiyetin en yoğun olduğu kaynak ise SU; bölgedeki su hassasiyetinin en yüksek olduğu ülke İsrail. Bu hassasiyet sonucundadır ki; İsrail'in su konusundaki tavrı Ortadoğu coğrafyasında en önemli belirleyicidir. Bölgede yaşanan İklim değişikliği, kuraklık ve su kıtlığı sorunu Ortadoğu’yu yeniden şekillendirirken, “Su Kaynaklarının Kontrolü” en önemli silah olarak görülüyor. Gelecekte suyun tüm Ortadoğu’da çok pahalı olacağını tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok.
Hâlihazırda dünyanın en az su güvenliğine sahip bölgesi olan Orta Doğu, gelecek yıllarda suyla ilgili olağanüstü zorluklarla karşı karşıya kalacaktır. Orta Doğu’da nüfusun hızla artması ve kentsel alanlarda yoğunlaşması su kıtlığının çatışmaya yol açma potansiyelini arttırmaktadır. Su arzının talebi karşılamaması ve su kıtlığının derinleşmesi, Orta Doğu’daki siyasi ve ekonomik istikrarsızlıkları tetiklemekte ve çatışmalarda çarpan etkisi yapmaktadır.
Muhtemeldir ki; Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) kapsamında sınırlar yeniden belirlenirken, petrol yatakları görünen kaynak; su kaynakları da görünmeyen, ancak ısrarla sahip olunmak istenen doğal kaynak olacaktır. Çünkü Su, bölgedeki en önemli stratejik belirleyicilerden biri haline gelmiştir. Bölge siyaset uzmanlarına göre Su, saatli bir bombadır ve bölge halkları su kıtlığı sorunu için ortak bir çözümü görüşmeye yanaşmazlarsa, savaş kaçınılmazdır. Maalesef su temelli çıkacak her savaş sonu gelmeyen süreçlerin de temelini oluşturacaktır.
Bir ülke bir başka coğrafyaya bomba yağdırırken, çoğu zaman neden sorusunun yanıtı sadece siyasi değil, doğaldır da. Çünkü suyun olduğu yerde hayat; hayatın olduğu yerde egemenlik savaşı vardır. Bugün Gazze’de yaşanan yıkımın sadece bir askeri operasyon olmadığını, arka plandaki bir başka savaşa da işaret ettiğini de görmek zorundayız: SU SAVAŞI.
Ülkeler, suyla barışık bir gelecek için kendi su eylem planını bugünden yaparak, yarın bir başkasının suyuna muhtaç kalmamayı seçmeliler. Çünkü suyu paylaşamadığımız her coğrafya, barışın değil çatışmanın toprağına dönüşebilir. Ve kim bilir, belki geleceğin diplomasi masalarında ilk sorulacak soru şu olur:  “Bu topraklarda suyu nasıl paylaşacağız?”.
İsrail, Orta Doğu’nun su stratejisini belirleyen ülkelerden biri haline geldi. Su kıtlığı, İsrail’in stratejisinde bir “güvenlik meselesi” olarak görülebilmektedir. Ülke genelinde deniz suyu arıtımı damla sulama sistemleri ve yer altı su havzalarının kontrolü sayesinde su bağımsızlığına oldukça yakın. İsrail, bu durumu dünya gıda güvenliği içinde bir tehdit unsuru olarak kullanabilir.
Ama bu bağımsızlık, komşu bölgelerin bağımlılığı pahasına kurulmuş durumda. İsrail’in kontrol ettiği Batı Şeria’daki su kaynakları Filistinlilere kısıtlı olarak açılırken, Gazze tamamen dışa bağımlı hale getirildi. Bu da Gazze’yi hem jeopolitik olarak hem de insani olarak İsrail’in su politikalarına mahkûm etti. Bugün Gazze’deki altyapı sistemleri bombalanırken sadece binalar değil, suyun döngüsü de hedef alınıyor. Arıtma tesisleri, kuyular, borular yıkıldıkça, çocuklar susuz, insanlar aç kalıyor.  Kısacası bir millet ölüme mahkum ediliyor..
Nedeni su ya da başka bir şey, Ortadoğu’nun karışıklığı her geçen gün artarken, Gerilimin yüksek olduğu bölgelerden biri de Fırat ve Dicle Nehirleri havzasıdır. Türkiye’nin suyun daha verimli kullanılması için barajlar inşa etmesi tarafları (Irak, Suriye) birçok defa karşı karşıya getirmiştir.
Dünyanın polisliğine soyunan ABD güdümünde Orta Doğu’da uygulamaya konan BOP (Büyük Orta Doğu Projesi)  kapsamında Irak, Suriye ve Filistin’den sonra İran’da istenilen kazanım sağlandıktan sonra gözlerin Türkiye’ye çevrileceğini pek çok bölge uzmanı boşuna ifade etmiyor.
Hatta bazı yorumculara göre, Türkiye’nin sınır aşan sulardaki hâkimiyeti bahane edilerek Ortadoğu’ya hükmetme planı bir bölgesel savaşa yol açabilir. O nedenledir ki; Ülke olarak elimizdeki en değerli kozlardan biri olan su kaynaklarımızın değerini bilmeli, birlik ve beraberlik içinde kutsal vatan topraklarına BOP bataklığını bulaştırmamalıyız.  Sağlıklı suya ve sağlıklı gıdaya erişim bizim içinde bir BEKA sorunu haline gelebilir. Lütfen dikkat. Kalın sağlıcakla.
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *