TIKLANMAK İÇİN DEĞİL, BİLGİLENDİRMEK İÇİN YAZMAK
Günümüzde sabah uyanır uyanmaz elimizin telefona gitmesi, bir kahve eşliğinde parmağımızı ekran üzerinde gezdirerek haber akışını kontrol etmemiz, artık sıradan bir alışkanlık haline geldi. Ancak artık haber siteleri değil, sosyal medya platformları karşımıza çıkıyor. Eskiden gazete manşetlerinden öğrendiğimiz gündem, şimdi TikTok videolarında ya da X (eski Twitter) gönderilerinde karşımıza çıkıyor.
Bu değişimin en dikkat çekici yanı, haber alma biçimimizin şekil değiştirmesi kadar, içeriğin sunuluşundaki dönüşüm. Kısa, hızlı ve dikkat çekici videolar; çoğu zaman doğruluğu teyit edilmemiş bilgilerle dolu. Peki bu yeni dünyada biz okurlar olarak neyi talep ediyoruz? Tıklama tuzaklarına karşı nasıl bir duruş sergiliyoruz?
Reuters Enstitüsünün bu yıl yayımladığı küresel medya araştırmasına göre, sosyal medya üzerinden haber alanların sayısı hızla artıyor. Türkiye de bu trendin dışında değil. Özellikle gençler, haberleri artık Facebook ya da haber sitelerinden değil; TikTok, Instagram Reels ya da YouTube Shorts gibi kısa video platformlarından takip ediyor. Bu yeni düzende, haber içerikleri yalnızca bilgi vermekle kalmıyor, aynı zamanda eğlendirmek, şaşırtmak ve izleyeni birkaç saniyede etkilemek zorunda.
Elbette ki her yeni medya biçimi, beraberinde bazı riskler getiriyor. Sosyal medya platformlarında, "haberfluencer" olarak adlandırılan, gazetecilik eğitimi almamış ama milyonlarca takipçiye ulaşan kişiler artık ciddi bir etkiye sahip. Bu durum, özellikle kriz zamanlarında yanlış bilginin hızla yayılmasına neden olabiliyor. Ne yazık ki bu içerikler denetlenmeden, çoğu zaman kaynak gösterilmeden paylaşılmakta. Ve bizler, yani haber okurları, bu bilgi denizinde doğruluk ararken çoğu zaman yanılgıya düşüyoruz.
Bir diğer önemli gelişme ise yapay zekâ sohbet robotlarının haber kaynakları olarak kullanılmaya başlanması. Evet, doğru bilgiye hızlı ulaşmak önemli; fakat derinlemesine analiz, insani temas ve sorumlu habercilik hâlâ gerçek gazetecilerin elinde. Yapay zekanın haberi ucuzlatması bir avantaj gibi görünse de içeriklerin güvenilirliği konusunda toplumun ciddi endişeleri var.
Bu noktada asıl görev hem geleneksel medya kurumlarına hem de bireysel içerik üreticilerine düşüyor. Tıklanmak uğruna abartılmış başlıklar yerine, şeffaf, tarafsız ve doğrulanmış içerikler üretmek, gazeteciliğin asli görevidir. Okuyucu artık sadece hızlı bilgi değil, doğru bilgi istiyor. Sadece ne olduğunu değil, neden ve nasıl olduğunu da bilmek istiyor.
Gazeteciliğin bu yeni evresinde, belki de en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, yeniden güven inşa etmek. Haber verenin kim olduğu kadar, haberi nasıl verdiği de önemli. Çünkü sonunda her birimiz, doğru bilgiyle donanmış bir toplumun parçası olmayı hak ediyoruz.