Konya
Parçalı az bulutlu
30°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,9773 %0,51
47,7735 %0,57
4.402,76 % 0,38
Ara

HAYAT İDEALLERLE BÜYÜR

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
SAHİ, İDEALLERİMİZ VAR MI?
       İdeal ve hedeflerimizi kaybettiğimiz an, her şey, egomuzun ve nefsimizin etrafında şekillenmeye başlar. Böylece, bu ani ve hissi değişim ve dönüşüm, maalesef hayata gelişin ve yaratılış gayesinin, ötelere ait ne varsa, her şeyin hedeften çıkmasına dönüşüyor. Adeta, gayesiz ve hedefsiz bir anlamsızlığa evriliyor hayat…  
       Hayata ve hayatın gerektirdiği ideallere tekrar dönüp bakmak zorundayız. Çünkü hayatın gerektirdiği anlam yoğunluğu, hayata tekrar be tekrar bakmamızı gerektiriyor. Kimi insanlar, hayatın bu endişelerinden baş etmek için yaratıcı ve idealist özelliklerini dizginlerler. Kişiliğinin yoksullaşması pahasına endişeden muaf bir hayat yeğlerler…
       Ama insan, bu dünya pazarında belki de benliğinin en değerli parçalarını rehin bırakacaktır. O halde, insan hayat argümanlarını yeni bir kalıba sokmalı ve olumlu bir ‘hayat kuvveti’ haline dönüştürebilmelidir. Bizler, her daim kendini yenileyen, belirsiz bir evren karşısındayız. Her daim içimizdeki yaratıcı potansiyeli harekete geçirmek durumundayız.
       Hiç kimsenin, kalabalığa sığınarak, asli yüzünü gizlemek gibi bir hakkı yoktur. Kendi benliğine nakşolan, o muazzam istidat ve kabiliyetleri harekete geçirmek zorundadır. Hatta, her insan biricikliğinin ve varoluşunun özel amacının davasını gütmekle mükelleftir... Her biri başka biçimlerde çiçek açabilecek sonsuz kudretle yaratılmış muazzam bir varlıktır insan…
       Kâinat, bir karşılıklı bağımlılıklar ağı şeklinde tecelli ediyor. Bütün sistemler, etraflarındaki diğer sistemlerle etkileşiyor. İnsanoğlu, bu varlık tabakaları içerisinde en ideal varlık ve varlığıyla diğer bütün varlıkları olumlu ve olumsuz anlamda etkileme potansiyeline sahip en önemli hayat sahibidir. Her halükârda konumunun hakkını vermekle mükelleftir.
      
       SAHİ, İDEALLERİMİZ VAR MI?
       Oysa, insanın elinde ne büyük imkanlar vardır. Bütün kâinatı bir kitap gibi okuyabilecek bir istidat ve kabiliyetle bu dünyaya gönderilmiş. Kalbine yansıyan o ‘saf iman ışığıyla’, bütün karanlıkları yutacak, çok acıların ve dertlerin devası olabilecek kadar büyük bir kalp ve aksiyona sahip olabilecek seviyede yaratılmıştır.
       Hayatın asli gayeleri, insanın bu dünyada sadece yiyip içmek ve zevk etmek olmadığını bütün istidat ve kabiliyetleri adeta bağırıyorlar. Asli hüviyetiyle insan, kendi nefsine söz dinletemeyen aciz bir hale düşebiliyor. Kendi küçük ve özel hevesleriyle hayata tutunmaya çalışıyor. Maalesef onların birçoğunu da ne yazık ki, gerçekleştirmeden göçüp gidiyor.
       İsrafın, hırsın, kanaatsizliğin ve açgözlülüğün girdabına ve pençesine düşerek hayatın tuzaklarına takılabiliyor insan. Böylece gaye ve ideallerimizden yavaş yavaş uzaklaşabiliyoruz. Bu kopuşlar bir anda olmuyor. Adım adım kopuyoruz o güzelim ideallerimizden. Ve sonra da, bitmek bilmeyen şikayetler başlıyor ondan, bundan, şundan…
       Kendi hedefini şaşıranlar, nefsin ve şeytanın hedefi haline gelebiliyorlar. Kimseyi şikâyet etme hakkımız yok. Kendimiz ediyoruz, kendimiz buluyoruz. Belki de daha doğrusu, ağlanacak halimize ağlayalım. Böylece gözyaşlarımız, muhtemelen bir pişmanlık duasına dönüşür ve hakkımızda bir ilahi rahmet ve merhamete evrilir…
      İdeallerimizi ve hayallerimizi tekrar ve tekrar gözden geçirmek zorundayız. Yeniden hayatımızı kurmak yolunda doğru adımları atmalıyız. Tazelenmiş, yepyeni bir ruhla mefkûre yolculuklarımızı, tekrardan ele almak zorundayız. Hayatımızın her mevsim taze kalacak şekilde yerleştirmek durumundayız.
 
        SAHİ, İDEALLERİMİZ VAR MI?
        Hayat teselli bulmaktır. Bu dünya kendinden öte anlamlarla yoğrulmuş bir halde bize takdim edilmiş. Her şeyin bu dünyada bir anlamı var. Çiçeğin, böceğin, dalları eğen rüzgârın, ağzımızdan çıktıktan sonra, yüzyıllarca uzayda asılı duran sözcüklerin bir anlamı var. Aslında bu dünyada insan düşüp kalkarken hikâye kuruyor…
        Ben, onulmaz acıların ve dertlerin içerisinde yaşayan, fakat hayata tebessüm etmeyi ve başkalarının yardımına canla başla koşturmayı, kendilerine asli görev bilen insanları tanıdım. Bu idealist insanlar, hayata sadece anlam katmakla yetmezler, aynı zamanda diğer insanların da hayattan istifadelerine sebep olmaktadırlar. 
         Bu insanların hayatları, bir başkasının derdiyle ilgilenmedikleri gün, kararırdı âdeta. Hayatları meyvesiz geçsin istemezlerdi. Onlar maddi ve manevi dertlileri ararlardı ve bulurlardı. Gönlü mahzun ve kalbi kırıkların dünyalarına misafir olur, asla o dünyaları, sahili selamete varıncaya kadar terk etmezlerdi.
         İdealleri buydu. Yaşatmak için yaşamak, biricik gayeleriydi. Biliyorum, birçoğunun evlerinde yakacak odunları bile yoktu. Hatta yiyecekleri bile. Onlar ihtiyaçlarını gizlerlerdi ve bu durumu gizlemek mertlikti. Hiçbir şeyden şikâyet etmemeyi, onlardan öğrendik. Tevekkül dersini onlardan aldık… 
         Tanıdığım insanlarda bir ruh vardı. Öyle bir ruh ki, sanki ‘Asr-ı Saadetten’ gelen bir ruhtu. Ruhun ruhuydu bu. Bu babayiğitlerin idealleri vardı. Her şeyi bu dünyaya göre şekillendirmiyorlardı. Daha ötelere ait idealleri ve hayalleri vardı. Sahabe Efendilerimizin hayatlarına baktığımızda adeta böyle bir ruh hali içerisinde görüyorduk onları…
        
          SAHİ, İDEALLERİMİZ VAR MI?
           Ne olduysa odu. O ruhu arıyoruz şimdi…Zamanımızda tuhaf şeyler oldu. O ruhlar sanki birer birer uçup gittiler ya da kaybolmaya yüz tuttular. Nesli tükenmek üzere olan bu kadirşinas insanlara sahip çıkalım ve sayılarını artıralım. Dünyamız, bu cesur yürekleri unutmamalı ve neslimize örnek olarak takdim etmeli…
            Büyük yazar Goethe şöyle der: “Evet, bu hep doğrudur. Başkaları için hiçbir şey yapmayan kendi için de hiçbir şey yapamaz.”  
             LÜTFEN, SADECE KENDİ NEFSİ İÇİN YAŞAYAN BİR NESİL YETİŞTİRMEYELİM. ‘HİMMETİ MİLLETİ OLAN’ VE DAHA DOĞRUSU HİMMETİ, BÜTÜN DÜNYA İNSANLIĞININ SAADETİ OLAN BİR NESİL YETİŞTİRELİM. O ZAMAN İNSANLIK GÜLECEK İNŞALLAH…
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *