Konya
Açık
21°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,9708 %0,51
47,6962 %0,57
4.373,56 % -0,28
Ara

CEMAAT

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Cemaat: Birleşen, bir araya gelen, toplanan insanlar ma­nasına gelir. Ama gerçek maksat, Nurettin Topçu’nun da de­diği gibi: “vücutların değil, ruhların, fikirlerin, gö­nüllerin birlik içinde toplanmasıdır.” Allah bunu emredi­yor, Pey­gamber bunu tavsiye ediyor ve cemaatle kılınan namazın münferit kılınandan 27 kat fazla sevabı olduğu bildiriliyor. Mehmet Akif Ersoy cemaatte gönül ve fikir birliğinin olmadığını göz­lemliyor ve şöyle diyor: Neden uhuvvetimiz sadece münhasır namaza Çıkınca avluya herkes niçin boğaz boğaza Memleketimizde ve İslâm Âleminin birçok yerinde bin­lerce cami yapılı­yor. Buna sevinmek ve şükretmek gerekir ama, esas gaye, onların içini gönül birliği ile dol­duracak ce­maat yetiştirmek olmalı. Peygamberimiz, Efendimiz şöyle buyurmuş: “Ahir zamanda camiler mü­zeyyen ve mutantan olacaklar ama, cemaat yönünden fakir kalacaklar.”(1) Bu fakirlik kemiyet yönünden midir? Keyfiyet yönünden midir? Ulema ihtilaf etmişlerdir. Âli isimli bir şâir, taş ve tuğlaya yatırımdan ziyade insana yanı caminin içine, cemaatine yatı­rım yapılmasını tavsiye etmiş ve asırlar önce şöyle demiş: Mesacid-ü meâbîd ko âdem yap Kâbe yapmaktır âdem yapmak Taş ağaç kaydı ne lazım şahım Yaraşır şahlara âdem yapmak Adürrahim Karakoç rahmetli daha bir sitemkâr söylü­yor: Silahsız kuvvetler vakt oldu tamam Zamanınız mı yok ölümüsünüz Cami cemaati, müezzin, imam İmanınız mı yok, ölümüsünüz Dervişler, hacılar, asa kulları Tüccarlar, patronlar kasa kulları Amirler, memurlar masa kulları Vicdanınız mı yok, ölümüsünüz Düşünenler, okuyanlar, yazanlar Issız yerde haksızlığa kızanlar Dadaloğlu miraççısı ozanlar Lisanınız mı yok ölümüsünüz Bana ne dedikçe bozuldu çarkın İşgale uğradı evinle barkın Yeter yattığınız ayağa kalkın Dermanınız mı yok ölümüsünüz Sahte mücahitler size diyorum Hani cihat, nerde gaza diyorum At sürün erkekçe düze diyorum Meydanınız mı yok, ölümüsünüz Nasrettin Hoca’nın küçük çocuğu vardır ama hiç durmaz ağlar, ne yap­salar fayda etmiyor; “Hanım şu be­nim kara kaplı kitabı ver bakalım” demiş. Karısı: “ne ya­pacaksın?” deyince: “Yahu camide ne zaman bu kitabı açıp vaz etmeye başlasam, cemaatin hepisi uykuya dalı­yor, birazda şu kör­peye okuya­yım bakayım, her lahde bu da uyuyacaktır!” de­miş. Bir beldeye yeni bir imam tayin edilmiş. İlk gün ce­maat: “Bak hocam! Bizim burası dağ köyü, tarlalarımız uzak, seher vakti sabah namazından önce işe çıkarız, öğle, ikindi namazı tarlalarda oluruz. Akşam namazı da yolda geçer” deyince imam efendi de: “Zaten benim gö­zümde de tavuk karası var”(2) deyip toplu çözümü bulmuş­lar. 1- Ez-Zevâid, 741 (6215) Beyt-i âti: Gelecek beyit, aşağıdaki beyit, Dâr-ı bekâ: Ahiret yurdu, Eyyâm-ı ha­yat: Hayat boyu, Habis: Kötü, yaramaz. Âlem-i ukba: Ahiret âlemi, Âlem-i nâsut: İnsanlık alemi, Nâmert: Mert olmayan kötüler, Tabut: Ölü taşınan sanduka. 2- Halk içindeki yaygın tabiriyle “tavuk karası” hastalığına yakalanan  Kişinin gözü akşamdan sonra karanlıkta hiç görmez. Yani imam; “yatsıya da ben gelemem” demiş.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *