Vincenzo Montella’lı “Bizim Çocuklar’ı” Gürcistan maçında izlerken hep İspanya maçını düşünüyordum.
Çünkü kendimizi test edeceğimiz gerçek maç İspanya maçıydı.
Maçtan önce şöyle de ilginç bir not vardı:
Türk A Milli Futbol Takımı, tarihinde İspanya ile bugüne kadar tam 11 kez karşılaşmış.
Bu maçlarda, millilerimiz yalnızca 14 Mart 1954’te İstanbul’da, 1954 Dünya Kupası Ellemelerinde 1-0 ile tek galibiyet alabilirken,
6 kez mağlup olmuş,
4 maç ise beraberlikle
sonuçlanmış.
…..
Artık İngiltere Ligi, Almanya Ligi ve İspanya Ligi gerçekten üst düzey futbol ve mücadelede fizik gücünden öte akıl oyununa dönmüş durumda.
Ama yine de bu maça çıkarken özellikle İspanyol basını “Konya cehennemi” diyordu.
Gerçekten de Konya başta Konyalı sporseverler olmak üzere Türkiye’nin, Anadolu’nun akın ettiği 42.000 coşkulu seyirciyle maç başlamadan önce sahaya ısınmak için çıkan İspanyollara cehennemi hissettiriyordu.
Ama maçın başlama vuruşu ile birlikte daha ilk 5 dakikada Uğurcan Çakır’ın yıldızlaşması kötü sinyallerdi.
Nitekim ilerleyen her dakikada İspanyollar mücadeleye fizik gücüne gerek kalmadan akıl ve teknik ile kalemizin önünde üç pasta adeta fantezi yapıyorlardı.
İlk 45 dakikada kalemizde üç gol görürken, sahanın yıldızı Uğurcan Çakır’dı.
Uğurcan mutfak dört gollük topu çıkardığı gibi İspanyollar da başta Lamine Yamal olmak üzere kalemizin önünde müsait pozisyonda üç topu auta atıyordu.
Savunmada ciddi zaaflar, orta sahada topa yeterince sahip olamama ve hızlı hücumlarda geri dönüşlerde büyük boşluklar dikkat çekti.
Hakan Çalhanoğlu tempoya ayak uyduramadı.
Arda Güler’in bireysel çabaları olsa da takım oyununa yansıyacak şekilde etkili olamadık.
İspanya’da ise Pedri, Lamine Yamal ve Merino üçlüsü sahada fark yarattı.
İspanya topa %65’in üzerinde sahip oldu ve Türkiye’nin savunmasını kolayca aştı.
Konya’daki tribünlerin coşkusu takıma pozitif etki veremedi.
Bu mağlubiyetin tek sorumlusu bana göre Montella’dır.
Montella’nın hatası, oyuna katkısı olmayan oyuncular Hakan, Kerem ve Eren’i oyunda tutması oldu.
Bu tercih, takımın savunma ve orta saha dengelerini bozdu.
İki bölgede top kazanamamak, İspanya karşısında hezimeti kaçınılmaz hâle getirdi.
Sonuç;
“Hayaller Konya’da,
Gerçekler Madrid’de Kaldı.”