Bahattin Ertuğrul Milli Eğitim Bakanlığında(MEB) adaletsizlik ve keyfiyet bir kural haleni geldiğini ve buru durumunda çalışma barışını zedelediğini belirterek, “Milli Eğitim Bakanlığı’nda adaletsizlik ve keyfiyet kural haline gelmiştir. Norm fazlası bahanesiyle yapılan re’sen atamalar, öğretmenlerimizin mesleki ve insani haklarını yok sayan açık bir sürgün politikasıdır. Yusuf Tekin döneminde MEB, öğretmeni koruyan değil, cezalandıran bir kuruma dönüşmüştür. Normlar güncellenmemekte, Talim Terbiye Kurulu’nun daralttığı alanlar ve okul müdürlerinin inisiyatifine bırakılan seçmeli dersler nedeniyle; bilişimden görsel sanatlara, müzikten felsefeye, matematikten daha birçok alana kadar ders saatleri azaltılmış, iş bilmez idarecilerin kararlarıyla yüzlerce öğretmen norm fazlası durumuna düşürülmüştür. Konya’da aile birliğini bozan uzak mesafelere resen atamalar yapılmıştır. Bazı mesafeler 100 kilometrenin üzerindedir. Üstelik 2025 yılı Ağustos ayında gerçekleştirilen norm fazlası atamalarda mevzuatta yeri olmayan “ilçe grubu” uygulamasına gidilmiştir. Birbirinden uzak ve ulaşımı imkânsız ilçeler aynı grup içine alınarak öğretmenlerimiz yüzlerce kilometrelik mesafelere zorunlu olarak gönderilmiştir. Bu hukuki zeminden yoksun uygulama sonucunda aile bütünlükleri zedelenmiş, ciddi mağduriyetler doğmuştur” dedi.
Re’sen yapılan öğretmen ataları hukuksuzdur
Resen yapılan öğretmen atalarının hukuksuz olduğuna dikkat çeken Bahattin Ertuğrul, “Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun (ÖMK) 6. maddesi açıkça öğretmenlere il içinde tercih hakkı tanınmadan re’sen atama yapılamayacağını söylerken, Bakanlık hukuku çiğnemiştir. Dahası, ÖMK’nın 7. maddesinde düzenlenen yönetmelik hâlen yayımlanmamışken, sözleşmeli öğretmenlerin yönetmeliği esas alınarak kadrolu öğretmenlerin re’sen atanması, tamamen hukuksuzdur. Daha önce de benzer hukuksuzluklarda Danıştay, Eğitim-İş’in açtığı davalarla yürütmeyi durdurmuş ve atamaları iptal etmiştir. Kasım 2024 sürecinde kazanılan davalar bunun en açık örneğidir. Nisan 2025 ve sonrasında yapılan düzenlemelere karşı da dava açılmıştır. Bugün de aynı şekilde kılavuza dava açılmış, ilçe grupları davamız sürmektedir. Ayrıca mağdur öğretmenlerimizin açtığı bireysel davalar da devam etmektedir. Norm güncellemesi yapılmadan yapılan atamalar, sıra tayin sisteminin amacını boşa çıkarmış; aynı branşlarda tekrar norm fazlası yaratmış ve öğretmen ihtiyacını doğurmuştur. Yani MEB’in plansızlığı yalnızca öğretmenleri değil, eğitim sistemini de çıkmaza sürüklemiştir.
Dahası, norm fazlası öğretmenlerin önemli bir bölümü isteği ve branşı dikkate alınmaksızın, branşı ve kademesi dışında re’sen görevlendirilmiştir. Örneğin: lise İngilizce öğretmeni özel eğitim anaokuluna, lise tarih öğretmeni ilkokul özel eğitim sınıfına, lise Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni ise ilkokul destek eğitimine gönderilmiştir. Bu uygulamalar, öğretmenlik mesleğinin uzmanlık alanlarını yok saymakta, mesleki itibarı zedelemekte ve eğitimin niteliğini düşürmektedir. Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz:
MEB’in plansızlığının ve beceriksizliğinin bedelini öğretmenler ödeyemez. Hukuka aykırı olan bu süreç derhal sonlandırılmalı, mağduriyetler giderilmelidir. İktidarın Aile Birliğini bozan bu politikalar, yanlış atamaları öğretmeni yüzlerce kilometre uzağa göndererek aile bütünlüğünü yok etmektedir.
Eğitim-İş olarak kılavuzlara dava açtık, bireysel davaları başlattık ve MEB geri adım atana kadar tüm hukuki yollara başvuracağız. Dün olduğu gibi bugün de öğretmenlerimizin yanında olacağız, hukuksuzlukları ifşa edecek ve mutlaka durduracağız” şeklinde konuştu.