Konya
12 Mayıs, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.22
  • EURO
    34.93
  • ALTIN
    2444.4
  • BIST
    10218.58
  • BTC
    61504.591$

ZOR VE KOLAY YETİŞEN İNSANLAR

11 Ekim 2019, Cuma 08:36

Ülkemizin  yetiştirdiği ünlü işadamlarının geçmişte  yaşadıkları ve hayat hikayeleri  hakkında bazı kitaplar okumuştum. Siyasi liderler hakkında yazılan çok sayıda kitap da okudum. İlk önce  roman tadında yazılan bu kitapları okumanın bir hayli düşündürücü ve keyfli olduğunu söylemem lazım. Böyle kitapların en azından üniversitelerin belli  bölümlerinde  ders kitabı olarak okutulmasında fayda var. Ayrıca hayatta bir  amacı olan insanların da bu tarz kitapları iyi birer örnek olması bakımından okumalarında fayda olabilir.

Geçmişte hayatları zorluk içinde geçen, bir ekmeğe muhtaç olan ama umutlarını yitirmeden çalışan, çabalayan insanları görüyorsunuz. Sonra da o  insanların günün birinde hayatta nasıl başarılı olduklarını, servet ve şöhret sahibi olduklarını görüyorsunuz.  Söz  konusu  kitaplarda ibret verici ve sıradışı olaylar hayatta hiç bir başarının kolay kazanılmadığını  göstermesi bakımından da önemli.

Siyasi liderler hakkında yazılan kitaplar da öyle. Lise mezunu Adnan Menderes Aydın’da çiftçilik yaparken siyasete  giriyor ve başbakan oluyor. Menderes milletvekili iken Ankara Hukuk’u bitiriyor. Süleyman Demirel Ispar’ta da yoksul bir köy çocuğu iken  İstanbul’da Teknik Üniversite’de okuyor. Azmediyor milletvekili, başbakan ve  cumhurbaşkanı oluyor.Turgut Özal  memur  bir ailenin çocuğu iken  İstanbul’da Teknik Üniversite’de okuyor. O da milletvekili, başbakan ve cumhurbaşkanı  oluyor. Çocukluk ve öğrencilik hayatları zorluklar içinde geçen bu insanlar, karşılarına çıkan her türlü zorlukları yenerek sonraki hayatlarında başarıdan başarıya koşuyor. Bu başarılı geleneğin siyasetteki son temsilcisi Recep Tayyip Erdoğan. Erdoğan’da yoksul bir ailenin çocuğu olarak hayatın her alanında adeta savaşarak  bu günlere geliyor.               

Bir de “Tuzu kuru” olan siyasetçiler var. Yani  durumu her  bakımdan iyi  ve varlıklı olanlar. Yani hayatlarında fazla  zorlukla karşılaşmayan ve kolay yetişenler. Mesela; Ecevit, Erbakan, Türkeş, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Devlet Bahçeli. Bu insanların siyasette ne kadar başarılı oldukları ve olamadıkları herkesin  malumu. Siyasi hayatta  her seviyede  buna benzer binlerce örnek var. Biz sadece liderlerden söz ettik.

Zorlukları yenerek yükselen siyasi liderleri biliyoruz.  Hayatları Zorluklar içinde geçen  bir kaç işadamından söz edelim. Geçmişte   Hacı Ömer Sabancı, Sakıp Sabancı, Hüsnü Özyeğin’in önemli işadamlarının hayat hikaylerini okudum. Tavsiye üzerine yuhudi işadamı İshak Alaton’un  iki cilt halinde yayınlanan “Lüzumlu Adam ve Lüzumsuz Adam”  adı altında yayınlanan kitaplarını okudum.. Söz konusu kitaplardaki kahramanların ortak özelliği geçmişte  yoksul ve dar gelirli ailelere mensup insanlar olmasıydı. Aralarında  bir Sakıp Sabancı var, babadan iş ve miras kalan. Fakat o da 12-13 yaşlarında babasının yanında hamallık dahil her ne iş varsa çalışmış olan bir insan..

Anlatmaya başlayalım.

Hacı Ömer Sabancı Kayseri’nin Erciyes Dağı eteklerinde bulunan Haseki Köyünde yoksulluk içinde  yaşarken; köy imkanları ile ailesinin geçimini sağlamanın mümkün olmadığını  düşünür ve  1900’lü yılların ilk çeyreğinde bulduğu   ilkel araçlarla eş ve çocuklarını yanına alarak Adana’nın yolunu tutar. Adana’da küçük bir dükkanda çırçır işi yapmaya başlar.  O tarihlerde bir çeşit Pazar yeri olan ve köylünün malını getirip sattığı köprünün üstünde , köylüden pamukları alır ve  kiraladığı küçük bir dükkanda aldığı malları satar.  Sakıp Sabancı kendi hayatını anlattığı kitabında  babasının o yıllarda bir hamal gibi çalıştığını söyler.  Hacı Ömer çok çalışkan bir insandır. Yorulmak bilmez. Çalışkanlığı sayesinde işlerini büyütmeye başlar.          

Hacı  Ömer Sabancı’nın eğitimi  falan yok. Aldığını, sattığını daha çok eski yazıyla yazar. Zamanla yeni harflerle okumayı ve yazmayı öğrenir.  İkili ilişkilere önem veren ve sosyal  yönü güçlü  olan  bir   insandır. İşlerini ilerletir ve Adana civarında bilinen, sözüne güvenilen ve itibarlı bir  insan haline gelir. Cesurdur.  İş üstüne iş kurar. Yaptığı  her işten çok para kazanmaya başlar. Bir müddet sonra  Kayserili Hacı Ömer için sıra Adana’da fabrika kurmaya gelir. İlk fabrikaları olan Bossa’yı kurar. O yıllarda 13-14 yaşlarında olan  küçük  Sakıp  bu fabrikada patronun  oğlu olarak değil, herhangi bir işçi gibi çalışır.Hacı Ömer peş peşe  yeni işlere girer, fabrikalar kurar. Bölgenin ileri gelen aileleri ile ortaklık yapar. Çalışkanlığı ve  bölgede iş yapma yeteneği olan insan olarak siyasetçilerin dikkatini çeker.Devrin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın  Adana’ya yaptığı bir ziyaret sırasında eşraf ve esnafla yaptığı toplantıda, Adana’da Çukurova Bölgesi’ne hizmet  etmesi gereken  bir banka kurulması gerektiğini söyleyecek kadar cesur bir insandır. Bugünkü Akbank bu şekilde kurulur.

Sakıp Sabancı kendi hayatını anlattığı kitabında babasından söz ederken işlerini büyütüp, fabrikalar  kurdukları halde babasının  çok mütevazı olduğundan söz eder.

Mesela, Sabancı ailesi  40’lı  yıllarda Adana’da  çatısı olmayan bir evde yaşarmış. Aile çok kalabalık olduğu için odalara 2-3  yer yatağı serilirmiş. Sakıp Sabancı ayrıca babasının  kışın  ve yazın giydiği iki ayrı  takım elbisesinin olduğunu ve yıllarca da aynı  paltoyu giydiğini kendisiyle ilgili kitapta söyler . Hacı Ömer Sabancı’nın çocukları babalarının  ölümünden  sonra işleri daha da  büyütür  ve  Türkiye’nin 2. Büyük holdingini meydana getirirler. Sabancı kardeşler dünyanın bir çok ülkesi ile ticaret yapar. Lakin kardeşlerin zamansız  ölümlerinden sonra gelen kuşak, aynı başarıyı göstermekte zorlanır.

Bir başka örnek.

Yakın zamana kadar Türkiye’nin en büyük bankalarından birisinin sahibi olan Hüsnü Özyeğin, İzmirli  ve orta gelire sahip memur bir ailenin çocuğu iken Amerika’ya gidiyor.. Amerika’da çalışarak Üniversite’de okur.  Okurken, bu ülkeye  bir şekilde giden bir  çok Türk gencinin yaptığı işleri yapar. Mesela, benzinliklerde  pompacılık, restoranlarda  bulaşıkcılık yapar.  Taksicilik yapar.  Daha başka işlerde çalışır. Okurken, çalışırken para biriktirir. Araba alır. Üniversite eğitimini bitirince Türkiye’ye döner. Çukurova Holding’de çalışmaya başlıyor. Yapı  Kıredi  Bankası’nda memur olarak çalışır. Sonra kendi işini kurar. Yaptığı en önemli iş bankacılık alanında gösterdiği büyük başarılarıdır. Başta Finansbank olmak üzere bir takım  finans şirketleri kurar.  Özyeğin Üniversitesi’ni kurar. Bir vakitler Amerika’ya gitmek için uçak bileti  almakta zorlanan insan, sonraki yıllardaTürkiye’nin büyük işadamlarından birisi oluyor.

Gelelim İshak Alaton’a.. Alaton  gemilerde kaynak  işçisi olarak  çalıştıktan sonra, yurt  dışına çıkmış. Yurt dışından dönünce Üzeyir Garih’le birlikte Alarko Holding’i kurar. İshak Alaton kitabın yazıldığı tarihte dünyada   20 milyon yahudi olduğunu ve ve yahudilerin dünyaya hükmetme başarısındaki sırrın, eğitim olduğunun altını çiziyor.Hiç bir insanın hayatta vazgeçilmez olmadığını  söyleyen Alaton yazdığı kitapta  “Mezarlıklar  vazgeçilmez insanlarla dolu” der. Bu arada ülkemizin  bir çok yerinde çocukluk ve gençlik yılları yoksulluku içinde geçen fakat sonra da zorlukları yenerek önemli ve büyük işler yapan on binlerce insanımızın olduğunu söyleyelim.

Demem o ki: Hayatta zoru tercih edenler zor yetişiyor.K onforlu katlar, konforlu yataklar,  villalar, varlıklı bir hayat  zoru yenen insanlar tarafından kolay elde edilmiyor. Aynı şekilde siyasi makamlar da kolay elde edilmiyor. Anlayacağınız . İyi bir gelecek yorulmak ister, çalışmak ister . Bunun için  rahata   kıymak gerekir, uykusuz kalmak gerekir. Bu şekilde  kazanılan servet ve makamlar    kıymetli olur. “Devlet malı deniz” sayesinde köşeyi dönenler, mirasyediler çalışarak kazanmanın anlam ve değerini bilmez.

Yazıyı bir bilgenin  çalışarak kazanmanın önemini anlatan şu sözleriyle bitirelim.. “ Oğlumun acıkmasını istiyorum, doymanın tadını alabilmesi için. Oğlumun susamasını arzu ediyorum, doya doya su içip  kanabilmesi için. Oğlumun geceleri uykusuz kalmasını istiyorum, göz kapakları dolu  dolu uyuyabilmesi için..”

Dününü ve mevcudu  yiyerek hayatını sürdürenler başlarına gelen en küçük bir  sıkıntıda çuvallıyor, yere düşüyor ve ne yapacağın bilemiyor.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.