Konya
10 Mayıs, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.27
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2458.2
  • BIST
    10268.56
  • BTC
    63086.48$

YÖNETİM BİREY VE ÖZ GÜVEN

17 Haziran 2015, Çarşamba 00:00

(geçen ki yazıdan devamla)Anadolu İslam’la beraber farklı halkları kendi potasında eriterek Medine kardeşliğinin en güzel örneğini vermiş, kim bu cennet vatan uğrunda olmaz ki feda? mesabesine/anlayışına ulaşarak durumunu güncellemiştir.

İslamlaşma toprağın ruhuna işlemiş, şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda mısralarını söyletmiştir.  

Anadolu İslamlaşma ile beraber dağa taşa uçan kuşa toprağa var olan her şeye tesir etmiş ete kemiğe bürünmüş, Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli ve Pir Sultan Abdal olmuştur.

Özetlersek: Hepimiz ülkemizin kalkınmasını ileri uluslar seviyesine yükselmesini canı gönülden istiyoruz. Birey olarak bir şeyler söyleyip düşüncemizi ortaya koyuyoruz. Fikrimizi söylüyor çözüm önerileri sunuyoruz. Bu sağlıklı bir yapılanma ve gelişmedir. Engellenmemelidir. Çoğulcu anlayışta fikirler ve çözüm önerileri konuşur. Halkın sağduyusu kuvvetli ve sezgileri güçlüdür. Kendine yol göstereni sever ve saygı gösterir unutmaz bağrına basar. Ama bunların hepsi ona verilen ve ön görülen değerle mümkündür. Bu kalıcı olan ve adamına göre işlemeyen değer olmalıdır. Dar bir kalıptan bakan zihniyet nasıl ki her şeyi kendi penceresinden sorgulayıp diğerlerini gözü görmez ya da görmezden gelmeye çalışırsa o zaman sağlıklı bir işleyişten bahsetmek mümkün değildir. Kulvar ve çerçeveyi geniş tutmak zorundayız. Çok sesliliğin bir anlam ifade ettiğini düzgün söylenen çoklu seslerden bir orkestra oluştuğunu amma notalı bir şekilde söylenmesi gerektiğini bilmek zorundayız.

Evet, mademki başlığımız kimse şah padişah sultan değildi, fikirler önemliydi, insanlar gelip geçici ama fikirler yaşamalıydı/yaşıyordu, öyleyse insanın eğitim ve gelişimini ön planda tutmak gerekiyor.   İnsanın ruh dünyasına hükmeden ve ona güzellikler bahşeden yaşantısına sunan bir eğitim. Onu sadece maddi hayata değil manevi güzellikler iklimine misafir eden ve ruhunu süsleyen bir eğitim. Öyle bir eğitim ki insan olduğunu ve niçin yaratıldığını bilen anlayan anlatan ve yaşatan bir eğitim.  Sistem değerler ve yapılanmalardan ibaret olduğuna göre: çıkış yolu olarak eğer din temelinde kardeşlik ve özgürlükleri sağlar ve bütünleşmeye buradan adım atar insan hakları temel özgürlükler din can mal namus akil güvenliği yeniden yapılanma ve özgür irade serbestisi sağlayabilirsek bir hayli yol alacağımız kesindir. Ama buna herkesin yürekten ve gönülden inanması gerekir. Kimse bozgunculuğa ve yıkıcılığa heves etmesin. İyi niyet ve ihlaslı çalışma Türkiye’yi büyük görevlere hazır hale getirecektir. Konjonktür bunu gerektiriyor. Yeter ki bizler başkalarının ellerini güçlendirmeyelim.   Satırlarıma son vermeden evvel sizlere şunu söylemek istiyorum. Hz. Peygamber vefat edince ne yapacağını şaşıran Hz.Ömer bunu kabullenemedi ve kim Muhammed öldü derse kılıcımla öldürürüm dedi. OysaHz. Ebubekir daha bir akıllıca davranarak dedi ki: Ey insanlar, her kim Muhammed’e tapıyorsa bilsin ki Muhammed vefat etmiştir. Ve her kim Allah’a tapıyorsa, bilmelidir ki Allah bakidir, ölmez, diridir…

Bugün İslam;  Kur’an ve Sünnet ışığında kıyamete kadar devam edecektir.

Fikir ve yaşantı olarak insanların hayatlarını gönüllerini süslemeye de devam etmektedir.

Demek ki yaşayan ve devam eden fikirlerdir…

7 HAZİRAN SEÇİMLERİ: Ülkemizin sadece kendi insanını değil yaşadığı coğrafya dışında da bulunanları bilhassa jeopolitik konumu itibariyle gündemine alan ve adeta dünyanın her şeyiyle ilgi odağı haline gelen Türkiye’deki gelişmeler gerek yerel gerek ulusal gerekse dış basında bir hayli gündem oluşturdu ve oluşturmaya da devam edeceğe benziyor.

Ortadoğu Balkanlar ve Avrupa’nın şüphesiz siyasi ekonomik ve kültürel yönüyle kendi ayakları üzerine doğrulma savaşı veren en güçlü ülkelerinden bir olarak; gelişmeleriyle, bütüne yönelik ülke insanını kucaklayan ve onlarıkanalize eden yönlendiren ekonomik uygulamalarıyla, bilhassa bölgeler arasında farkındalık oluşturan ve gelir dağılımındaki adaletsizliği giderme, bölgesel belediyeleri güçlendirme yatırımların hız kesmeden devamının sağlanması, yeni havalimanları, ulaşım ve haberleşme ağı, başta İstanbul olmak üzere dünya ekonomik ve finans merkezi olması yönünde ele alınan çılgın projeler ve en önemlisi de, diğer cumhurbaşkanlarından farklı bir şekilde her an sahaya inmesi ve halka dair söylemleri ile dikkat üzerine dikkat çeken bir Türkiye’nin misali hali “Yeniden Büyük Türkiye” inşası ile “Osmanlı Geliyor” intibaını oluşturması ne yazık ki; meseleye sadece at gözlüğünden bakanlar için, bir çekememezlik ve kısır bir düşmanlık, siyasi particilik varyasyonlarıile kincil bir bağnazlığa dönüştürülerek, Fuat paşanın dediği gibi: Osmanlıyı yıkmak için siz dışardan biz içerden gayret gösteriyoruz örneğinden hareketle, geçmişimizde yaşanan acı bir örnek yine tekerrür ettirilmiş ve bu kadar zengin tarihe sahip bir millet olmakla övündüğümüztarihimizden yine gereği ders almadığımız bir kez daha tescillenmiştir. Batıya endeksli kendi halkına düşman medya patronlarının, bilumum hortumcuların ve dış bağlantılı paralel yapılanmaların ortaklaşa gayretleri ve menfi propaganda ayakları ile seçimlerde tek başına iktidara gelemedi/getirmedik sevinçleriyle/sevinç çığlıklarıyla karşı karşıya bırakıldığımız bir seçim atmosferini birlikte yaşadık/yaşatıldı. Ortaya öyle bir tablo çıktı ki; seçimden birinci çıkan parti diğer muhaliflerinden on beş on altı puan önde olmasına rağmen üzülüyor ama ötekiler ise birkaç puan kaybetmelerine rağmen ya da korumalarına rağmen başarılı çıktık diye seviniyorlar.

Mesele uzun adam meselesi değildi. Kendi cephenizden sevmeyebilirsiniz. Âmâ sorarım bugüne kadar Cumhuriyet Hükümetleri döneminde bu kadar başarılı olmuş, yatırım yapmış ve oy oranını aşağı yukarı korumuş başka hangi hükümet geldi? Başka hangi hükümet dönemlerinde ülkeye hizmet götürüldü bilhassa doğuya. Kendi insanına adam gözüyle bile bakmayan bırakın hizmet götürmeyi ekonomik bir ihtiyacını dahi çözmekten aciz, işleri güçleri etnik kimlik havası yansıtarak açız yoksuluz edebiyatlarıyla siyasi mesajlar veren ve kendi halkım diye sarıldığı insanları resmen ezip dışlayarak kurduğu baskı ve terör havası ile onları yok sayan ve illegal bir terör örgütüne sırtını dayayarak sözde siyaset yapan sürekli tehditler savuran kandil mi? İmralı mı safsatalarıyla halkı ve halkımızı oyalayan aslında tek düşünceleri bu ülkeden kendilerine bir kürdistan payı çıkarmaya çalışan bu bölücüler, yine bildik sözleriyle ve gezileriyle, eylemleriyle ülkemizin önüne konan bir takoz bir engel olmaktan kendilerini kurtaramadıkları gibi sürekli dış güçlerin ve bilhassa İsrail’in maşası durumuna gelerek adeta onların içerideki sözcülüklerini yaparak, kendilerine bu kadar hizmet götüren bir yönetime karşı hep uç noktalarda eylem ve söylemlerde bulunmuşlardır. Bunlar kendilerininellerinden ekonomik ve siyasi hakları alınmış bir masum halk edasına büründürülerek/bürünerek, sürekli anarşi ve terör odaklı eylemler yapan PKK’ya destek vermişlerdir. Gerçekte Marksist bir eğilimle, yaşadığı yere ihanet eden yıkıcılığı anarşi ve terörü benimseyen bir yapılanmanın taşeronluğuna soyunanların sözcülüğünü meclisimizde yapanlara, İslam düşmanlığı ile  bilinen bu güruha ne yazık ki; belli bölgelerde de barajı aşması için açıktan destek verenler ve Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik düşmanlık güdenler eli kanlı terör canilerini masum gösterge garabetliğinesoyunarak, iyi saz çalıyor diye şirin göstermişler hep birlikte barajı aşmasına yardım ederek sadece tek parti iktidarına son verdikdiye zil takıp zılgıt atıp oynamışlardır.

Yeni oluşan tabloya bakıldığında iktidar karşıtı partiler hemen seçim sonuçlarıyla beraber yine tribünlere oynamaya başladılar. Halk onlar gibi düşünmemesine rağmen muhalefetin sıcağına alışmış lığıncazibesiyle nasıl iktidar formülü üretilir halk ve millet yararına nasıl koalisyon olalım bu düşünüleceği yerde, daha nice zaman sonra koalisyon iktidar kırmızı çizgilervs. laflarıyla yavaş yavaş kendilerine gelmeye başladılar. Ne diyelim herkes neye layıksa onunla yönetilir. Bana öyle geliyor ki; bu seçimlerde asla koalisyon beklentisi içerisinde olmayan halkımız bu yeni tabloya bakarak verdiği istem dışı oy’dan ve oynanan oyunun farkındalığı ile keşkelere bürünüp vicdan muhasebesine yapmaya erken başlamış ve oy verdiği eline bakarak keşkeleri artırma telaşını yüklenmiştir. Kendin istedin ey halkım, diyecek bir şey yok. Siyasi huzurun olmadığı bir yerde ekonomik göstergeler şaşırır haberin olsun…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.