Konya
11 Mayıs, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.22
  • EURO
    34.93
  • ALTIN
    2444.4
  • BIST
    10218.58
  • BTC
    61201.986$

Yıllar önce İNSANMIŞIZ

11 Haziran 2022, Cumartesi 08:00

1963 yılının bir sonbahar günü… Varan Turizm’in o zaman Ankara’da bulunan Küçük Tiyatro’nun hemen bitişiğindeki terminalinden İstanbul otobüsü hareket etmek üzere. Terminalde bir hareketlilik var.

14-15 yaşlarında, Çocuğunun elinden tutmuş bir baba, otobüse yaklaşarak kaptan şoföre: “Oğlum Galatasaray Lisesi’ne gidiyor, yatılı okuyacak. Onu yalnız gönderiyorum, İstanbul’da güvenilir bir taksiye bindirip okuluna yollar mısın?” diyip ekliyor: “Valizini de unutmasın.”

Kaptanın cevabı “Elbette siz hiç merak etmeyin,” oluyor. Endişeli baba, nemli gözlerle, hareket eden otobüsün arkasından el sallıyor.

İki gün sonra baba, telaşlı bakışlar ve heyecanlı adımlarla terminale geliyor. “Oğlumu Taksim’den Galatasaray Lisesi’ne götüren şahsın kim olduğunu öğrenmek istiyorum,” diyor.

İstanbul terminalimizi arayıp soruyoruz; fakat ilginçtir ki arkadaşlarımız bize bu şahsın kim olduğunu söylemek istemiyorlar.

Babanın telefon numarasını alıp ona sonucu bildireceğimizi söylediğimizde ise daha fazla dayanamayan baba gözyaşları içinde anlatmaya başlıyor.

“Yahu kardeşim, o kişi kimse, oğlumla beraber idareye gitmiş. Kayıt işlemlerini tek tek tamamlatmış. Bavulunu taşımış, teslim edilen eşyaları almış. Sonra yatakhanede onun çarşafını sermiş, nevresimini takmış, dolabını yerleştirmiş.” Baba hıçkırarak anlatmaya devam ediyor.

“Ben ya da annesi gitseydik biz de aynısını yapardık,” diyor. Derin bir “oh” çekiyoruz. Oysa ki hiç de alışık olmadığımız bir şikâyet dinleyeceğiz korkusunu yaşıyorduk…

Bu kez daha ısrarlı bir biçimde çocuğu okula götüren şahsın kim olduğunu öğrenmeye çalışıyoruz. Epey uğraştan sonra da hayretle öğreniyoruz kim olduğunu.

Çocuğu Galatasaray Lisesi’ne götüren şahıs Nevzat Hüseyin Pekuysal… Şirketin sahibi.

Yıllar sonra kendisine “Nevzat Bey, bu olayı anımsıyor musunuz?” diye sorduğumuzda, gözleri doluyor ve insanın içine işleyen bakışlarını üzerimizde gezdiriyor.

“O baba bana dünyadaki en değerli şeyini, oğlunu emanet etmiş. Ben bu emaneti başkasına nasıl emanet edebilirdim ki?” diyor.

Allah’ım ne güzel diyor Hüseyin bey. Ne doğru ifade etmiş kendini. Bu yazıyı okuyunca hemen sizlerle paylaşmak istedim. Benim içimde ılık ılık bir şeyler aktı. Ama itiraf ediyorum ne olduğunu bilemedim. Sevgimi, şefkat mi, iyi niyet mi yoksa üzüntü mü karar veremedim. Aslında çok güzel bir anı insanın içini ısıtan. Fakat günümüzü düşününce de içimizi acıtan. Şimdilerde çocuğumuzu değil şehirler arası yolculukta emanet etmek kapı komşumuza bırakamıyoruz. Emaneti bırak çocuğundan iki saniye gözünü ayırsan kocaman bir bilinmezliğin içinde buluyorsun kendini. Yabancıdan koruman gereken evladını şimdilerde en yakınına bile güvenemez hale geldik. Allah sonumuzu hayretsin. Yazacak o kadar çok şey var ki bu konuda ama maalesef bu durumu izah edecek uygun üslup ypk. Biz de o yüzden üslubumuzu bozmamak için susuyoruz. Konuyu yarınların güzel olması umudumuzla kapatıyoruz….

 

Yorumlar

  • yorum avatar
    zaza12
    14-06-2022 14:03

    Evet gerçekten insanımız buydu! Ama şimdi? Ne oluyoruz, dünya fani ahiret baki değil mi? Neden hoş bir sada bırakmıyoruz ..?!

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.