Konya
11 Mayıs, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.22
  • EURO
    34.93
  • ALTIN
    2444.4
  • BIST
    10218.58
  • BTC
    60748.444$

Yalan Söylemeyen Çocuk

28 Kasım 2020, Cumartesi 09:28

''Ey Abdülkadir! sen bunun için yaratılmadın ve bunlarla emir olunmadın''!

Bu ses, Abdülkadir Geylani hazretlerini korkuttu. Eve gelince dama çıktı. Hacıları gördü. Arafat'ta vakfeye durmuşlardı.

-Anneciğim! bana izin ver de Bağdat'a gidip, ilim öğreneyim. Salihleri, evliyayı ziyaret edeyim.

Annesi de dedi ki: Ey benim gözümün nuru ve gönlümün tacı evladım, Abdülkadir'im! senin ayrılığına dayanamam. Sensiz ben ne yaparım? Bu bakımdan müsaade edemiyorum.

Abdülkadir-i Geylani Hazretleri, tarlada olan bitenleri anlattı. Annesi ağladı. Kalkıp babasından miras kalan 80 altını alıp, kırkını kardeşine ayırdı. Kırkını da bir keseye koydu ve keseyi elbisesinin koltuğuna dikti. Sonra oğlunun gözlerinin içine bakarak dedi ki:

-Ey benim gözümün nuru ve gönlümün tacı evlâdım, Abdülkadir'im! Hak telanın rızası için olmasaydı katiyen bırakmazdım. Huzur ve esenlik içinde sefere çık! Yolun açık olsun! seninle belki ebedi olarak ayrılıyoruz. Sana son olarak nasihatım şudur ki: ''Eğer beni memnun etmek istiyorsan, hiçbir zaman yalan söyleme, doğruluktan asla ayrılma! Allah’u teala her zaman ve her yerde doğrularla beraberdir''.

Abdülkadir-i Geylani hazretleri annesine söz verdi ve ağlayarak elini öptü. Bağdat'a gitmek üzere bulunan bir kervana rast geldi ve aralarına katıldı. Hemedan'ı geçmişlerdi. Bir müddet yol aldılar. Arz-ı Tetrenk denilen mahalle geldiklerinde kervanda bir bağırıp, çağırma koptu. Önlerine aniden bir sürü eşkıya çıkıp kervana saldırdılar. Bir anda sandıklar yere yıkıldı. Eşyalar yağma edilmeye başlandı. Eşkıyalar, kervandakilere birer birer sual edip, üzerlerinde her ne buldularsa aldılar. Sıra Seyyid Abdülkadir-i Geylani hazretlerine geldi. Eşkıyalardan biri latife olsun diye bunu önüne çekip sordu:

-Fakir çocuk, söyle bakalım senin neyin var?

-Üzerimde yalnız 40 altınım var.

Eşkıya inanmamıştı. Bırakıp gitti. İkinci bir harami sual edip, o da aynı cevabı alınca vaziyeti reislerine bildirdiler.

''Bu çocuk 40 altınım var'' diyor dediler.

Bu defa da reisleri sordu:

-Senin üzerinde ne var?

-Hırkamda dikili 40 altınım var.

Reisleri adamlarına dönerek dedi ki:

-Açın bakın, bakalım! Adamları üstünü aradılar, içinde 40 altın bulunan keseyi bulup reislerine verdiler.

Eşkıya reisi hayretle sordu:

-Peki evlât, sen neden üzerinde altın olduğunu söyledin? Abdülkadir-i Geylani hazretleri dedi ki::

-Ben evden ayrılırken anneme asla yalan söylemeyeceğime söz vermiştim. 40 altın için sözümü bozar mıyım?

Bu sözleri duyup hakikate şahit olan eşkıya başının gözleri yaşardı. Abdülkadir-i Geylani hazretlerinin hakikat dolu gözlerine bakıp onunla kendi yaşını ölçtü. Kendisinin bu yaşa kadar nice hiyanet ve zulümler işlediğini, bir gün Hakka yönelmediğini acı acı düşündü ve o güne kadar yaptıklarından pişman olup, ellerini başına vurarak şöyle haykırdı:

-Eyvah! biz de Allahü teala söz vermiştik. Bunca zamandır şeytana uyup ahdimizi bozduk. Fenalık yaptık. Yarın Hak huzurunda acaba bizim halimiz ne olacak? Sonra arkadaşlarına dönerek dedi ki:

-Ey arkadaşlarım! Bana bakınız, beni dinleyiniz! Ben, bunca senedir Hak teala karşı olan ahdimi bozdum. O'na isyan ettim. İçimden gelen bir pişmanlıkla bütün günahlarıma tövbe ile Rabbimin yoluna iltica ediyorum. Bundan böyle inşallah, Hak tealanın razı ve hoşnut olmadığı bir şeyi yapmayacağım. Reislerine pek ziyade bağlı olan eşkıyalar hep bir ağızdan dediler ki:

-Efendimiz, reisimiz! Biz de sizden ayrılmayız. Eşkıyalıkta reisimizdin, hidayette de reisimiz ol!

Bunun üzerine kervan ehlinden ne alınmışsa sahiplerine iade edildi. Bir sürü eşkıya Seyyid Abdülkadiri Geylani hazretlerinin önünde tövbe etti. Kendisi tekrar yoluna devam ederek Bağdat'a vardı.

Bir doğru bin ayıbı örter derler. Kim der ne kadar doğru bilinmez. Ancak yaşayarak öğrenilir hak verilir veya verilmez. Bin yalanla tahtın olacağına bir doğrunla kıllı çulun olsun. Bu sözde eskilerden kalma yaşlıların ağzından duymadır. Ama doğruluğu her yaşta her nesilde ve her dönemde test edilip ispatlanmıştır. Yalanla sevap, doğruyla günah olmamış. Biz böyle duyduk böylesine inandık. İnsanlar da neye inanıp neye inanmayacaklarını bilir bizden sadece aktarmakla yükümlüyüz. Tercihi her bireyin kendisine aittir. Tercihi doğrudan yala olanlardan olmak dileğiyle….

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.