Konya
10 Mayıs, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.21
  • EURO
    34.71
  • ALTIN
    2446.3
  • BIST
    10235.87
  • BTC
    60848.95$

SİYASİ HIRSIN AKIBETİ

28 Ağustos 2021, Cumartesi 11:53

“Geçmişten çıkartılan yanlış dersler, tarihi hiç bilmemekten daha zararlıdır”Diyor, Alexis de Tocqueville ve bizim yakın tarihimizde olsun Osmanlı Türk tarihinde olsun, sırf resmi ideolojik yaklaşımlar nedeniyle koskoca bir tarihin yönetici sürecinde aleyhte bulunmalar, ihanetle suçlamalar, çeşitli sıfatlarla yakıştırmalar almış başını gidiyor. Bu önlenemez tutumun tek sorumlusu tek parti yönetiminin batılılaşma macerasında teslimiyetçiliğin baş aktörü olarak dâhiyane bir buluşla kendi koltuklarını sağlama alma kaygısında yatmaktadır. Çamur at izi kalsın denilerek atılan iftiraların yakıştırılan yalanların bilip bilmeden konuşulan mesnetsiz iddiaların günümüzde revaçta olduğunu söylemek bir gerçeği aslında işaret etmek demektir.

Yenidünya düzeni maskaralığına soyunan batılı devletlerin bitmek tükenmek bilmeyen hırsları ile büyük bir emperyalist kolonyalist yaklaşımla yeryüzünü menfaat budalaları aralarında parselleyip bu hırsları ile iki büyük savaşın fitilini ateşlemişlerdir. Yalnız bununla da yetinmeyip kendi düzenlerinde tarihi de ayarlamaya kalkışıp onu da kendi anlayışlarıyla inşa etmeye kalkıştılar. Böylece emperyalizmin sultasını yani kendi sömürge anlayışlarını haklı bir temele oturtmaya başladılar. Tabi bunu becermenin en kolay yolu batıda büyük bir sektör ve güç haline gelen medya aracılığı ile dizayn etme yolunu seçtiler. Sinema, tiyatro ve TV en büyük silahları idi. Bu silahların yardımı ve dizaynı ile ak olanı kara, kara olanı ak, haklı olanı haksız, haksız olanı kahraman ilan edebiliyorlardı. Ve bizde bunun örnekleri misalleri bir hayli vardır. İşte bu materyaller sayesindedir ki batı; bugün güçlüdür. Çünkü sunumu kendileri yapmakta, senaryo kendilerince oluşturulmakta ve koskoca kitleler buna inandırılmaktadır.

Bizler geçmişte yaşanılan olayları esas kaynağından öğrenmek yerine araştırma yapmadan okumadan sadece hazır önümüze gelen sunum bilgilerine rağbet ediyor ve inanma konusunda da güçlük çıkarmadığımız için başkalarının ve batının işini bayağı kolaylaştırdık. Hâlbuki tarihi yazan tarihi yapana sadık değil di. Yazan kendi istediği sebep sonuçları bir güzel allayıp pulluyor ve medya desteği ile argümanlarını konuştururken yukarıda dediğimiz gibi, yoğurt beyaz iken birden siyah oluverip herkesin gözünde kirletiliyordu.

Modernizmin kendi kaygı ve menfaat sektöründeki kurgu kaynakları ile bugün Hittin savaşında Selahattin’in karşısında tutunamayan ve savaş alanını terk eden haçlı şövalyesi Balyan mesela “Cennetin Krallığı” adlı filmde İslam coğrafyasında sulama kanalları açarak bu beldeyi mamur hale getirmeye çalışan bir şövalye görünümü almaktadır, yani böyle bir rol model verilmiştir kendisine.   Böylece oluşturulan algı ile insanların gözünde ve kendi tarihinde birden becerikli liyakatli savaş meydanın terk eden biri değil, imar ve bayındırlık gibi işlerde de başarılı biri olarak tanıtılabiliyor, yine çağın en güçlü ordusu ve en disiplinli askerleri olan Eyyubi Birliklerine bu filmde “çöl bedevileri” yakıştırması yapılabiliyor.

Şunu demek istiyorum tarihimizi öğrenme konusunda bizler de araştırma okuma ve öğrenme konusunda pek çalışkan olduğumuz söylenemez. Hazırcıyız tabiri caizse. Tarihimiz köklü olmasına rağmen hafızamız o derece zayıftır. Birden parlar ve çabuk unuturuz geçmişte olan biteni. Mesela çok hatalarda bulunan birisi çok kötülükleri dokunan birisi çıksa da iki okşayıcı kelam etse hemen yelkenleri suya indirir ve affederiz. İşte bu durum bizdeki en büyük zafiyettir benim düşüncemde.

Yukarıda konu başlığı ile vermem gereken aslında şu anda TRT 1 ve Kanal 7 TV. lerinde gösterimde bulunan “Diriliş Ertuğrul” dizisindeki Türkiye Selçuklu tarihi içerindeki önemli bir yeri olan 1.Alâeddin Keykubat döneminde yaşayan “Emir Sadettin Köpek”ten bahsetmekti. Döneminde Emiri Mimar ve Emiri Şikâr olan ve bugünkü Beyşehir’deki” Kubadabad Sarayı”nın inşasını yapan Emir Sadettin Köpek.    Çevirdiği siyasi entrikalar Çin ve Bizans entrikalarından aşağı değildi. Hükümdarın tahta çıkmasında önemli roller oynadığı gibi sonradan kendince bir buluşla gözünü saltanata dikip bunada kılıf uyduracak kadar ileri giden, kendisine o dönemde kimi rakip gördüyse bir bir ortadan kaldıran, zülmüyle Moğolları aratmayan hatta Sultan Alâeddin Keykubat’ın zehirlenmesinde başrolde olan bir siyasi hırs küpü ve kimlik sahibi idi. O dönemde tüm kirli kumpasların ve şeytani oyun ve hilelerin aktörü olmuştur. Kim karşısına dikildiyse bertaraf etmiştir. Her türlü cinayeti çekinmeden işlemiştir. Bu durum yaşadığı dönemde devletin bünyesinde onarılamayacak yaralar açmış, Kişisel hırsına 2.Gıyaseddin Keyhüsrev’in liyakatsizliğide eklenince hem pek çok devlet adamı küstürülmüş rencide edilmiş, bunların birçoğu da katledilmiştir. Korkudan sesini çıkaramayanlarda olmuştur. Neticede Anadolu’da Baba ishak ayaklanması çıkarken bu durum içerde devleti iyice güçsüz duruma düşürmüştür. Bu arada en büyük tehlike de Moğolların Anadolu’da egemenliğine zemin hazırlamasıdır.

Netice itibariyle devleti yönetmek siyasi hırs işi değil akıl ve basiret işidir. Bugün bizi de önümüzdeki çok önemli olan bir Cumhurbaşkanlığı seçimi beklemektedir. Şimdiden muhalefetin temsilcileri gittikleri yerlerde halkla cebelleşip bilhassa yalan yanlış bilgilerle açız açız gibi teranelerle halkı galeyana getirip önceden hazırladıkları senaryo gereği rollerini yerine getirmeye başladılar. Halkımıza soruyorum. Bugün Pkk’nın meclisimizdeki kravatlı temsilcileri ile iş tutanların ve Kandilin borazanlığını yapanların, güvenlik kuvvetlerimizi ve masum halkımızı öldüren Pkk’lılarla siyasi arenada çekinmeden dirsek temasında olanların bu nedenle dolaylıda olsa Kandile destek verenlerin bunun muhasebesinden ve getireceği sonuçlarından haberleri var mı acep? Sırf şahsi kinleri gereği karşı çıkarken bu millete layıkıyla hizmet edenleri görmezden gelmek akıl karımıdır?

Milleti kaosa sürüklemek ve batıya peşkeş çekmek isteyenlerin oyunlarını bozmak, huzur içerisinde kalkınmayı sürdürmek ve milletimizi, devletimizi layık olduğu en yüksek yere getirmek vicdanımızın en büyük borcu değil midir? O halde tarihten ders çıkarmak ve bilhassa yakın tarihi didik didik öğrenip ve hakikati /gerçeği bulmak görev değil de ya nedir?

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.