Konya
12 Mayıs, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.22
  • EURO
    34.93
  • ALTIN
    2444.4
  • BIST
    10218.58
  • BTC
    60975.991$

Ramazân-ı Şerifte Oruç ve İsraf’a Duyarlılık

24 Mayıs 2018, Perşembe 07:34

Allah’a hamd, Hz. Muhammed (s.a.v.)’e salât ederim.

Ramazân-ı Şerîf’in yediden yetmişe kuşatıcılığını görüyoruz Allah(c.c.) dâim eylesin.

Diyanet İşleri Başkanlığı, her yıl Ramazan ayında bireysel ve toplumsal hayatımıza ışık tutan önemli bir değeri kamuoyunun gündemine taşımaktadır. Belirlenen konu çerçevesinde, Ramazan ayı boyunca etraflı bir şekilde ele alınarak toplumumuzda bir duyarlılık ve farkındalık oluşması hedeflenmektedir.

Bu bağlamda bu yılın Ramazan teması “İsraf” olarak belirlenmiştir.

Ramazan ayında israfın bireysel ve toplumsal olarak zararlarına dikkat çekmek, farkındalık oluşturmak ve bu yönde fert ve cemiyette Ramazân-ı Şerifle erişilen bu yüksek idrâkın devamını sağlamak.

İslam dini her konuda olduğu gibi tüketimde de belli bir dengenin, israf ve cimrilik arasında bir yolun gözetilmesini emretmiştir. Müslüman, hayatının her alanında ölçü ve dikkat içinde olan, çevresindeki fakir ve yoksulları koruyup gözeten, imkânları ölçüsünde onlara yardım elini uzatan kimsedir.

Bireyi ve toplumu yoksulluğa ve felâkete iten, cemiyetin temel dinamiklerini sarsan ve bir virüs gibi yayılma istidadı taşıyan israf, süreklilik arz eden bir bilinçle durdurulmalıdır. İsraf sadece gösterişli sofralarla sınırlı kalmamakta, giyim kuşamdan yenilenip duran teknolojik ilgilere, kıymeti bilinmeyen vakitlerden faydasız konuşmalara kadar pek çok alanda kendini gösterebilmektedir. Özellikle şehirlerde israf edilen ve çöplüklere atılan ekmeklerle ilgili rakamlar hepimizin tüylerini ürpertmektedir.

İsraf nimete karşı değersizleştirme eylemidir. Her nimet bize ulaşıncaya kadar gerek doğada gerekse insan elinde pek çok aşamadan geçer. Alın teri ve emek barındırır. Modern hayatın getirdiği hızlı yaşam, nimetlerin arka planındaki süreçleri görmemizi daha da perdelemiş, şükür ve tefekkür imkânlarını kısıtlamıştır. Burada Müslümana düşen görev, aldığı nefesten içtiği suya, kendisine verilen iman ve akıl gibi büyük nimetlerden aile saadetine varıncaya kadar her rızkın kıymetini bilmek, hakkını vermektir.

İnsanın¸ Allah'ın vermiş olduğu nimetleri sarf ederken israftan kaçınması da yine Allah'ın emirleri içerisindedir. Zira insana verilen nimetler birer emanettir. Bu nimetlerin asıl sahibi Allah olduğuna göre¸ insanın nimetleri harcarken başkalarına zarar vermeden ve aşırılığa kaçmadan harcaması gerekir; ayrıca boşa ve gereksiz yere harcanan nimet¸ başkasının hakkını da boşa ve gereksiz harcamak demektir bir bakıma… kazancın ya da sahip olunan değer ve nimetlerin¸ gereği gibi kullanılmaması israf kavramı ile ifade edilmek tedir. İslâm'da her çeşidiyle israf haram kılınmıştır.

“İsraf” herhangi bir konuda aşırı gitmek, doğru ve gerçek olandan sapma, meşru sınırların ötesine geçme; imkanları ve sahip olunan değerleri, gerekli görülen yerler dışında veya gereğinden fazla harcama anlamına gelmektedir. İsraf konusunun seçilmesindeki öncelikli hususlar şunlardır:

1. Can, mal, çevre, ömür, zaman, vb. maddi ve manevi değerlerin kontrolsüz kullanılarak israfının

önlenmesine yönelik bilgilendirme ve farkındalık oluşturmak.

2. Sıfır atıklı sofralar, sahip olduğumuz nimetleri ihtiyacımız ölçüsünde kullanıp, arta kalanları fakir, yoksul vb. kişilerle paylaşma üzerine bilinçlenmeyi sağlamak. İslam’da israf, ayet ve hadislerle yasaklanmıştır.

"...Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz; çünkü Allah israf edenleri sevmez." (1) 

“Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere saçıp savurma. Zira böyle saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdır. Şeytan ise, Rabbine karşı çok nankördür."(2) 

Hz. Peygamber (sav) de; "Kibirsiz ve israf etmeden yiyiniz, içiniz, giyiniz ve sadaka veriniz."(3) sözü ile israfın yasaklığını ifade buyurmuştur.

Yeme-içmede; giyim-kuşamda, zamanın ve kaynakların kullanımında ülkemizde ve dünyada çokça israf yapılmaktadır. Söz gelimi ülkemizde yıllık 214 milyar Türk Lirası gıda israfı yapılmaktadır. İnsanlar günün 8 saatini uykuda, 2 saatini TV başında geçirmekte mesai saatleri ve diğer zaman dilimlerinden kendi ne ve ailesine vakit ayıramamaktadır.

Hz. Peygamber (sav);"Âhirette insan şu beş şeyden; ömrünü nerede tükettiğinden, servetini nasıl kazanıp nasıl harcadığından, ne gibi işler yaptığından, bedenini ne yolda yıprattığından sorguya çekilmedikçe, Allah'ın huzurundan ayrılamaz."(4)

İsraf sadece fertlerin değil, toplumların çöküşünde de en önde gelen etkenlerden birisidir. Bu bağlamda İslâm, mensuplarını kendilerine gerek fert, gerekse toplumsal bazda verilen değerlerin israf edilmemesi konusunda uyarmıştır.

İslâm'da mal yığmayı düşünen ve servetlerini tembelce ellerinde tutanlar da tasvip edilmemişlerdir. Zira böyle bir tutum, malların âtıl durumda kalmasına ve dolayısıyla da kaynak israfına sebep teşkil etmektedir.

İslâm, israfın önlenmesi için kişileri manevî yönden de motive etmiştir. Verilen her nimetten sorguya çekilme yaptırımı, israfın önlenmesinde önemli bir etkendir. Ve  bizlere bahşedilen nimetlerin şükrünü edâ edebilme de ne kadar âciz olduğumuzu ortaya koyan  veciz  bir olayı nakletmek istiyorum.

Bir Bardak Su:

Meşhur Abbasi halifesi Harun Reşid, alimlerle sohbet etmeyi pek severdi. Devlet işlerinden arta kalan zamanlarında, hocaları ziyaret eder veya onları davet edip dinler, birçok konularda onlarla müşavere ederdi. Bir gün yine İmam Ebu Yusuf’u davet etmiş; onunla görüşüp konuşmakta iken, onun ayrılma vaktinin yaklaştığını anlayınca,” Efendim bana öyle bir nasihat veriniz ki, kulaklarımda çınlamaya devam etsin” Bu sırada hizmetçi, Harun Reşid’e bir bardak su getirmişti. Suyu aldı, içmeden önce, Ebu Yusuf hazretleri ona” Halife hazretleri, az bekleyin, suyu lütfen içmeyin. Beklediğiniz nasihatı dinledikten sonra içebilirsiniz.” Halife” Peki” der ve bardak elinde, gözleri büyük imamın dudaklarına takılı olarak bekler. Ebu Yusuf,” Şimdi bu suyu içmeye ihtiyacınız var. İçeceksiniz, düşünelim ki, bu suya o derece ihtiyacınız olsa idi ki, bunu içmezseniz, susuzluktan yanıp gidecektiniz. Bunu elde etmek için bütün devletinizi, servetinizi ve mağruru bulunduğunuz halifelik mevkini verir miydiniz?” Az düşündükten sonra, hemen ”elbette” verirdim diye konuştu.” Az daha beklerseniz, sorunun ikinci şıkkı da var. Bu defa içtiğiniz suyu dışarıya veremeseydiniz,(Yani idrar yollarınızda bir tıkanıklık olsaydı, def’i hacette bulunamasaydınız demek istiyor) bu durumdan kurtulmak için de devletinizi, servetinizi ve mağruru bulunduğunuz mevkiinizi feda eder miydiniz?” der. Harun Reşid, hiç beklemeden, bir tereddüt göstermeden, ”evet, elbette hepsini feda ederdim” der.

İşte şimdi, büyük imam taşı gediğine koyacaktır: ”Ya, görüyormusunuz  Halife hazretleri, sizin devletiniz, servetiniz ve mağruru olduğunuz halifelik mevkiniz, bir bardak suyu almaya yetmediği gibi, sırasında vücudunuzdan atılması gereken zararlı maddelerin dışarıya atılması için de yetmiyor.”

Bir bardak suya bile karşılık olmayan şeyler için ne diye gururlanıyorsunuz? Halife hazretleri, siz bizim nazarımızda Allah’a karşı kulluk vazifelerini yapan, devlet işlerine koşan mazbut bir insansınız. Fakat zaman zaman hilafet makamının verdiği gurur derecesine varan bir havaya giriyorsunuz. Bu da size yakışmıyor. Bu halden sıyrılmalısınız. Madem bizden kulağınıza küpe olacak bir nasihat istediniz ve bunda hiç şüphesiz samimisiniz. Size bu bir bardak suyu hatırlatır, azamet ve kibriyanın ancak her şeyi yarattığı gibi bu suyu da yaratan Allah’a yakışır bir şey olduğunu unutmamanızı dilerim.” Gerçekten de bu onun kulağına küpe oldu ve ölünceye kadar bu ”bir bardak su” misalini unutmadı. Düşündükçe de riyadan uzaklaşıyor, tam bir ihlasa ulaşıyordu.” 

Allah açlık ve susuzlukla terbiye etmesin. Âmin.

Ramazân-ı Şerîfin cümle hayr ve bereketlerine erişmeniz dileğiyle…

Dipnotlar:

1-A'râf, 7/31).

2-İsrâ, 17/26-27)

3-Buhârî, Libas, 1; Nesâî, Zekât, 66.)

4-Tirmizî, Kıyamet, 1.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.