Konya
14 Mayıs, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.25
  • EURO
    34.93
  • ALTIN
    2437.7
  • BIST
    10228.63
  • BTC
    61450.58$

Osmanlının Sanat ve Estetik Anlayışı (3)

19 Kasım 2020, Perşembe 08:44

Tabiat şartlarının zorluğu açısından dünyânın ender çöllerinden biri olan Sînâ Çölünü, ordusu ile ilk defa 13 günde geçen kişi Yavuz Sultan Selim’dir. Asırlar sonra 1917 yılında İngiliz General Allen­bey motorlu vasıtalarla, mo­dern imkânlarla bu çölü ancak 11 günde geçebilmiştir.(21) Yine Yavuz, 140 bin kişilik ordusunu İstanbul’dan çıkarmış, 2500 km. yol yürütüp Çaldıran Ovasına varmış, orduyu dinlendirmeden savaşa sokmuş ve zafer kazan­mıştır.(22) Arada 10 bin km. den fazla bir mesâfe olmasına rağmen Yavuz, Endonezya, Ma­lezya gibi Müslüman devletlere yardım yapmış, asker ve mühimmat göndermiştir.(23) Tıpkı bugün ABD’nin yaptığı gibi.

1976 yılında S. Arabistan’ın Cidde kentinde deniz suyundan, tatlı su arıtma fabrika­sının açılışında meslektaşı ile sohbete girişen dö­nemin Tür­kiye büyükelçisi Necdet Özmen'in bir ara "Bu Su­udi Ara­bistan’ın ilk tuzdan arıtma tesisi" demesi üzerine Fransız büyükelçi­sinin büyük bir hayretle "no Mösyö. Bu ilk değil. İlkini Osmanlılar 1800’lü yılla­rın sonunda yapmış­lardı" diye cevap vermiştir.(24)

Osmanlıdaki Allah aşkını, peygamber muhabbetini, îman gayre­tini, cihad ve şehitlik hasretini, azim, irâde ve ideal yüceliğini, gö­rünce. Osmanlı dev­letinin kurulmasından 70 sene evvel, Muhiddin İbni Arabî, cifir ilmi sâyesinde, âyetlerin gizli mana ve rumuzların­dan faydalanarak, “Daire-i Nu’mâniye fi’d-Devlet’il-Osmâniyye” isimli kitâbında, Osmanlı devletinin bir cihan devleti olacağını istih­raç ettiğini (tahmin ettiğini), Müneccimbaşı Ahmed Dede, târih kita­bında zikreder.(25) Kethüdazâde Mehmed Arif Efendi de; İbni Arabî’nin “sahâbe­den sonra gerçek İslâm devletinin Osmanlı ile zuhur edece­ğini ve onunla sükûna ereceğini”kaydettiğini yazar.(26)

2. dünyâ savaşında Almanlar Türkiye hududuna dayanınca, Fevzi Çakmak, Necip Fazıl gibi merhumların şeyhi Seyyid Ab­dülhâkim Arvasî hazretlerini, Medîne’deki akrabaları yanlarına dâvet etmişler, ama o “Ben Tür­kiye’yi bırakıp bir yere gitmem. Müslüman için ya­şanacak yer burasıdır. Ehlisünnetin kuvvetli ol­duğu yerdir” deyip gitmemiştir. Arvasî hazretleri Osmanlıyı çok seven, sayan birisidir. Bir gün Süleymâniye Câmii yakınından ge­çerlerken talebele­rinden birisi “Ne muazzam ve haşmetli bir yapı” de­yince Arvasî Hazretleri; “Sahipleri de öyle idi. Osmanlının Dini Mübin’e hiz­met­leri sahâbe­den sonra gelir ve tabiinden daha fazla­dırdemiştir.(27)

20. Yüzyılın başında İstanbul’da 185 medrese vardır. Osmanlı döne­minde Bulgaristan’da 142, Yunanistan’da 182, Yugoslavya’da 223, Arna­vutluk’ta 28 medrese yapılmış ve sâdece Balkanlardaki medrese sayısı 575’e ulaşmıştır.(28) Medreseler zamanlarına ve şartla­rına göre, küçük çaplı birer üniversitedir. Osmanlının hâkim olduğu coğrafyadaki vakıf eserlere bakınca, Cemil Meriç rahmetli­nin sözü aklımıza gelir: “Osmanlıda zenginliğin ölçüsü bir vakıf sâhibi olmak idi. Medeniyetin tek ölçüsü vardır, insana verdiği de­ğer.” Osmanlı Medeniyeti insan odaklı bir medeniyet idi. Vakıf Me­deni­yeti, Su Medeniyeti, adâlet Medeniyeti, Şefkat ve Merhamet Mede­niyeti, Kerim Devlet de denmiştir. Buna rağmen son zaman­larda, Osmanlı medeniyetini imha ve izâle edebilmek için, Haçlılar o kadar iftira ve tez­virlerde bulunmuşlar ki; Osmanlı olmayan bâzı insaflı ilim adamlarının bile sabrı taşmış, bu hususta kitaplar yaz­mışlardır. Mısırda 1983-1986 yıllarında 4 ciltlik Arapça Osmanlı Târihi ya­yımlayan Prof. Dr. Abdülazîz Muhammed Şenâvî, eserinin adını “İf­tiraya ve İhânete Uğramış Bir İslâm Devleti Os­manlı” koy­muştur. Arapça, İngilizce, Fransızca ve başka dillerden birçok belge ile te­zini desteklemiştir. Osmanlı Devletinin hiçbir şekilde sömür­geci olmadığını ispat etmiş ve bütün dünyâya ilân etmiştir.(29)

Eski solculardan ve Osmanlı düşmanlarından Orhan Kemal, Os­manlı medeniyetini tanıdıktan sonra, bir gün yanındaki arkadaşıyla İstanbul’u gezerken kenar mahallelerin birinde târihi bir Osmanlı çeşmesi görür. Ba­kar, bakar ve yanındakine dönerek, “Güzel değil mi? Kim ne derse desin, biz ne yazarsak yazalım, adamlar büyük medeniyet kurmuşlar” demekten kendini alamamıştır.

Lozan Konferansında İngiliz Başvekili Loyd George; “Türklerin Anadolu da nesi var? Birkaç kerpiç ve balçıktan evi var. Orada me­deniyet vesîkası olarak ne varsa hepsi Yunan ve Roma’ya aittir.” diye beyanat vermesi üze­rine, Eugene Pitard isimli bir ilim adamı şöyle demiştir: “Efendiler, Konya’daki İnce Minârenin kapısı ile, İstanbul’daki Muhteşem Sü­leymâniye’nin kubbelerini yapan millete karşı böyle söylenemez. Haddinizi biliniz”(30)

 

21- Yılmaz Öztuna a. g. e. c. 3, s. 237.

22- Yılmaz Öztuna, a. g. e. c. 3, 246.

23- Ahmet Şimşirgil, “Kayı-5”, Timaş Yay. İst. 2013, s. 24.

24- Recep Şükrü Apuhan, “Ruhumda Darp İzleri Var”, 1990 s. 136-141.

25- Müneccimbaşı Ahmet Dede, “Müneccimbaşı Târihi”, Tercüman 1001 Temel Eser, c. 1, Arapça Aslından Türkçeleştiren; İsmail Erünsal, s. 46.

26- Kethüdazâde Mehmet Arif Efendi, a. g. e. s. 409.

27- Derin Târih Dergisi, Mayıs 2017, sayı 62, s. 90.

28- Mehmet İbşirli’nin Armağanı, Hazırlayanlar: Feridun M. Emecen, İshak Keskin, Ali Ahmetbeyoğlu, Timaş Yay. Cilt 1, İst. 2013, s. 163.

29- Vâhit Çabuk, “Osmanlı Teşkilat ve Siyâset Kültürü” Emre Yay. İst. 1996, s. 151.

30- İbrâhim Refik, Târih Şuuruna Doğru-2, Albatros Yay. 7. Bas. İst. 2001, s. 61. 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.