Konya
14 Mayıs, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.24
  • EURO
    34.84
  • ALTIN
    2429.5
  • BIST
    10055.98
  • BTC
    62506.42$

Osmanlılar ve Pâdişahların Bazı Özellikleri (3)

13 Eylül 2018, Perşembe 08:42

Osmanlı pâdişahları “la yüs’el” değil, yani despot değil yetkileri sınırlı­dır.(1) Türk kumaşı giyerler ve çok milliyetçidirler.(2) İçlerinden hiç hâin ve korkak çıkmamıştır.(3) 1447-1770 arası Osmanlı sultanları dünyanın en güçlü idârecisidirler.(4) Üç asır dünyanın tek hakimi ve süper devleti olarak kalmış­lardır.(5)

Geraud Poumaredez’e göre; “1570’lerde bile Osmanlının hem askerî, hem ahlâkî yönden Batıdan çok üstün olduğunu batılı elçiler ve yazarlarda kabul edip itiraf etmekte, dünya imparatorluğunun bir adayı varsa o da Os­manlı sultanıdır kanaatine varmakta” idiler.(6)

İlk dönemlerde Osmanlı pâdişahları savaşlarda zırhlarını ve savaş elbi­selerini giyip bizzat muhârebeye katılmışlar, düşman öldürmüşler, kendileri yaralanıp gâzi olmuşlar, bu duruma mâni olmak isteyenlere de “biz karılar gibi oturduğumuz yerden, çadır içinden savaş idâre etmeyiz” demişlerdir. Fâtih, Yavuz, Kanûnî gibi birçok örnekleri vardır.(7) Osmanlıda Serdâr-ı Ekrem savaşa pâdişah yetkisiyle çıkar,(8) onun adına onun yetkisini tam ola­rak kullanır, hata ederse hesabını verirdi.

Osmanlı sultanları tahta çıkınca Eyüp Sultanda dualarla kılıç kuşanırlar bilahare Fâtih ve Yavuz gibi büyük dedelerinin türbelerini ziyarete eder dua ederler, ondan sonra tahta otururlardı. Kendi yaptırdığı câmiler hariç hiçbir binaya, esere, han, hamam, köprü vb. yerlere pâdişahlar adını vermezlerdi.(9)

Cihat ruhunu benimsedikleri, nerde, ne zaman ve nasıl ölecekleri bilin­mediği için, ölüme her an hazırlıklı olmak duygusuyla kefenimiz olabilir dü­şüncesiyle başlarına sarık sarmışlar, o sarığın üzerine de “biz kutsal beldelerin hizmetkarlarıyız” düşüncesiyle süpürge alameti olan sorguçlar takmışlardır. Bu ulvi ideal ve mefkure neticesi Tunuslu Prof. Dr. Abdülcelil Temimi’nin yazdığına göre “bugün Osmanlı toprakları üzerinde mevcudiyetini sürdüren 64 tane devlet vardır.”(10)

1960’lı yıllara kadar Afrika'nın birçok bölgesinde hutbelerin Sultan Abdülhamid adına okunmaya devam edilmiştir.(11) 

Osmanlıda pâdişah değişince üst düzey bürokratlar otoma­tikman müstafi sayılırdı. Pâdişah kendi çalışacağı ekibi kendi seçerdi.(12) Paralı, devamlı ve profesyonel asker kullanılırdı. Bugün ABD de aynı usulleri uyguluyor. Devlet-i Âliyye, en geniş topraklara sahip olduğu dönemlerde bile bakan yani Vezîr sayısı 12’yi geçmemiştir,(13) bugün ABD de bakan sayısı bu kadardır.

Napolyon Bonapart'a (1769-1821) "Fâtih mi büyük Siz mi? " diye sorul­duğunda: "Fâtih benden çok büyük. Çünkü Ben aldığım toprak ve memleket­lerin hepsini hayatımda iken kaybettiğim halde, Fâtih aldığı yerlerin el kada­rını elden çıkarmadan vefat etmiştir " diye cevap verdiği rivâyet edilir.(14)  The Sunday Times tarafından yapılan ankette Millenium'un (1000 yılın) en önemli 30 kişisi arasına Fâtih Sultan Mehmed’de girmiştir.(15)   

Güya çok kan döktüğü için kendisine "Kızıl sultan" denilen 2. Abdülhamidin yalnız 11 kişinin idam fermanını (askerî mah­kemenin baskı­sıyla) imzaladığını,(16) Onun döne­minde zulme uğrayanlar müracaat etsin tazminat vereceğiz diye İttihatçıların ilanlar vermelerine rağmen kimsenin müracaat et­mediğini(17) târihler kaydeder. Amcası Abdülazizin katli ile kesin alakası olduğu ve içinde Ahmet Cevdet Paşa, Gazi Osman Paşa gibi meşhur zevâtın bulunduğu askerî mahkeme idam kararı verdiği ve kararın uygulanması hususunda ısrar ettiği halde Mithat Paşayı bile idam ettirmeyip, sürgüne göndermiştir.(18) Hayatları Osmanlıya hakaretle geçen son dönem cuntacıların bile 12 Eylül 1980 de yaptıkları darbede 650 bin kişi gözaltına alınmış, 1 milyon 683 bin kişi fişlenmiş, 517 kişiye idam cezası verilmiş, bunlardan 171’inin cezası infâz edilip idam edilmiş, bu rakamlar meclis araştırması tarafından tespit edilip belgelenmiştir. İşte Osmanlı ile Osmanlı düşmanları arasındaki fark!

Doğu Anadolu’da bir Ermeni devletinin kurulmasına aslâ müsâade etme­diği için, Kont Albert Vandal adında fanatik bir Fransız târihçisi Sultan Abdülhamid’e “Le Sultan Rouge- Kızıl Sultan” lakabını takmış, bizim İttihat ve Terakki mensupları da mal bulmuş mağribî gibi bunu hemen kullanmış ve bütün dünyaya yaymışlardır. Bu duruma antipati olarak Abdülhamid’e “Ulu Hakan” lakabını da ilk kullanan Nihal Atsız (1905-1975) merhum olmuş­tur.(19)

Dipnotlar:        

1- İsmail İsmail Hâmi Dânişmend,“Târihi Hakikatler”,Tercüman Gazetesi Yay.1979, c. 2, 467.

2- Hammer a. g. e. c. 3, s. 48.  

3- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 6, s. 130;  c. 8, s. 40.

4- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 8, s. 13.  

5- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 3, s. 494.

6- Geraud Poumaredez, a. g. e. s. 67.

7- Ahmed Şimşirgil, “Kayı-4”, KTB Yay. İst. 2013, s. 45.

8- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 8, s. 428.

9- İsmail Hâmi Dânişmend,“Târihi Hakikatler”,Tercüman Gazetesi Yay.1979, c. 2, s. 647.

10- Târih ve Medeniyet Dergisi, sayı 60, s. 32.

11- Târih ve Medeniyet Dergisi, sayı 15, s. 35. 

12- Esat Efendi, “Osmanlıda Töre ve Törenler”, Tercüman 1001 Temel Eser, İst. 1979, s. 165.  

13- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 8, s. 460.

14- Zafer Dergisi, sayı 137, s. 40. 

15- Milliyet Gazetesi, 13. 09. 1999. 

16- Fethi Okyar, “Üç Devirde Bir Adam”, Tercüman Yay. İst. 1980 s. 80; Yılmaz Öztuna, “Târih Sohbetleri”, Ötüken yay. İst. 1988, s. 238.

17- Sur Dergisi, sayı 202, s. 40. 

18- Ahmet Cevdet Paşa, Sempozyum, TDV Yay. Ank. 2009, s. 7.

19- İbrahim Refik, “Târih Şuuruna Doğru-3”, Albatros Yay. İst. 2001, s. 118.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.