Konya
14 Mayıs, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.25
  • EURO
    34.93
  • ALTIN
    2437.7
  • BIST
    10228.63
  • BTC
    61450.58$

OSMANLI YENİÇERİLERİ,  ASKERLERİ (7)

09 Ocak 2019, Çarşamba 09:15

Sultan 2. Mahmud Nizâm-ı Cedid’i ismiyle yeni ve modern bir askerî bi­rim kurup yeni kıyafet ve yeni silâhlarla Haydarpaşa çayırında tâlim yaptır­maya başlamış, Yeniçeriler “bunlar gâvur olmuşlar” diye 300 askeri katlede­cek kadar şirazeden çıkmışlar, zabt u rabt altına alınamaz olmuşlar.(1)

Yeniçeriler ilk zamanlar iyiymişler ama sonradan bozulup Osmanlının başına belâ olmuşlar ve onları inkıraza sürüklemişler.  Burada şöyle bir yanlış anlama oluşmasın: Devşirme sistemi 1363 ten 1583’e kadar 220 yıl devam etmiştir. 16. Asırdan sonra pek başvurulmamıştır. Yani yeniçerilerin tefessüh etmeye başladıkları dönemlerde bu ocaklar devşirmelerle değil, iç dinamiklerden ve kendi nesillerimizden doldurulmuştur.

Yanlışlıkla vebâl Avrupalılara yüklenmesin, Avrupalıların yaptıkları hâinlikleri bilmek ve tasvip etmemekle beraber, durum vuzuha kavuşsun ve üzerimize böyle bir kul hakkı terettüp etmesin. Yani yukarıdaki akıl almaz kötülükleri yapanlar, o gayrimüslimlerden devşirilen çocuklar değildir. Bunların içinde bizim nesille­rimizle beraber belki onların soyundan gelen nesillerde vardır. 

Öyle bir vesâyet dönemine girilmiş ki, Yeniçerilerin istemediği hiçbir kanun çıkmıyor, çıksa bile uygulanamıyor. Pâdişah, Sadrâzam, vezîrler ve üst düzey bürokratların görevde kalmaları ancak onların onay ve vesâyeti sayesinde mümkün olur hale gelmiş. Bir zamanlar Avrupalıların korkulu rüyası olan Yeniçeriler, şimdi Osmanlı milletinin kâbusu olmuş, mafya teşkilâtları kurarak her tarafı haraca bağlamışlar.

Bir zamanlar sefere giderken mecbur kalıp kâfir bahçelerinden yedikleri meyve ve üzümlerin bedelini dallara asanlar, şimdi İstanbul halkını haraca bağlamışlar ve sokağa parasız çıktığı ve soyacak, gasp edecek bir şey yanında taşımadığı için garibanları asar, döver, söver duruma gelmişler. Hattâ bazı isyanlarda paşa konaklarını yağmalayıp, paşa hanımlarına tecavüz edecek kadar vahşileşmişler.(2)

 Pâdişahın aldığı hanıma bile karışıp, Genç Osman’ın bir Türk kızı Şeyhülislâmının kızıyla evlenmesini bile isyan sebebi saymışlar. Bir ihtilalları esnasında öldürdükleri Hezarpare Ahmed Paşa’nın eti romatizmaya iyi gelir diye kendi aralarında çıkardıkları bir söylenti sebebiyle parça parça edip, bölüşüp yiyecek kadar vahşileşmişler.

Bazı pâdişahlara ordunun başında savaşa gitmiyor bahanesiyle isyan etmişler, Sultan 3. Selim ordu ile sefere çıkmak isteyince de “Kumandan ve askerlerine güvenmiyor musun?” diye kazan kaldırmışlardır.(3)

Yeniçeri basit bir bahane bulup isyan edeceği zaman ocaklarda pişen yemekleri yemezler, kazanları devirirler dolayısıyla isyan başlamış olur. Buna “kazan kaldırmak” tâbir edilirdi. O kadar basit ve ilkel sebeplerden ikide bir kazan kaldırıp, isyanlar çıkarıp, halkı so­yup soğana çevi­rip, kâfirlerin habis emellerine hizmet etmişler ve sonlarını hazırlamışlar ki, İzzet Molla’nın tabi­riyle ocaklarını söndür­müşlerdir.

Tecemmu eyleyip meydan-ı lâhme

Tuz, ekmek hâini bir nice bâği

Koyup kaldırmadan ikide, birde

Kazan devrildi söndürdü ocağı     

O kadar basit şeyleri fitne ve isyan sebebi görmüşler ki, şu olay târihe mal olmuş bir nüktedir: Yeniçeri oca­ğına yeni bir kumandan gelmiş. Görmüş ki, ocaklarda kaç çeşit yemek varsa aynı kepçe ile dağıtılıyor. O bunu ya­sak­lamış ve her yemeğin ayrı kepçesi olacak demiş.

Bir­kaç gün sonra ocak­larda isyan başlamış, sebebini sor­muşlar; “yeni gelen kuman­dan hoşafımızın yağını kesti” demişler. Meğer önce yağlı yemeklere batırılan kepçe, sonra hoşafa sokulunca oradan bulaşan yağ kırıntıları, hoşafın üzerinde yağlı ve renkli bir görüntü bırakırmış. Ayrı kepçe olunca bunu göremeyip isyan etmişler. Yeni­çeriler basit bir meseleden dolayı kazan kaldıracaklarında içlerindeki ozanlar tarafından bu olayları teşvik eden koşmalar şiirler yazılırmış, meselâ: 

Küfür ile azanı

Eski düzen bozanı

At içine kaynasın

Kaldıralım kazanı(4)

Yeniçeri Ocağının İlgâsı ve Vak’ay-ı Hayriye:

Atalarımız “zulm ile abad olanın sonu berbat olur” demişler. Bunlarda son zamanlarda yaptıklarından dolayı sonları berbat ve çok dramatik olmuş­tur. Şâir ne güzel söylemiş:

Haddinden ziyade yükselen kişi

Feleğin gözüne batar demişler

Her kim ki dünyada keskindir dişi

Mutlak bir belâya çatar demişler

Dipnotlar:

1- A.Ragıp Akyavaş, “Üstad-ı Hayat-1”, TDV Yay, Ankara 2005, c, 1, s. 259.

2- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 5, s. 246; c. 6, s. 130. 

3- Cemil Çiftçi, “Maktul Şâirler”, Kitâbevi Yayınları, İst. 1997, s. 521.

4- İskender Pala, “Şiirler-Şâirler-Meclisler”, L ve M Yay. 2002, s. 209.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.