Konya
10 Mayıs, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.24
  • EURO
    34.85
  • ALTIN
    2436.0
  • BIST
    10268.58
  • BTC
    62856.91$

NİÇİN DURUŞ KAPISI?

04 Ocak 2017, Çarşamba 07:29

Değerli Adnan Gönül ağabey kardeşim telefonda arayıp “Hocam: Gazetenin köşe yazıları için nevi şahsına münhasır bir ismi olmalı” dediğinde heyecanlanmış ve o an telefonda birkaç kritik yaptıktan sonra yanımdaki Türkçe öğretmenlerimle beraber kısa bir fikir jimnastiğinden sonra bir arkadaşın önerdiği bir sözü bildirmiştim. Ancak eve geldikten sonra kafamı kurcalayan soru işaretleri vardı. Evet, belki bu ilk bulunan ve köşe için uygun görülen sayfa isim önerisi hoş olabilir bana da uyabilirdi, çünkü bahse konu olan hususlarla ilgili çok yönlü yazılarla desteklenebilir, maksat hâsıl olabilirdi. Ama dediğim gibi kafamda yatmayan ve beni tatmin etmeyen bir şeyler vardı. Nice sonraları aklıma gelen bir ifade olmuştu. Düşündüm ve uygun dedim kendi kendime. Hani kafanda bir yıldız çakar ve buldum diye bağırırsın, işte benzeri bir durum oldu ve aklıma geleni evde de paylaştım onlarda uygun gördüler ve hemen Adnan ağabeyi arayarak telefonda o köşenin adı: “DURUŞ KAPISI” olsun dedim. Tabi birde bunun izahı olmalıydı. Niçin duruş kapısıydı? Köşenin adı. Şimdi sizlerle bu duygularımı paylaşmak için buna açıklık getirmek istiyorum.

Duruş, insanın asaleti taşıdığı inancının özetidir. Duruş, yüreğin dışa yansıması serdedilen düşüncelerin davranışa dönüşmesidir. Duruş, ya olduğun gibi, ya da göründüğün olmak demektir. Duruş; özün söze dönüşmesi sözün özden ilham almasıdır. Duruş; öze dönüştür. Duruş; ruhlar âleminde verdiğin sözün arkasında durmadır. Duruş; Kim olduğunu bilme, nerden gelip nereye gideceğine uygun bir yol haritası ile şahsi menfaat peşine düşmeden şu kısa ömürlü dünya âleminde ömrü zayi etmeden Hud suresindeki:”emrolunduğun gibi dosdoğru ol” emri ilahisine uygun yaşama ve tebliğ tarzıdır. Duruş:   vahyin ışığında müslümanın hayatını şekillendiren cihad ruhunu asrısaadet iklimindeymiş gibi yaşantı ve örneklerle hayatını ritim kazandırıp bu zamanda da müslümanın yaşadığı hayata İslam mührünü vurması hadisesidir.

İnsan ancak duruşuyla insandır. Oturması kalkması konuşması üslubu tartışması yaşama biçimi olaylara bakış açısı fikir ve düşünce de pozitif olma, yeise kapılmama ve hayatın her anında her saniyesinde almış olduğu edep ve terbiyesi ile bir tarz ortaya koymadır. Bunu şöyle mısralara yüklersek diyebilirim ki;

Davranışlar yönünü köklü inançtan alır,

Gemi limana ancak sağlam ibreyle varır.”

İnsanı şekillendiren, belli bir hayat tarzını benimseten, ona ruh kazandıran elbette sahip olduğu inançlarıdır. Lakin onu sadece nüfus kimliğinde yazıldığı gibi bırakmamak ve o inancın bir hayat biçimi olduğunu ve dünyadaki vazifemizin Rabbimizin rızasını kazanmak olduğunu bilmekle hayatın anlam kazandığını irdelemeli ve o bilgiyi davranışa dökmeliyiz. İnancımız inmeyen bayrağımız olmalıdır. İnandığı gibi yaşamanın, kula kul olmamanın ve sadece Allah’ın huzurunda eğilmek gerektiğinin bilinci ile Kur’ani ölçüleri, Nebevi İlkeleri ve İslami prensipleri hayatımızın tüm hücrelerine varıncaya kadar ilmek ilmek dokumalıyız ki; hayatımız bir mana bulsun. Başıboş olmadığımızı anlayalım. Hani günde beş vakit(belli vakitlerde)okunan ezanın içimize işleyen bize gönül kapımızı aralayan ve kuşlar gibi özgür hissetmemizi sağlayan ve hiçbir zorlama olmadan isteğimizle Allah’ın huzuruna durmayı “kulluk bilinci” olarak gören anlayışın bir kimlik eseri olarak algılanması gerektiğini bilelim. Ve tüm bu dünya âleminde iken tüm yaptıklarımızla beraber hesaba çekileceğini bilenler olarak, yaptığımız tüm fiilleri gören bilen işiten duyan Allah’ın huzurunda hesap vereceğimiz şuur ve inancıyla hayatımıza yön veren ve Hz. Ömer efendimizin sözüyle “Bugün Allah için Ne yaptın?” sorusuyla her gün kendimizi sigaya çeken bir kimlik olmamız gerektiğinin de şuuruyla yaşayanlardan olmalıyız. Zalime meyletmeden, zalimin yanında olmadan göstereceğimiz her davranış İslami bir duruşa örnektir. El emin olabilmek ve tüm insanların sana bu gözle bakmaları senin duruşunla ilgili vardıkları bir karardır.      İslam inançlı bir mümin olarak hayatımızı yönlendiren Allah’ın hükümlerine riayet etmek bir duruştur.   Kardeşliğin, mesafe tanımadığını gösterebilmek ve onun kaygısı ile dertlenmek el uzatmak gücü yetiyorsa yardımda bulunmak bir duruştur. Dünyevilik zırhından kurtularak ben duygusu ile değil biz duygusunu merkeze almak bir duruştur işte.

“Sen Allah’a bağlandığın zaman/ sana kölelerin tuzağı ne zarar verebilir ki!”

Kardeşim karanlığın ordularını kökten sileceksin/Ve bununla yeryüzünde bir fecr doğacak/ sen ruhunu bu fecrin doğuşuna teslim et/ o zaman fecrin bizi uzaktan nasıl karşıladığını göreceksin!     Diyen Seyyin Kutub’un dizelerindeki gibi kardeşim sen kula kul olmayı değil, Allah’a kul olmayı dene ki gerçek özgürlüğe erişebilesin. Ruh Allah ile beraberse seni hiçbir şey başkasına kul köle yapamaz.    Bilali Habeşi efendimizin kızgın çölde kumlar üzerinde vücuduna konulan ağır taşlara rağmen Allah bir diyerek teslimiyet ve ihlâs örneği asil bir duruştur işte. Bedir savaşında Allah’a teslim olanlar ile Putları kendisine ilah edinenler arasında ki; hak ve batıl savaşı bir duruştur işte. Bu savaşta baba oğul kardeş kardeşle farklı saflarda inancını göstermiş tıpkı Habil ve Kabil gibi biri Hakk’a teslim olurken bir diğeri nefsinin emrine uyarak şeytana arkadaşlık etmiş ve kardeş katili olmuştur.

Velhasıl günümüzde yakın yaşadığımız on beş temmuz bir duruştur. Türkiye liderinin etrafında kenetlenerek zulme dur demenin ve birlikte olmanın örneğini sergiledi.”Feryadı bırak kendine gel çünkü zaman dar” diyen Akifi iyi anlamalıyız. Çünkü “Yarın elbet bizim, elbet bizimdir/gün doğmuş gün batmış; ebed bizimdir”diyen NFK bize asaletli bir duruşun ümit kapısını söylerken, Rehberimiz ışığımız ve Peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed Mustafa(s.a.v.) tüm insanları davetle Allah’ın huzurunda eğilmeyi, kardeş olmayı, kul olmayı ve rızasını kazanmayı yaşadığımızın bir imtihan olduğunu ve asıl hayatın ötelerde olduğunu tebliğle; bize asil ve gerçek bir duruşun örneğini sunuyordu. İşte duruş; Zalime elif ve Allah’a vav olmaktır. Âcizane yolumuz ve köşemizde bu hicrete taliptir. Fi emanillah.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.