Konya
10 Mayıs, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.27
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2458.2
  • BIST
    10268.56
  • BTC
    63086.48$

NEDEN TERÖRİST DİYEMİYORLAR

23 Ekim 2019, Çarşamba 10:28

Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği üzere barış pınarı harekâtının başlamasıyla birlikte “Şu 9 günlük süreçte herkes gerçek rengini belli etmeye başlamış saflar iyice ayrılmak durumuyla gün yüzüne çıkmıştı.” Yozgat’ta görev yaparken okuldaki müdür yardımcımız(Allah rahmet eylesin) hiç unutmadığın şu sözünü işte böyle zamanlarda kullanmakla herhangi bir şeyin hakkını veriyor olmanın veya tam yerine geldi manzara koyduk benzetmesiyle eş değer olduğu düşünmenin bir kez daha tekraren doğruluğuna inanmışlığı belirtmekle, halkımızın basiret konusunda üstün vasıflı olduğunu da takdir ederim. Neydi o söz biraz uzattık ama derdi ki rahmetli;”kar kalkınca itin b.ku açığa çıkar”.Kusura bakmayın kaba olduğunu bilerek lakin özü beyanıyla sizlerden anlayacağınızı umarak belirtmek zorunda kaldım. Ki; bütün pislikler, kirli çamaşırlar, tüm ahlaksız ilişkiler ve teklifler ortaya çıktı. Batı ve onun şahsında aslında USA uslanmaz ve akıl almaz dehşetiyle siyonizmin emrinde kukla bir yönetim idaresiyle dünyayı telaşa, bozgunculuğa, israil’in emrine,arzı mevud hayaline odaklayarak,bulunduğumuz coğrafyayı kan gölüne çevirmiş,insanları eze  eze taze bebeleri öldüre öldüre bunların kanı canı üzerinden dini hayaline koşuyordu.Bu hususta akıl almaz uygulamalar teknik gücün zorlamasıyla sindirdikleri Ortadoğu toplumları içerisinde bir tek Türkiye’ye söz geçiremiyorlar ve her istediklerini artık eskiden olduğu gibi yaptıramıyorlardı.Bugün hem politik olarak hem de diğer yollarla Türkiye’yi Uluslararası alanda yalnızlaştırma çalışmaları tam gaz devam ediyor. Aslında batıl Batı son çırpınışlarını yapıyor. Haçlı zihniyeti 21. Y.y Haçlı Savaşlarına hazırlanıyor. Bu bağlamda Türk-İslam Dünyasının son kalesi ve Türk-İslam Dünyasını diriltecek tek güç olan Türkiye üzerine oyunlar açıktan oynanmaya başlandı.

Bugün ülkemizde bu kirli oyunları görmeyen bir tek ana muhalefet temsilcileri ki bunlarda geleneksel ittihat kökenli bir anlayışı savunduklarından anlamak istemiyorlar. Savundukları tezleri ise 90-100 yıl öncesinin ya da hala Yurtta Sulh Cihanda Sulh hayali içerisinde başlarını kuma gömerek o günden bugüne gelinen dünya konjonktürünü ve devletlerarası bloklaşmayı hala anlamak istememekle eski kafa dar düşünceli Kemalist zorlama ve idealizminin peşinde koşmaya devam ediyor, toplumsal değişimi görmezden geliyorlardı. Azgın batılı haçlı güruh hep birlikte gemi azıya almış Büyük İsrail hayalini haykırırlarken elbette bu coğrafya’da ayağa kalkan tek ülke Türkiye olmuştur. Oynadıkları kirli senaryolar ile ellerindeki son kozlarını ortaya süren bu illetli zihniyet, temiz kalabilmiş zihni arılığın Türkiye’de halkı uyandırmasıyla karşısında böyle bir kalkan olabileceğini belli ki tahmin etmemişti.     Bütün oyunları demokrasi kartları ile ortaya süren bu kapitalist sömürge ordusu “Küfür Tek Millettir”       ayetini bize İlahi uyarı olarak sunarken biz bütün bunları bu coğrafyadaki misyon ve varlığımızın bize yüklediği tarihi hatıralarla onların oyununa göre bizde kartlarımızı oynuyorduk.

Korkmadan itlerin toplu saldırıları karşısında sahibinin ve itelerinin karşısındaki dik duruşumuz rahmetli Abdürrahim Karakoç’un şiirlerini bize zevkle okutturuyor ve düşündürüyordu.

Yapılması gereken belliydi aslında. Onların karşısında dik durmak ve anladıkları dilden konuşmak. İşte bu yüzden Yahudi zihniyeti bizim barış pınarı harekâtını kastederek 6 yıllık emek 6 günde heba oldu diyerek bizim 30-32 km derinliğine indiğimiz Suriye harekâtını bu sözleriyle tespit ediyordu.

Sözde dostlarımız, müttefikimiz olan NATO üyesi ülkeler Suriye’de PKK’nın diğer versiyonu YPG’yi açıktan silah göndererek desteklerken öne sürdükleri gerekçe ise kendilerinin kurduğu DEAŞ’la mücadele etmesini örnek gösterip kendilerine kılıf bulmakla ve dünyayı kandırmakla meşguldürler. Lakin kendileri de aslında bu YPG’nin bir terör örgütü olduğunu biliyorlardı. Nasıl bir demokratik ülke ki bunlar demokrasilerine aykırı olmasına rağmen bir terör örgütü ile masaya oturup muhatap alarak onun üzerinde Türkiye’yi dize getirmek istiyorlardı. Aslında ABD bu terör gruplarına kalkan olmayı baştan kafasına koymuş, siyonizmin zorlamasıyla coğrafyamızda arzımevud hayaline işlerlik kazandırarak bir an evvel bu Büyük İsrail’i hayata geçirmek telaşında bize akla hayale gelmedik kısıtlamalar ve zorlamalarla içerden baskı kurarak bizi çökertmek ve görevini tamamlamak istiyordu.

 AA kaynaklı bir haberi burada paylaşarak konuya resmi çerçeveden de bakmak gerekirse ABD’nin ne yapmak istediğini daha iyi anlarız. Kaynak şöyle bir haber yapmış:  “PKK/PYD’ ye ABD zırhı: Suriye'den PKK/PYD'nin kontrolündeki bölgelerden Türkiye'ye yönelik saldırıların ardından ABD'ye ait zırhlı araçlar ve özel kuvvetleri sınırın bazı noktalarına konuşlandı. Pentagon Sözcüsü, bu uygulamanın amacına yönelik sorulara cevap vermezken "Suriye’nin kuzeyinin tamamında ortaklarımız olan Suriye Demokratik Güçleri ile hareket eden ABD askerleri var. Sınır alanları da bizim hareket alanlarımıza dâhil" dedi. 29 Nis 2017

Suriye'den PKK/PYD'nin kontrolündeki bölgelerden Türkiye'ye yönelik saldırıların ardından ABD'ye ait zırhlı araçlar ve özel kuvvetleri sınırın bazı noktalarına konuşlandı. Pentagon Sözcüsü, bu uygulamanın amacına yönelik sorulara cevap vermezken "Suriye’nin kuzeyinin tamamında ortaklarımız olan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile hareket eden ABD askerleri var. Sınır alanları da bizim hareket alanlarımıza dâhil" dedi. SDG'nin ana omurgasını ABD'nin de terör örgütü olarak kabul ettiği PKK'nın Suriye uzantısı oluşturuyor. PKK yurt içinde ve sınır boyunda Türkiye'ye saldırılar düzenliyor.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü Albay Jeff Davis, günlük basın brifinginde, Türkiye’nin sınırına yakın ABD zırhlılarının PYD/PKK unsurlarıyla devriye gezip gezmediğine yönelik soruları cevaplandırdı. Davis, söz konusu iddiaya ilişkin, “Suriye’nin kuzeyinin tamamında ortaklarımız olan Suriye Demokratik Güçleri ile hareket eden ABD askerleri var. Sınır alanları da bizim hareket alanlarımıza dâhil” dedi. Ancak Sözcü, bunun, "PYD/PKK’nın Türkiye’ye yönelik saldırılarına TSK’nın karşılık vermesini engellemek üzere yapılıp yapılmadığı" sorusunu ise geçiştirdi.

Bu adımın PYD/PKK’ya güvence vermek üzere yapılan bir operasyon olup olmadığının sorulması üzerine Davis, “Tüm tarafları ortak düşman olan IŞİD ile mücadele etmeye çağırıyoruz, bu çağrımız SDG dâhil herkesedir. SDG'nin şimdilik Rakka ve Tabka’ya odaklanması ve başka çatışmalara sürüklenmemesini istiyoruz.” diye cevap verdi.

Davis, SDG’nin Irak sınırından Münbiç’e, oradan da Rakka’nın kuzeyine kadar olan alanı kontrol ettiğini ve ABD askerlerinin de o alanda onlarla birlikte hareket ettiğini aktardı; ancak Münbiç’te yaptıkları gibi Tel Abyad civarında da “bir tür caydırma ve güvence verme operasyonu” düzenleyip düzenlemediklerine yönelik soruları ise yanıtsız bıraktı.

Sözcü Davis, TSK ile iletişimlerinin günlük olarak devam ettiğini sözlerine ekledi.

Amerika’nın PKK’nın Suriye kolu PYD’ye siyasi ve askeri desteği Türkiye ile Amerika’yı Suriye coğrafyasında karşı karşıya getiren en önemli sebep.

ABD, Türkiye’nin sert tepkisi üzerine bu desteği Ekim 2015'ten itibaren yeni bir yapı oluşturarak devam ettirmeye başlamış, bu tarihte sınırlı sayıda Arap, Süryani ve Türkmen gücü de YPG’ye katarak Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) kurmuştu. SDG'nin omurgasını ve komutasını yine YPG oluşturuyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan Marie Harf, Ekim 2014’te PYD’yi terör örgütü olarak görmediklerini açıklamış, Washington yönetimi Eylül 2015’te PYD'nin silahlı kanadı YPG'yi de terör örgütü olarak görmediğini ilân etmişti.

Trump yönetiminin de bu konuda Obama dönemiyle aynı tutumu sürdürdüğü görülüyor. Bu dönemde de Amerika YPG’yi silahlandırmaya devam ediyor. Obama döneminde PYD/YPG ile irtibatları yürüten Özel Temsilci Brett McGurk, Trump döneminde de görevine devam ediyor. Kaynak AA.”

Her şeyin kendi güdümlerinde bir dünya imp. ğu kurmak gayesi olan batının kanlı zulmü eminim ki son keskin virajına girerek uçuruma doğru kendi intiharına varan bir sonu hazırlamakla yükümlü bir ivmeye giderken bu bağlamda da dünya yeniden İslam Güneşine kavuşacak olmanın derin sancısını tüm iliklerinde yaşamaktadır.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.