Konya
09 Mayıs, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.23
  • EURO
    34.87
  • ALTIN
    2429.5
  • BIST
    10268.58
  • BTC
    62518.17$

JEOPOLİTİK GÜÇ

09 Mart 2022, Çarşamba 08:35

Bulunduğumuz coğrafyanın; tüm özellikleri ile bilimsel gelişmelerin ışığında derinliğine analizi ile tümden değerlendirilmesi ve çıkarılan sonuçların, siyasi ekonomik kültürel ve askeri sahalarda sağladığı güçten en iyi şekilde istifade edilmesidir. Akılcılık ve bilimsel gelişmelerin devletlerin kendi coğrafyaları içerisinde takip edecekleri politika ile harmanlanıp piyasaya sürülmesidir jeopolitik güç dediğimiz olay.

Petrol su kaynakları tarımsal verimlilik madenler enerji gibi stratejik önem ve kaynaklara sahip olmak ile bulunduğun coğrafyanın uluslararası ilişkilerde ivme kazandırması sonucu moral ve motivasyonun sağladığı etki, güçlü bir kültürün varlığı,  bin yıllık bir coğrafyanın tarihsel bağları ve medeniyet kodları bizi bir güç merkezi haline getirmekte, ister istemez tarihten gelen bir misyonla insanlığın hizmetine amade bir kimliği hatta bir duruşu zorunlu ve sorumlu kılmaktadır. Tarih bize böyle bir görev yüklemiştir.

Çarpık batı ittifakı Rusların daha doğrusu putinin kendi savaşı olarak söyleyebileceğimiz megolaman duygularının esiri ile hareketi sonucu, Ukrayna’da ucu kendisine dokunan bir mücadelenin endişe verici vehminden mülhem Ruslar ile karşı karşıya gelmek zorunda kaldı. Gerçi defalarca medya aracılığı ile NATO ittifakı çerçevesinde kalarak,  gerek AB gerekse NATO olarak asla putine karşı sahada olmayacaklarını deklare ettiler. Aslında bu sarı çıyan çar putin içinde bir tür tek egemen güç olma sevdasını körükledi. Nasılsa karşılarına çıkacak cesur bir devlet ya da pakt yoktu. İşte bu putini iyice saldırgan hale getirdi. Acımasızca bombalamalar sivil halk ve askeri tesisler üzerinde savaş gücüne dayalı olarak olanlı yürütülmektedir.

Batının asıl korkusu ne kendi aralarındaki kavgaları nede başka bir şey. Batı uğraşacak hiçbir şey bulamadımı hemen çekmeceden Türkiye kartını masa üzerine koyup kendine bağlı köpeklerini üzerimize kışkırtmaya ve bizi Anadolu’da sıkıştırmaya başlar. Bugün geldiğimiz nokta ile bulunduğumuz coğrafyanın en önemli cazibe ve güç merkezi olmamız batıyı delirtmektedir. Gerek dış politikada atılan adımlar, Kara Afrika’sı üzerindeki mazlum milletlere karşı insani davranışlar ve yapılan işbirliği anlaşmaları, politik dini ve stratejik avantajlarımızı bölgesel ve küresel manada bir güç olarak ortaya çıkardığından kör olasıca batının defterinde bizim ülkemiz daima ilk sırada tehlike olarak işlem görür ve bize yönelik her türlü haksız muamele çekinmeden batılılar tarafından yerine getirilir. Pekeke peyede ve fetö gibi terörist örgütleri icat ederek üzerimize saldırtması ve içimizdeki beyinsizlerin münafık fitnecilerin ayak oyunları ile isyan çıkartıp çökertmek istemesi bile anında kıvrak bir zekâ ve strateji ile püskürtüldüğünden batı bundan da umduğunu bulamamış ve yinede gizli emellerinden vazgeçmemiştir.

Ülkemizin son zamanlardaki hızla gelişen askeri siyasi ekonomik ve kültürel çabaları ile batının bundan endişe duyması hatta akdenizde Libya ile yaptığımız anlaşmalar sonucunda mavi vatanın artık değerinin bilhassa ülkemizde de bilinmesi ile oluşan bilinç bizim yönümüzü ve misyonumuzu daha güçlü kıldığından bölgede en büyük olarak karşılarında dikilerek istediğini kamu hukuku nezdinde haklı olarak yapması batının kâbus görmesine zemin hazırlamıştır. Batı istiyor ki Türkiye kendi yağıyla kavrulan bir ülke değil, bize bağımlı ve dediğimizi harfiyen yerine getiren bir ülke olsun. Hayır, artık roller değişti. Bunu batıda iyi biliyor. Karşılarında ne Sevr’e giden heyet anlayışı ne de Lozan’da onların istediği gibi anlaşmaları imzalayacak güdülü bir zihniyet var. Bu yeni bir çığır yeni bir atılım yeni bir güç kaynağıdır ki; Bu ben haklı isem her yerde varım anlamına gelmektedir.

Türkiye’nin etrafındaki tüm denizlerdeki varlığına kararlılıkla sahip çıkıp haklarını çatır çatır araması, batıyıda ruslarıda korkutmaktadır. Hatta Çin devleti bile bundan endişelidir. Biz biliriz ki; bugün ülkemizin önünü kesmek isteyen ve yıllardır AB’ye alınmayan bir Türkiye var. Hâlbuki en büyük güç olarak gördükleri Türkiye’nin varlığına ne kadar muhtaç olduklarını kendileri de fakat oyalama ve istemezük taktiklerinde de hala ısrarla duruyorlar. Böyle yapmalarının sebebi gayet açık. Tarihte Türk Milleti ile yaptıkları savaş barış antlaşmaları insanlık medeniyet ölçü ve gayretleri apaçık ortada olup tekrar eskimeyen bir Osmanlı gibi yine karşılarında duracak ve hakkı söyleyecek bir devletin olmasını asla istemiyorlar. Çünkü Türkiye onlara bu fırsatı vermez kesinlikle. İşte bu batı kendi kulübüne üyelikle girmeye çalışan bizi almak istememekte ve hasım olma düşman olma kartını hep gizli tutmaktadır. Batı hiçbir zaman medeni olamadı. Batı insanca davranmadı. Batı öldürmeyi çok sevdi. Hala da seviyor. Batı bizim büyümemizi istemediği için bize mesafelidir. Türkiye halı hazırda sadece kendi coğrafyası için değil tüm dünya için barış ve huzur için gerçek ve hakiki insanlık ve medeniyet için bunu hakkıyla yerine getirecek tek ülkedir.

Batı İslam ile mücadele içindedir. Bu mücadelenin merkezinde de Türkiye vardır. Bunu Ruslarda bilir Çinli çıyanlarda bilir. Kızılderili katliamcısı Abd’de bilir. Dikkatli olmak gerekir. Çalışmak ve üretmek kendi medeniyet kodlarına ve değerlerine sadık kalarak kendine yüklenen misyonunu kati bir duruşla taşımak ve ilelebet muhafaza etmek,  bize hem tarihi bir görev hem de vicdani bir sorumluluktur. Ümidimiz bakidir. Gücümüz inancımızda, varlığımız asil ve şerefli oğuzların neslindendir. Bunu bilelim ve gereğini yapalım yeterki.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.