Konya
14 Mayıs, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.26
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2427.4
  • BIST
    10067.82
  • BTC
    62928.46$

İTTİHATÇILAR

27 Temmuz 2016, Çarşamba 08:46

Heykeli zî-şan dikildi kabri millet üstüne

Bârekâllah kondu zînet başka zînet üstüne

Memleket gülzâra döndü durmadan şakşaklayın

Bir musîbet daha kondu, bin musîbet üstüne

 

Yukarı­daki şiirde şâir haklı olarak onlara sitem ediyor.

İttihatçıların hayranı ve hastası olan Filozof Rıza Tevfik, iktidara geldik­ten kısa bir müddet sonra her şeyi mahvettikle­rini, imparatorluğu defnettikle­rini, eskiyi mumla arattıklarını, bir ömür aleyhlerinde çalışıp küfret­tikleri pa­dişahlara ve Os­manlı soyuna rahmet okuttukla­rını görünce şöyle yazmış: 

Kemale yüz tuttuk koşup boşandık

Terakki nasılmış, görüp inandık

Nebbaş-ı evveli hayr ile andık

Çok rahmet okuttu halef selefe

 

Bu şiirde bir fıkraya telmih var. Nebbaş: Yeni defne­dilen cenazeleri çıka­rıp, kefenlerini soyup satarak ge­çimini sağlayan ahlâksızlara verilen isimdir.

Vaktiyle bu adi ve ahlâksızlığı meslek haline getirenlerden birisi ve­fat etmiş. Oğlu babasının elini alıp, aynı işi devam etti­riyor ama annesi iki de bir: “Babana rahmet okutamıyorsun. Hayırlı evlât değilsin…” gibi söz­lerle oğlanı küçümsermiş.

 Ni­hayet genç nebbaş babasına rahmet okutmaya karar vermiş ve ölüleri soyduktan sonra bir de üzerlerine işemeye başlamış. Duruma mut­tali olan mevta sahipleri: “Nebbaş-ı evvele (Baba­sına) Allah rahmet eylesin, iyi adammış. Hiç olmazsa o sadece kefenlerini soymakla yetinirdi. Ölülerimi­zin üzerine bir de bu hakareti yapmazdı...” diyerek baş­lamışlar rahmet oku­maya. Beterin de beteri var derler. Gerçekten doğru.

Bu samimiyetsiz İttihatçılarla ilgili Kemal Tahir’den şöyle bir olay riva­yet edilir: Balkan Savaşı öncesi,  bir Girit meselesi vardır... İttihat Terakki Partisi,  mitingler düzenleyip halkı "Girit bizim      ca­nımız,  feda olsun kanı­mız!" diye bağırtıyor.

 Kastamo­nu'da da böyle bir miting düzenlenecek,  İttihatçılar Vali Mev­levi Mehmet Nazım Paşa'ya gidiyorlar,  Paşa'nın aklı bu işe yatmı­yor,  istib­dadın bitip,  hürriyetin geldiğini(!) unutmuş  ola­cak ki,  biraz karşı çıksa da,  sonunda çaresiz razı oluyor.

 Halk  meydana doluyor, başlıyorlar konuşmaya ve sloganlar atmaya; “Ya Girit ya ölüm” vb. Paşa ba­kıyor ki bun­lar savaştan yana,  savaş istiyorlar, Paşa emir veriyor meydanın çıkış yerlerine birer masa,  birer kâtip yerleştiriyorlar,  iri yarı zaptiyeler de orada,  bağı­ran­lardan yakaladıklarının adını kaydediyorlar, sonra "Haydi askere!" diye götürü­yorlar,  bir panik başlıyor ki,  Allah’ını seven tutmasın!

Yakalananlar kışlaya dolduruluyor,  ittihatçılar Pa­şa'ya ko­şuyorlar: "Aman paşam ne yaptınız?"  Paşa'nın cevabı şöyle oluyor: "Eeee, siz savaş istemiyor musu­nuz? Savaş askerle olur, bende savaş diye bağırıp yırtınanları toplattım!" ([1])

Koyu ittihatçılardan biri bir gün Sakallı Celal’in de bulun­duğu bir mec­liste “…Ne varmış efendim. İttihat ve Terakki ce­miyeti memleketi daima Mec­lis-i Mebusan ile idare etti.” De­yince Sakallı Celal Bey şöyle der: “Doğru mebuslar vardı. Ama onlar seçimle değil, tayinle geldik­leri için mebus      değil­lerdi. Mesela; testinin de ağzı var, konuşuyor mu? Masanın ayağı var, yürü­yor mu?” ([2])

 

Dipnotlar:

1- [email protected]   28. 09. 2001.

2- Orhan Karaveli, a. g. e. s. 26.

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.