Konya
13 Mayıs, 2024, Pazartesi
  • DOLAR
    32.14
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2442.6
  • BIST
    10218.58
  • BTC
    61304.188$

İHTİYAÇ HALİNDE İRTİBAT

24 Aralık 2021, Cuma 00:01

1991 yılının bahar ayları.

Seçim yılıydı, o yıl.

Biz ise 30 yaşı henüz geçmiştik.

Bir grup misafirimizle arkadaş/dost otururken telefonumuz çaldı.

Arayan bizim “abi” demekten bugün de gurur duyduğumuz bir insandı.

Kendisinin aile dostu olduğu ünlü bir siyasetçinin eşiyle birlikte bizi evimizde, hem de o gün müsait olmamız halinde ziyaret etmek istediğini söyledi.

Evimize ziyarete gelmek isteyen kişi o dönemin yüksek prime sahip siyasetçilerinden birisiydi. Bakanlık görevlerinde bulunmuştu. Siyasette iyi bir piyasası vardı. Süleyman Demirel, Deniz Baykal, Mesut Yılmaz ve o  Alpaslan Türkeş, partilerinin kapısını kendisi için açık tutuyorlardı. İstediği partiden aday olup, seçilecek bir ağırlığa sahipti.

Lakin ortada onun kafasını meşgul eden bir/iki soru vardı.

O sorular şuydu.

Birincisi.. Hangi partinin ve hangi liderin ülke siyasetinde etkili ve kalıcı olacağıydı. Mesela; DYP ve Demirel mi, yoksa ANAP ve Mesut Yılmaz mı? Tam da bu noktada düşünceleri ikiye yarılmıştı. Diğerleri de olabilirdi ama aka kafasında daha çok bu iki parti vardı.

İkincisi de.. Kendisi Konya’dan aday olmak istiyordu. Fakat DYP ve ANAP il teşkilatları partilerinin genel merkezlerine rağmen ona bir türlü yeşil ışık yakmıyorlardı. Bir karşı çıkma ve direnme söz konusuydu. Bu kapalı kapıları açmak lazımdı.

Ziyaret öncesinde telefonla arandığımızda birlikte oturduğumuz dostlarımızdan biriside o aralar henüz doçent olan, sonraları da profesör ve Selçuk Üniversitesi rektörlüğü yapan Abdurahman Kutlu’ydu. Hoca, bugün dahi renginin gri olduğunu çok iyi hatırladığım Ford Taunus marka arabasıyla bizi evimizin önüne getirip bıraktı.

Bizi ev olarak hazırlıksız yakalayan misafirimizle çay, kahve içtik.

Daha sonra eşlerimiz ayrı odalara geçti.

Koyu bir siyaset sohbeti başladı aramızda o dönemin çok haşmetli ve kudretli siyasetçiyle.

İlk olarak kendisinin adaylığıyla ilgili hangi parti sorusuna birlikte cevap aradık.

Bu konuda görüşlerimiz farklıydı ve benim görüşüm netti.

Şunları söyledim kendisine.. “ANAP yoruldu. Mesut Yılmaz bu yükü taşıyacak gibi görünmüyor. Ayrıca partinin içi de çok karışık. Türkiye’de merkez sağın partisi gelecekte, DYP olur. Süleyman Demirel’de çok hırslı. Siyasete yeni başlamış bir siyasetçi gibi saldırıyor ve halktan karşılık buluyor. “Tapulu malıma gecekondu yaptırmam” diyen Demirel, ANAP’ın elinden merkez sağ siyaseti alacaktır.”

Benim bu özet sözlerimden sonra beyefendi, “Yani” dedi.

“Yani abi, DYP’den aday olman daha isabetli olur, benim görüşüme göre” dedim.

Bu çerçevede iki saate yakın konuştuk.

Kalktı.. Kapının önünde bekleyen ve özel şoförünün kullandığı arabasına binerek  eşiyle birlikte Ankara’da döndü. Beyefendi aynı gün bizden önce  başka insanları da ziyaret ederek fikir teatisinde bulunmuştu.

Bu ziyaretin üzerinden iki gün geçmişti ki, DYP il başkanı olan Mustafa Bezirci aradı ve hemen görüşmemiz gerektiğini söyledi.

Görüşmenin konusu bize yapılan ziyaretti.

Mustafa abi söze şöyle başladı “Allahını seversen kardeşim siz ne yapıyorsunuz böyle.?  Olmaz! Burası dolu. Çekin şu adamı üstümüzden.”

Evimize yaptığı ziyaretten sonra Ankara’ya döner dönmez Süleyman Demirel’i ziyaret eden misafirimiz; DYP’den ve Konya’dan aday olmak istediğini söyleyince , Demirel’de Mustafa Bezirci’yi arayarak konuyu iletmiş.

Peki sonra ne oldu?

O elek üstü ve döneminin popüler siyasetçisi başka partiden aday olup, milletvekili seçildi ve bakan oldu.

Bakanlığı döneminde görüştük mü? Hayır..!

Bir daha, bir şekilde görüştük mü? Hayır..!

Bu haftaki iki yazımız üzere bizi arayan okuyucularımız siyasette, bürokraside ve şehir dışındaki hemşehri  derneklerinde ilgisizlikten bahsettiler. Ahmet Öztemel’de yine o yazılarımız üzere yaptığı yorumda aynı gruptaki kişilerin, Konya’ya bağlılıkları yitirdiklerinden söz ediyor.

Okuyucu değerlendirmeleri yüzde, 100 doğru.

Bugün sadece bir tanesinden bahsettik. Bizim içinde bulunduğumuz  ve insanı düşündüren daha nice örnekler var böyle.

İstisnalar kusura bakmasın ama..

Çok özel bir durum..

Bunun karakterin adı:  İhtiyaç halinde irtibat olmalı.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.