Konya
10 Mayıs, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.30
  • EURO
    34.86
  • ALTIN
    2450.9
  • BIST
    10268.58
  • BTC
    62916.48$

İBB’NİN DAĞITTIĞI BROŞÜR

29 Nisan 2020, Çarşamba 09:19

İstanbul’a seçtirildiğinden beri sürekli demagoji ile suni gündem oluşturarak kendinden bugüne kadar söz ettirmeyi medya ayağı ile başaran Sn. Ekrem Müdafa, seçimde vaat ettiklerini bırakın şöyle dursun sadece başka siyasi görüşten daha doğrusu Ak Parti ve Mhp bağlantılı(sempatizanlı) ne kadar eleman varsa savaş açmış ve bugüne kadar ki bu türden icraatları ile gündemini bununla geçirmiştir.

Kâh antrkot reklamı yaptırdı. Kâh musakka edebiyatı yaptı hevallerine. Lakin yapmadığı tek şey Ak Parti döneminde yapılan halkın lehine hayrlı olacak hiç bir icraata dâhil olup ta kaldığı yerden devam etmemesi yani bir tuğla dahi koyamaması onun sadece iş değil laf edebiyatı yaptığını tüm işinin gösterişten ibaret olduğunu ve sadece lafla peynir gemisi yürütmeye çalıştığını artık kendi hevalleri bile anlamıştır.

Bu meyanda artık dayanamayıp sabrı tükenen Can Panik Ataklı denilen memleket ve millet düşmanı şahıs TV’den verdi veriştirdi. Ağzına ne geldiyse o an için neyi halk gibi düşündüyse onların hislerine bir nevi tercüman oldu. Yerden yere vurdu, desteklediği seçtirilmiş şahsı.

Amma bu sol cenahın en büyük handikabı vardı. O nu bütün liderlerinden gördük, duyduk ve izledik. Dün ak dediklerine bugün kara, bugün karaladıklarını yarın göklere çıkarmalarıyla meşhurdur bu kesim. Vay sen misin bizim projeye laf söyleyecek deyip, aslında milletin yani kendi kesimlerinin düşünüp te söylemediklerini bir omurgalılık gösterip söyleyebilen Can Panik Ataklı’ya gelen bir emir sonrası ertesi gün atıp tuttuğu adamdan özür dilettirilip dik duruşluluğunu omurgasız olduğunu (ve bizimde zaten bunların omurgasız olduğunu bildiğimizden dolayı ki şaşırmadık bundan) deklare ettirdiler ve tükürdüğünü yalattırdılar.

Velhasıl gelelim asıl meseleye. Seçtirildiği günden beri bu şahsın demagoji ve fakir fukara edebiyatı ile hevallerine şirin gözükmeye devam ettiğini biliyorduk. Kendisini ayrı bir dünya ‘da ayrı bir rüya da gören bu aklı evvel sanki İstanbul Türkiye’den ayrı imiş gibi Fox TV: baş münafığı Waşington Portakalı’nın ivme kazandırması ile adeta bir eyalet başkanı, ayrı bir Cumhuriyet, bağımsız bir hareket yetisi olan ve bu yetkilere haiz biri gibi görmeye başlayınca işin tuzu biberi de kaçmaya başladı.

Vatandaşın 23 Nisan günü çocuklara özel olarak bilinçli bir şekilde bastırılıp dağıtıldığı o özel güne ait broşürde tam bir skandal yaşanmış ve aldığı emir ve akıl hocalarının talimatıyla aklını kiraya onlara veren bu şahıs oradaki paylaşımın kendine nasıl bir fatura çıkarılacağını dahi hesap etmeden bir nevi merkezi yönetime kafa tutar hale gelmiştir.

Hani bir zamanlar başörtü konusunda Ülkede Başbakanlık yapmış bir Anaplı, hayatım pahasına da olsa diyerek toplumun değerlerine düşman olduğunu ispatlayıp milletin tekmesi ile pılını pırtısını toplayarak teslim aldığı bir misyonu batırmakla görevlendirildiği için işi bitince çekip gitmişti sandıkla işte bu Ekrem Müdafa’da sanırım bu gidişle eğer haddi aşar ve İçişleri Bakanlığı tarafından alınmazsa ilk seçimlerde boyunun ölçüsünü alır diye düşünüyorum. Yalnız milletin elini vicdanına koyup işi particilik ayağından değil de insani ölçü ve vazife anlayışına göre değerlendirmesi lazım.

Şimdi gelelim dağıtılan bu broşür meselesine. Bir belediye Başkanı ki bu İstanbul’un şehreminidir. Şehremini yani halkın güvendiği emin olduğu halkı bir bütün olarak ele alan ve hizmet ağını buna göre oluşturması gereken bir yerel yönetim görevlisi. Olması gereken bu. Seçtirildi madem öyleyse herkesin başkanı olarak çalışması ve ayrım gayrım yapmaması gerekir. Oysa bugüne kadar ki olanları herkes biliyor ne taş üzerine taş konuldu ne de İstanbul’a hayırlı olacak bir projeyi ortaya koydu. O’nun düşündüğü tek şey kendisinin proje olması hasebiyle Ak Parti icraatında kalan veya projelendirilen her şeyi reddetmesi, karşı çıkması ve temel atmama törenleri düzenlemesiydi. Tarihte belki de ilk defa bir şahıs temel atmama töreni düzenledi ve adını Guinness rekorlar kitabına kaydettirdi.

Proje yapmak yerine olan projeleri de kemer sıkma veya harcamaları kısıtlama adına karşı çıkan bu zat kendisi bizzat en çok araç alım işlemlerini yapmış ve belediyenin parasını düzenlediği konser vb. etkinliklerle yandaş sözde sanatçılara peşkeş çekmiş ve ne kadar proje adamı olduğunu milletin parasını çar çur ettiğini ispatlamıştır.

Şimdi bu şahıs dağıttığı 23 Nisan broşürleri ile bir kez daha gündem olmayı başardı. Çünkü başka türlü gündem de kalması /yakalaması/adından hayrlı bir icraatla söz ettirmesi zaten mümkün değil. Ne yapmış hepimiz gördük ki, toplumun aşil topuklarına ufaktan öyle çizik atıp kaşımış ki tam bir 12 Eylül özlemi yatmaktadır bunun altında. Elinden geldiği kadar toplumu germek ve bundan mevcut yönetimi nasıl etkisiz hale getiririm diye olmadık abuk sabuk işlere koyulmak, projenin en büyük eylem ayağını oluşturmaktadır.

Kısa boylu dolgun sakallı bir elinde kitabı olan bir Müslüman, bir Hıristiyan temsilcisi, bir de Yahudi temsilci. Tabi bunların şu anki güç şekil temsilcilik vasfı vs tam bir bakış açısını da ortaya koymaktadır.  Yahudi’nin çizim ve rahat duruşuna dikkat edin ve ayrıca o çizimde ki yahudinin oturduğu yerin altında ki o karalanmış olan imza gibi yere dikkatle baktığınızda eminim de sizde şaşıracaksınız ve bunun bilere yapıldığını anlayacaksınız.

Size bir şey daha söylemek istiyorum. Evlerimizde namaz kıldığımız seccadelere eğer resimliyse bir iyice bakın bakalım gözünüze o resimlerde hangi figürler çıkacak?

Bu din temsilcilerinin yanında bir de Alevilik vardı değil mi? Yani bu o kadar bilinçli yapılmıştı ki bundan maksat ülkemizde yaşayan ve İslami bir kesimi oluşturan bu insanlarımızı ayrı bir şekle kalıba sokulmak için projenin hayata geçirilme ritüeliydi. Bakın bu denendi bu broşürle bilerek yapıldı. Ve buna ben isterdim ki Alevi kesimin karşı çıkıp itiraz etmesini. Sadece Tunceli Munzur Üniversitesi Eski rektörü karşı çıkarak alevi vatandaşlar adına o doğruları söyledi. Bu bence diğer alevi dernek ve federasyonlarca da yapılmalıydı.

İşte bu 12 Eylül özlemcisi ve gezi kafalısı şahsın bununla yetinmeyeceği ve elinden gelen her ne varsa belediye imkânlarını da kullanarak ayrımcı ve bölücü davranıp İslami kavramlara ve şahıslara savaş açıp böyle devam edeceği, toplumun birlik ve bütünlüğünü bozacağı iyiden iyiye aralandı. Umarım ki devletin kanuni gücü bu tür eylem meraklılarının karşısına dikilir ve bu tür bozgunculara müsaade etmez.

Şunun anlıyorum.”Anadolu’nun kurtuluş savaşı ruh cephesinde henüz yapılmadı” N.Topçu. Merhumun bu tespiti bizim şu anda en çok ihtiyaç duyduğumuz en büyük mesele olsa gerek.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.