Konya
10 Mayıs, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.29
  • EURO
    34.84
  • ALTIN
    2439.3
  • BIST
    10268.58
  • BTC
    62766.59$

Hukuk Devletinden Vazgeçip Kanun Devletini Arar Hale Gelmek (2)

11 Mart 2021, Perşembe 11:04

Niyet okumaların her türüne başvurularak denilecek ki, efendim, bunlar başlarını inancı gereği örtmüyorlar, siyasi simge olarak kullanıyorlar. Hatta siyasi simge olarak değil de içtenlikle örtmüş olsalar bile bu onların başörtüyle üniversitelerde okuma ve kamuya ait kurumlarda iş takibi yapmaları hakkını vermez.

 Çünkü İslam’da başörtüsü imanın gereklerinden biri değildir. Dinin zorunlu emri olmayan bir giysiyi kullanmakta direnmek art niyetliliği çağrıştırır. Biz, eserleri boylarını aşan bazı İlahiyat Fakültesi hocalarından ‘İslam’da örtünün zorunlu olmadığı’ fetvasını aldık. Bu yüzden başörtülü ve sakallı gençlerin üniversitede okumaları ve kamu kuruluşlarında iş takibi yapmaları yasaklanmalıdır.

Her resmi kurumun kendine özgü bir kıyafet yönetmeliği vardır, o kurumu seçenler, kurumun yönetmeliklerini de kabullenmiş sayılırlar. Yüksek tahsil yapmak veya bir kamu kuruluşunda çalışmak istiyorum, diyen kişinin yüksek tahsilin veya devlet memurluğunun yasa ve yönetmeliklerine tabi olma zorunluluğu vardır.

Bu gerekçelerin tümü doğru kabul edilse bile genç kızların başörtüsüne, delikanlıların saçına sakalına karışmak hakkının doğduğu belgelenmiş sayılmaz. İrdelememizi en masumane olanından en radikal olanına doğru götürelim.

Her resmi kurumun kendine özgü bir kıyafet yönetmeliği vardır, o kurumda öğrenim yapma ya da çalışmayı seçenler, kurumun yönetmeliklerini de kabullenmiş sayılırlar. Ben yüksek tahsil yapmak istiyorum ya da resmi bir kurumda memur veya yönetici olarak çalışmak istiyorum, dedikten sonra yasa ve yönetmeliklerine tabi olma zorunluluğu vardır, diyenlere denilebilir ki;

Çağdaş ve uygar sistemler yasaları insanların temel insan haklarını güvence altına almak için yaparlar, yoksa kurumda hizmet verenleri ive kurumdan hizmet alanları onların temel insan haklarını hiçe sayan yasalar yapıp onlara dayatmaz. Çağdaş ve uygar sistemler insana huzur içinde ve rahatça öğrenim göreceği ya da çalışacağı kurum ve ortamlar hazırlar, yoksa onlara mevhum yasalar ve yönetmelikler yüzünden öğrenim ve iş hayatını zehir ettirip bu temel insan hakkından yoksun bıraktırmaz. Diyelim ki biri, ben Mitra dinine mensubum, ibadet yapmam için on bir kat elbise giymem gerekli, aksi takdirde Tanrı’ma ibadet edemiyorum ya da ben hiç bir dine ve kutsala inanmıyorum, bu tür giyinmekten hoşlanıyor ve mutlu oluyorum, bunun gereklerine uymam hususunda beni zorlayacak hiçbir yasa ve yönetmeliği insani ve yasal bulmuyorum, derse, ve bu da erişkin, vergisini ödeyen bir TC yurttaşı ise,  yaptıklarının ve düşüncelerinin yanlış olduğuna ikna etmeye çalışmaktan başka insani bir yol var mıdır?

Yasa ve yönetmelikler, insan için midir yoksa insanlar yasa ve yönetmelikler için midir? Bu soruya çağdaş normlar, uygar ilkeler ve temel insan hakları bağlamında cevap verilmelidir. Çağdaş ve uygar yasa ve yönetmelikler, insan ve toplum psikolojisinin verileri doğrultusunda hazırlanmaktadır. İnsan ve toplum gerçeğini hiçe sayan tepeden inmeci dayatmalar,  yasa ve yönetmelikler ya uygulanmamak üzere ya da zulmetmek adına hazırlanmış demektir. Kılık kıyafet yönetmeliğini uygulamak için kurtuluş savaşı başlatabilecek kadar gözükara Milli Eğitim Müdürleri, yaşadıkları dönemin değil sorunların engizisyonlarla çözüldüğü çağların işkence memurları izlenimini veriyorlar. Uygar bir insanın kıyafetine sataşarak, artı ona hayatı dar ettiren uygulamalara arka çıkarak uygarlık mücadelesinin onurlu bir üyesi olacağını iddia etmek, insanlık ve uygarlık adına utanç verici embesillik örneği değil de nedir?

Başörtüsünün imanın gereklerinden biri olmadığı halde bunda diretmek laikliği ihlal etmek isteyen art niyetliliği çağrıştırdığı meselesine gelince; ne zamandan beri laikliğin yılmaz savunucuları olarak dinsel fetvalara göre bu toplumun hayatının düzenlenmesi gerektiği düşüncesi önemseniyor? “Modern ve çağdaş bir toplumda din kurallarıyla kişilerin özel ve kamu hayatının düzenlemesi kabul edilemez”, şekline özetlenen Laikliğin bu ilkesini nasıl ihlal etme cüreti gösterilebiliyor? İşimize geldiği zaman dini kurallar muteber,  değilse çağdışı mı oluyor?

Başlarını dini inançları gereği değil de siyasi simge olarak örten bayanların ve aynı gerekçe ile sakal ve saçlarını uzatan erkeklerin öğrenim ve çalışma haklarının ellerinden alınması gerektiği düşüncesine gelince; şimdi, bu kesimlerin,  bu kıyafetleri inandıkları siyasal sistemi tanıtmada bir simge olarak kullanmaları laikliğe aykırı bulunuyorsa başı açık bayanların her gün sinekkaydı tıraş olup kravat takan erkeklerin tutumu çağdaş, laik ve batılı bir toplum olma duyarlılığının simgesi olarak algılanamaz mı? Nasıl ki,  birileri baş açmayı,  günlük sakal tıraşı olmayı siyasal ve sosyal sisteminin simgesi olarak algılıyorsa,onların kıyafet ve görünüşleri de kendilerini ifade tarzı olamaz mı? Bu ülkede kendini ifade etme hakkı yalnızca kendilerini çağdaş, laik ve batıcı olarak tanımlayanlara mı verilmiştir? Kendilerini çağdaş olarak tanımlayanların çağdaşlıklarının kanıtı salt söylemlere mi dayanmaktadır? Laikiz denildiği anda, laik tutum özümsenmiş oluyor mu? Batıcıyız, der demez batılı değerleriçselleştirilmişoluyor mu? Oysaki, çağdaşız denildiğinde, çağdaşlığın gerekleri olan kişinin kendi kendisiyle ilgili kararları yalnızca kendisinin alabileceği, ona bir başkasının vasi olamayacağı ve kendisiyle ilgili kararları ancak kendi iradesiyle özgür olarak seçebileceği görüşü anlaşılır.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.