Konya
14 Mayıs, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.25
  • EURO
    34.94
  • ALTIN
    2437.5
  • BIST
    10183.32
  • BTC
    61690.4$

Hava Temizliği (1)

18 Ekim 2019, Cuma 08:52

İslâm havanın ferah ve temiz olmasına da çok önem ver­miştir. İyi kokular sürünmenin ve kullanmanın sünnet olması, kokar şeyler yiyerek (soğan–sarımsak gibi) mescit­lere, kala­balıklara çıkılmasının yasaklanmış olması bu hu­sustaki has­sasiyetin ifadesidir.(1)

Yemek kokuları ile komşuların rahatsız edilmemesi, mec­bur kalınırsa hakları olmaması, canları çekmemesi açı­sından o kokuyu duyan kişilere de ikram edilmesi yine Resûlullah’ın tavsiyesidir.(2)

Ayrıca havayı en iyi temizleyen varlıkların ağaçlar oldu­ğunu sanki 15 asır önce bilen Allah Resûlü, bu husu­sun öne­mini şu hadisleri ile dile getirir: "Kıyamet koparken sizden birinizin elinde bir ağaç dalı bu­lunur da buna kıyamet kopmadan dikmeye gücü yeterse,  muhak­kak onu diksin,  bırakmasın. ”(3)

Bütün araştırmalara rağmen,  uzaydaki sayısız cisim içinde in­sanoğ­lu­nun yaşadığı ve ya­şamasına elverişli mekân sadece dünya tespit edile­bil­miştir. Cenâb-ı Allah Cennet’ten bahsederken devamlı “…altından nehir­lerin ak­tığı ağaç­lardan”(4) haber verir. Kur’an’da 36 yerde direk,  264 yerde de endirek olarak ağaçtan bahsedilmektedir.  Yani hava,  su ve yeşil insanlar için hayat kay­nağıdır. Yeşil gerçekten gözü,  gönlü ve ruhu dinlen­diren,  yeryüzü­nün elbisesi,  can­lıların barınağı,  insanların aksine nefes alırken zehir soluyan ve dışarıya temizlenmiş oksijen veren,  yani gerçek­ten in­sanların hayat kay­nağı olan Allah’ın bir lütfudur. Dünyaya, en çok ne zaman mutlu olduğunu sormuşlar: "Ye­şerdiğim ve yeşil sec­cademin üzerine başlar secde ettiği za­man"demiş.

Bu sebeple İslâm yeşilin en büyük dostudur. Hz. Peygam­ber ağacın sa­dece korunmasıyla yetinmemiş,  mevcutlara ilâve edilme­sini,  ağaç di­kilme­sini,  yeryüzünün ihya edilme­sini em­reden o kadar çok söz söylemiş ve bunu hayatında uygulamaya koymuş ki; Bu günün insanı bile İslâm’ı yeşille özdeş­leştirmiş ve “Yeşil ser­maye,  Yeşil sarıklılar,  Yeşil kubbe…” dendi­ğinde Müslümanlar kastedilmektedir.

“Ağaç diken bir kimse için,  o ağaçtan insanların,  hay­vanla­rın,  kuş­ların,  vahşi haşa­ratın yediği sadakadır. (Hatta o ağaçtan çalınan mey­veler bile diken için sadakadır. Çi­çeğinden,  kokusundan,  tohu­mun­dan,  odunundan,  ke­restesinden,  gölgesin­den her ne şe­kilde olursa ol­sun canlı­ların faydalanması sadaka­dır.)(5)

İslâm yeşille iştigali sadaka-i cariye kabul etmiştir. Yani kı­yamete ka­dar insana sevap ge­tiren,  defterine hayır hasenat yazdı­ran bir faaliyet. Çünkü kendi ektiği-diktiği kurusa bile onun filizle­rinden,  fidelerinden,  tohumların­dan başka ağaç­lar yetiştiğini ve bunun ilânihaye devam edece­ğini kabul ede­rek, ilk dikenlere kıyamete kadar sevap ve mükâfat verile­ceğini müjdelemiş­tir.(6)

Hz. Peygamber savaşa gönderdiği ordularına: “Teslim olanlara,  ka­dın­lara,  yaşlılara,  ço­cuklara ve ağaçlara do­kunmayın”(7) diyerek her hâl ü kârda konunun ehemmiyetini dile getirmiş­tir.

Ecdadımız Osmanlı’da yeşilin kıymetini en iyi şekilde anla­mış,  “Yaş ke­sen baş keser” sözü darb-ı mesel olmuştur. Fatih: “Ormanlarımdan izin­siz bir ağaç kesenin başını kese­rim” demek suretiyle konuya hassasi­yetini dile ge­tirmiştir. Ayrıca ağaç dikme,  yetiştirme,  koruma,  arzı (dün­yayı) ihya etme hususunda çok güzel örnekler vermişler ve sayısız va­kıf­lar kur­muş­lardır.(8)

Ecdadımızdaki ağaç sevgisine binaen,  uzun ömürlü olan Os­manlı Dev­leti de, takriben 1000 sene yaşayan Çınarla sem­bolize edilmiştir. Şair şöyle de­miştir:

Hey gidi koca çınar çözülse de dillerin

Duysak hikâyesini kaybolan nesillerin      

Dünyanın en mutena ve müstesna yerlerinden olması sebe­biyle “Cen­net Vatan” diye ad­landırılan güzel Yurdumuzun gü­nümüzdeki ha­lini düşü­nüp de ağlamamak mümkün değil. Tarihi eserlerde her tarafı yemye­şil olan Ana­dolu’nun bugün,  2050 yı­lında maalesef çöl ola­cağın­dan bah­sedilmek­tedir. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde ve bazı eserlerde: “Konya’da bir sincap ağaca çıksa,  Van’a kadar atlayarak gidebilir,  Urfa ile Halep ara­sında başı­mıza güneş değmeden yani ağaçların gölge­sinden giderek yol­culuk yap­tık…”(9) gibi cümleler geçmektedir. Buraların bugünkü hali ise herkesçe ma­lum.

Yenileri dikilip yetiştirilmediği gibi,  Sadece İstanbul’un bir günlük kâğıt ihtiyacının kar­şılanması için 16 bin ağacın kesilmesi gerektiği hesap edilir­ken,(10) yine sadece İstanbul’un bir yılbaşında 5 bin çam fidanının kesi­lip heder edildiğini yetkililer bildirmektedir.(11)

İki günde 83 yerde yangın­lar çıkara­rak(12) kanunların boşlukla­rından da faydalanıp kendile­rine tarla açan hainler de ek­sik değildir. Çanakkale Gökçeada da üç yerden ormanı ateşe veren Recep Acar yakalanınca sebebi soruldu “canım sıkıldı yaktım” de­miştir.(13)

Dipnotlar:

1- Buhârî, Et’ıme 49, Salât, 160; Müslim, Mesâcid 73.  

2- İbrahim Canan, a.g.e, c. 9, s. 446.  

3- Zebîdî, Tecrîd-i Sarih, Terceme,  Kâmil Miras. a. g. e, c.7, s.124. 

4- Bakara Sûresi, 25.

5- Zebîdî, a. g. e. 7/122.

6- Zebîdî, a. g. e.  7/125.

7- Buhârî, Menâkıb-ı ashab 9; Müsned 1/300; Ebû Dâvûd, Cihad 82.

8- İ.H.Dânişmend,“Eski Türk Seciye ve Ahlâkı”Kitabevi Yay.İst.1983,s.185.

9 - Tarih ve Medeniyet Dergisi,  İhlas A. Ş. Yay. sayı, 1,  s. 28.

10 - Milliyet Gazetesi, 12. 12. 1999.

11 - Orman Genel Müdürünün beyanatı,  Milliyet Gazetesi,  12. 12. 1992.

12 - Milliyet Gazetesi,  07. 04. 2000.

 13- Milliyet Gazetesi, 28. 08. 2001.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.