Konya
14 Mayıs, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.25
  • EURO
    34.83
  • ALTIN
    2435.0
  • BIST
    10056.14
  • BTC
    61909.07$

Hastalık

25 Ocak 2015, Pazar 09:55
Ecel büke belimizSöyletmeye dilimiziHasta iken halimiziSoranlara selâm olsun                    Yunus Hastalık; Allah’ın verdiği hesapsız nimetlerini en iyi ha¬tırlatan bir nimet¬tir. İçimizdeki dert ve marazları bize haber veren, doktora gitmemizi, tedavi olmamızı, tedbir alma¬mızı…hatırlatan hastalıklarımızdır. Onlar bizi ikaz et¬meseler, bir anda ölüvermemiz lâzım, onun için hasta-lıklarımız bile nimettir, ulema da bu kanaattedir.( )  Bu sebeple Hz. Hüseyin dertlerinden çok şikâyet eden¬lere, yakınanlara şöyle seslenir: “Hastalıklarından mahlûkata şikâyeti kes. Merhametliyi (Al¬lah’ı), merha¬metsize (insan¬lara)  şikâyet etme.” Hz. Mevlânâ olaya bir başka zaviyeden bakıyor ve şöyle diyor: “Manda gibi bütün gece uyumasın diye Allah, bana lü¬tuf ve kereminden dertler ihsan etti.” (6209)Ayrıca hastalıklar ölümü ve sahip olduğumuz envâi çeşit nimeti unuttur¬mayan dostlarımız olması gerekir. Kanuni’nin dillere destan olan şu beyti gerçeğin ta kendi¬sini haykırıyor:  Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibiOlmaya devlet cihanda bir nefesse sıhhat gibi Genelde hastalık hissedilir, sağlık hissedilmez. Hasta ol¬duğumuz zaman Rabbimiz hiç aklımızdan çıkmaz, dua, yaka¬rış, ibadet, tespih, tehlil, vaat, adak… gırla gider, ama iyi olunca yine dünya meşgalesine dalar, bu manevi atmosferden uzaklaşıveririz. Osmanlı son dönem hanım şairlerinden Fıtnat Hanım’da Kanuniyi teyid ediyor ve şöyle diyor:  Bilmedik zevk i visâlin çekmeyince firkatinOlmayınca hasta kadrin bilmez âdem sıhhatin Zamanının meşhur doktorlarından Aziz Paşa, o dö¬nemin Tıp Fakültesi olan “Tıbbiyei Şâhâne”sinde hocadır. Bir imti¬handa talebeye sorar: “hastayı terletmen gerekti¬ğinde ne ya-parsın?”, talebe çok değişik usüller, metotlar uygulamalar söyler ama; talebe ne söylediyse hoca tatmin olmuyor ve de¬vamlı; “daha ne yapsın? daha ne yaparsa?” deyip duruyor, talebenin canı sıkılmış; “hocam bu metot¬ların hiçbirisi fayda etmez, hastayı terletemezsem, karşı¬nıza getirir imtihan ettiri¬rim” demiş!  Hz. Mevlânâ, tahminle yakıştırmalarla iş yapanla¬rın ne gibi hatalara dü¬şüp, ne büyük potlar kırabile¬ceklerine misal verir.( ) İyi kalpli ama kulakları duymayan birine, genç kom¬şusu¬nun çok hasta ol¬duğunu haber verirler. Sağır ihtiyar, komşusunu ziya¬ret etmek ister ama duy¬madığı için nasıl an¬laşacakları husu¬sunda endişelenir. Ama kendi ken¬dine: “Onun dudaklarının kımıldamasına göre bende bir şeyler söyler, yakıştırırım olur biter. Ben ona nasılsın deyince o, iyiyim yahut rahatım diye¬cektir ben de; İyi iyi, elhamdülillah derim. Ben ne yiyip ne içersin derim, o da her halde şerbet veya mercimek çorbası diyecektir. Ben; sıhhatler afiyetler ol¬sun, he¬kimlerden kim gelip muayene eder derim, o da her halde filan kişi der. Ben, mademki o geliyorsa, işin yo¬lunda demektir, çünkü o iyi bir doktor¬dur derim.” Adam kendi kendine böyle bir kurgu yapıp hastanın evine ziyarete gider. Hastaya “nasılsın?” diye sorar, o; “ölüyorum” deyince, “iyi iyi elham¬dülillah” der. Ötekinin canı sıkılır. Sağır; “ne yedin ne içtin?” diye sorar. Canı bir önceki cevaba sıkılan hasta; “zehir” deyince, sağır; “afiyetler olsun” der. “Hekim¬lerden kim gelir?” deyince hasta; “Azrail geliyor” der. Sa¬ğır; “maşallah maşallah, o geliyorsa işin iş, o çok iyi birisi…” Hastanın canı yerli sıkılır, yüzünü çevirir, sa¬ğırda; “bir kom¬şumun gönlünü aldım, elham¬dülillah, Al¬lah ziyare¬timi kabul buyursun” diye dua ederek ayrı¬lır! Birkaç tane tıp talebesi yol üzerinde oturmakta olan bi¬rini görüp tah¬minde bulunmaya başlarlar: Birisi: “Bu spastik özürlü birisi olduğu için oturu¬yor” der. Birisi: “di¬lenmek için yol üzerine postu atmış” der. Birisi: “İkinizinki de değil, adam biraz istirahat edeyim” diye oturmuş der…Adama yaklaştıklarında tahminlerini söylerler ve gerçeği öğrenmek is¬terler. Adam: “Hiçbirinizinki değil, sonra size bir nasihat vereyim. Siz siz olun tahminle iş yapıp, akıl yü¬rütme-yin. Bakın bende ‘her halde yel¬leme’ diye tah¬min edip boş bulundum ama, görüyorsu¬nuz şimdi yerimden kalkamıyo¬rum!” demiş.  Dipnotlar:1- Tahirül Mevlevî, “Mesnevi Şerhi”, Selâm Yay. Konya 1966, c.  2, s. 390. 2- Tahirül Mevlevi, a. g. e. c. 5, beyit no: 1555.  

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.