Konya
09 Mayıs, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.24
  • EURO
    34.86
  • ALTIN
    2421.9
  • BIST
    10269.93
  • BTC
    61811.6$

GEÇEN BİR YILIN MUHASEBESİ

28 Aralık 2015, Pazartesi 08:37

     Perşembe akşamı yani Cuma gecesi yeni bir yıla daha gireceğiz. Acısıyla tatlısıyla kederiyle neş’esiyle bir yılın daha sonuna geldik. Ömür sayfamızdan bir yaprak daha eksildiği için kabre bir adım daha yaklaşmış bulunmaktayız. Nihayetine geldiğimiz yılın bu son günlerinde geriye dönük bir yılın muhasebesini yapmak yeni bir yılı güzel geçirmek için hazırlık noktasında bizlere yön verecektir.

Mâlüm yıl sonlarında Holdingler, Şirketler ve İşletmeler geçen bir yılın muhasebesini yaparak zarar ve kâr bilançosu çıkarmaktadırlar. Bizlerde bir fani olarak kimin ne zaman öleceği belli değil. Sözümüz sağlığa. Mevlâm ömür verirde görürsek yeni bir yılda şuurlu bir Müslüman olarak yaşayıp, Cenab-ı Hakk’ın rızasına uygun hareket ederek günlerimizi kazançlı hâle getirebilmeliyiz.  

Bilerek veya bilmeyerek işlediğimiz günahlar için tövbe ve istiğfar ederek günahlarımızı tekrar etmemek üzere Rabbimize yalvarmalıyız. Her takvim yaprağını kopardığımızda ömrümüzden bir günün daha eksildiğini bilip kendimizi mutlu sona hazırlamalıyız.

Bir başka dikkat edeceğimiz durum da Müslümanları hiç ilgilendirmediği hâlde yılbaşında yapılan kutlamalar ve eğlencelere meyil etmesidir. İnancımızla ve kültürümüzle hiç bağdaşmayan fitursuzca yapılan bu eğlence ve kutlamalar maalesef batılıları taklit etme hastalığımızdan olsa gerek.

Cenab-ı Hakk’a bizleri; sağlık, afiyet ve huzurlu bir şekilde yeni bir yıla kavuşturması için dua ve şükretmemiz gerekirken, isyan ve inkâr bataklığına saplanarak yoldan çıkmış milletleri taklit edip onların arkasından sürüklenmek hangi akla ve mantığa uyar ki…

Bunun  için Peygamberimiz, bu Gayr-i Müslimleri taklit etmemizin bizleri bekleyen bir tehlikenin neticelerine dikkatimizi çekmek için: “ (Tasvip ederek) bir kavme (bir topluluğa) benzemeye çalışan kişi, o (benzemeye çalıştığı) kavimdendir.”(1) ve  “(İnanç ve amelde) bizden başkasına benzeyenler, bizden değildir.”(2) diyerek biz Müslümanları uyarmıştır.

Başka bir hadîs-i şerifte de, “Siz karış karış, adım adım sizden öncekilerin (Yahûdi ve Hıristiyanlar’ın) yoluna uyacaksınız. O kadar ki; onlar bir keler deliğine girecek olsalar, siz de (modadır düşüncesiyle) onları tâkip edeceksiniz…”(3) buyurarak Müslümanlar’ın, başta Yahûdiler ve Hıristiyanlar olmak üzere gayr-i müslimleri taklit etmek, onlara benzemek felâketine düşeceklerini mu’cizevî bir şekilde bildirilmiştir.

Durum böyle iken bizi i‘tikâden, amelen, ahlâken, iktisâden istismar eden; bizimle ne dînî, ne millî, ne de insanî bakımlardan hiçbir alâkası bulunmayan; hatta ebedî hayatımızı bile husrâna uğratabilecek olan bu gayr-i müslimlere benzeme çılgınlıklarına, biz ne zaman son vereceğiz?

İnsanoğluna bahşedilen fani ömrü,  Müslüman olarak yaşaması ve Müslüman olarak tamamlamasını isteyen Cenab-ı Hak, “Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa öylece sakının ve siz ancak Müslümanlar olarak ölün.”(4) diye biz kullarından Müslüman olarak ölmemizi istemektedir. 

Müslüman olarak ölmek için kişinin bütün varlığı ile Cenab-ı Hakk’ın emirlerini yerine getirmesine ve yasaklarından uzak durmasına bağlıdır. Allah (c.c.) buyruklarına itaat eden ve kulluk görevini samimi bir şekilde ifa etmeye gayret eden mü’mine, Müslüman olarak ölmeyi inşâAllah nasip edecektir. Zira O, zâtına olan yönelişleri ve ihlâs ile yapılan ibadet ve taatları karşılıksız bırakmayacaktır. Bu bakımdan Müslüman olarak doğan bizler, Müslüman olarak yaşamaya ve Müslüman olarak ruhumuzu teslim etmeye gayret göstermeliyiz.

Rabb’imizin lûtuf ve ihsânı olan bu İslâm nimeti ve Ümmet-i Muhammed’den olma nimetinin kıymetini bilmeliyiz ki, Müslüman olmayanlara benzemekten sakınarak dünyamızı izzetle, âhiretimizi de saâdetle yaşayabilelim.

Nitekim Hz. Ömer (R.A.) bir hutbesinde şöyle buyurmuştur: “Hesaba çekilmeden önce, kendinizi hesaba çekiniz. Amelleriniz tartılmadan önce, kendi amellerinizi tartınız. Hesaba çekilmek üzere, kıyamet günündeki en büyük arz, huzura alınma için gerekli güzel hazırlıklarınızı yapınız. O gün huzura alınırsınız, öyle ki size ait hiçbir sır gizli kalmayacak, bütün sırlar meydana çıkacak.”  Durum böyle olacağı için muhasebe iyi yapılmalı. Yanlış hesap iflasa sürükler ve hesap ölmeden önce yapılmalı. Zira tövbe etmeye bile fırsat bulamayabiliriz. Zaten öldükten sonra telafi etmeye fırsat da olmayacak.

Bunun için de İslâm’ı iyi öğrenmeli, sünnetlere tâbi olup bid’atlerden kaçınmalıyız. Her türlü haram, mekruh ve şüphelilerden mutlaka uzak durmalıyız. Aksi takdirde âkıbet husrân olur!

Müslümanlar olarak, özellikle son zamanlarda plânlanan ve etnik, mezhep ve fırka farklılıklarına dayalı olarak oluşturulmak istenen ve bölgede güçlü bir Türkiye istemeyen iç ve dış düşmanların, çatışma senaryolarını görmeli ve bu fitneci akımlara karşı duyarlılığımız devam etmeli, hilecilerin hileleri ayaklarına dolaşmalıdır.

 

  Sonuç  itibariyle toplumumuzda  “yılbaşı kutlaması” olarak yapılan eğlencelerin dinimiz ve kültürümüz açısından hiçbir temeli olmadığından, bu günlerde bize düşen, geçen bir yılın muhasebesini yaparak gelecek bir yılda hatalarımızı tekrarlamamak ve kendimizin, toplumumuzun ve Yüce Rabbimizin razı olacağı davranışları yapmaya gayret göstermek olmalı ve zülüm altında inleyen din kardeşlerimiz için de çokça niyazda bulunmalıyız.

 

   Evet, eksik ve noksanımız, kusur ve kabahatimiz, hata ve isyanımız çok... Biliyor ve itiraf ediyoruz ya Rabbi... Ama bununla beraber rahmetinden de ümitvarız. Ne kadar günahkâr olsak ta senin engin şefkâat ve rahmetinden ümidimizi asla kesmiyoruz ya Rabbi! Bizi, Habibin ve sevdiklerinin yüzü suyu hürmetine affeyle ve dostlarından ayırma. Onlarla beraber haşret Allahım. (Amin.)    

Gönülden Muhabbetlerimle.

Dipnotlar:                                                                                                                                                               1- Mişkâtü’l-Mesâbîh, 4347.                                                                                                                            2- Tirmizî, Sünen, H. No: 2696.                                                                                                                         3- Mişkâtü’l-Mesâbîh, 5361.                                                                                                                                4- Âl-i İmran Sûresi, 102.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.