Konya
11 Mayıs, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.24
  • EURO
    34.77
  • ALTIN
    2445.5
  • BIST
    10235.98
  • BTC
    60827.75$

EYVAH!.. GENÇLİĞİMİZ EGOİST OLUYOR…

08 Nisan 2024, Pazartesi 00:01

        EYVAH!..

       Günümüz insanı ciddi ıstıraplar yaşıyor ve olmadık badirelerle meşgul bir halde hayatını idame etmeye çalışıyor. Bu sancılar ve sıkıntıların sonucu ciddi bir bedelle karşı karşıya kalıyor. Maalesef, bu kadar olumsuzlukların sonunda faturayı geleceğimizin teminatı olabilecek ‘gençliğimiz’ ödüyor.

       İnsan fıtratı itibariyle; müşerref ve ahlaklı bir varlık olarak dünyaya arz-ı endam etmiş. Hayatı boyunca hep iyi olanı, güzel olanı istemiş, daha faydalısını arzu edilir bir vaziyette bulunmuş…  

       Ne acı bir tablo ki, beslendiğimiz kültür kaynaklarımız, içinde yaşadığımız toplum ve yaşam kalitemiz bizi çoğu zaman kötülüğe bulaşmaya hazır hale getirebilmiş. Bu olumsuzluklar çoğu zaman kollektif bir halde toplumun bütün kesimlerini etkileyebiliyor.

       Bu kültür yozlaşmasında, en başta nasiplerini -potansiyel olarak daha yatkın oldukları için- üzülerek söylüyorum, geleceğimizi, vatanımızı ve bütün mukaddesatımızı emanet edebileceğimiz genç neslimiz teşkil ediyor…   

       Başta popüler kültür, bütün marifetini gençler üzerinde çeviriyor. Adeta onların nefislerine seslenerek bir tüketim kültürünün kurbanı haline getiriyor. Başta, mukaddesatından soğutarak işe başlıyor. Bundan sonra yapacağı işler çorap söküğü gibi geliyor

       EYVAH!..

       “Egoist Kuşağı” dediğimiz bu genç kuşağın en temel özelliklerinden biri, hayatı sadece ve sadece kendisi için yaşaması, iyi ve faydalı şeylerin sadece kendinden başka hiç kimseye takdim edilmemesi şeklinde zuhur ediyor.

       Bu kuşağın, diğer bir önemli handikabı ise, eğer yapılan işler kendi zevkine, kendi egosuna hizmet ediyorsa, iyidir ve o uğurda çalışılır, fedakârlık yapılabilir. Yok eğer, yapılan iş nefsini tatmin etmiyorsa ve zahirde bir menfaat dokundurmuyorsa, kötüdür ve yüzüne bakılmaz.

       Bu kuşağın diğer bir marifeti ise, bir toplum hizmetinde çalışmak, başkasına fayda sağlamak, birisinin derdiyle dertlenmek, başkasının acısını paylaşmak, başkasının feryadına kulak kabartmak asla benimsenecek marifetler değildir. Hatta bu tür şeylerin demode olduğu ve zamanının olmadığı algısı hakimdir.

       Halbuki, asli değerlerimizde mazluma ve muhtaca yardım etmek ve elinden tutmak, en büyük fazilet ve ibadet olarak bize emrediliyor. İnsanların acısına ortak olmak ve toplumsal fayda gözetmek en önemli insani değer addediliyor…    

      Bugün, bizim bütün ıstıraplarımızın, acılarımızın ve yıkımlarımızın temel sebebi bu manevi yolları kapatmış olmamızdır. Zira insan, sadece maddeden ibaret bir varlık değildir. Her an yenilenen duyguları, tazelenen acayip bir mahluktur. Bu manevi boşluklar hakiki manada doldurulmazsa, geleceğimizin tablosu maalesef pek iç açıcı olamayacaktır.

         EYVAH!..

        Yeni nesil, kılık kıyafetiyle, hayata karsı anlamsız duruşuyla, hızmasıyla, piercing’iyle ve başka nice anlamsız, idealsiz ve kayda değer olmayan nice enteresan hareketiyle kendini göstermeye, kabul ettirmeye çalışıyor.

        İşte, genç neslimiz koca bir dünyanın her an kültür bombardımanına maruz kalıyor. Kendi beslenme kaynaklarını iyice bilemediği ve hazmedemediği için; gelen her yozlaşmaya ne acı ki, bütün kapıları sorgusuz sualsiz açabiliyor. Bu cinnet halinin getirdiği sonuçları biz toplum ve millet olarak hepimiz en acı reçeteler halinde ödüyoruz.  

        Bu milli felakete, bütün bir millet olarak ‘topyekün bir seferberlik’ ilan etmek zorundayız. Hiç vaktimiz yok. Bir an evvel; milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un o deruni ve muhteşem satırları ile değerlendirelim. Böylesi ümitsizlik, karamsarlık ve aşağılık kompleksi aşılanan bir gençliğin gelişip ayağa kalkma şansı var mı? Dolayısıyla, dört asırdır gençlik hakiki manada kendine gelemiyor.

        Gençliğimizin anlam duygusunu sağlayan, klasik ve geleneksel birtakım değerler, altüst oluyor. Dinin anlam sağlayıcı rolü, maalesef modernite karşısında değerini yitiriyor. Böylece, geçmişten nesiller koparılarak adeta ‘zombi’ haline getiriliyor. Bağrı yanık şairimiz MehmetAkif ERSOY bu acı tabloyu şöyle tasvir ediyor: 

        Neye? -Zerk etmediler kalbime bir damla ümid.

        Koca dünyada yaşanmaz, yaşamaktan nevmîd(ümitsiz).

        Daha mektepte çocuktuk, bizi yıldırdı hayat;

        Oysa hiç korku nedir, bilmeyecektik, heyhat.

        Neslim ürkekmiş, evet, yoktu ki ürkütmeyeni;

       “Yürü oğlum!” diye teşc’ edecek yerde beni,

         Diktiler karşıma bir kapkara müstakbel ki,

         Öyle korkunç olamaz hortlasa devler belki!

         Bana dünyaya çıkarken “batacaksın” dediler…

         Çıkmadan batmayı öğren ne kadar saçma hüner!

         Bir ışık gösteren olsaydı, tek bir ışık,

         Biz o zulmetleri(karanlıkları) bin parça edip çıkmıştık…

         Bize telkin-i ümit etmediler, yoksa bu din,

         Yine dünyalara yaymıştı yeşil gölgesini;

         Yine hakkın sesi boğmuştu dalâlın sesini…Hasılı bu duygularla neslimizin geleceğini imar etme adına, millet olarak ciddi adımları acilen atmak zorundayız… YOKSA ÇOK GEÇ OLUR!..

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.