Konya
14 Mayıs, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.25
  • EURO
    34.86
  • ALTIN
    2431.9
  • BIST
    10085.05
  • BTC
    61820.93$

DÜNYANIN OSMANLIDAN ÖĞRENDİKLERİ (1)

26 Kasım 2018, Pazartesi 08:21

Taklit, Başkasının Şahsında Kaybolmaktır:

İslâm taklit düşmanıdır. Markadır, orijinaldir. Peygamberimiz bu hususta öyle hassas davranmış ki; İnsanları ibâdete çağırmak için ilk zamanlar “çan çalalım” diyenlere Peygamberimiz; “o Hıristiyan âdeti” demiş, boru öttüre­lim diyenlere “o Yahûdilerin âdeti” demiş ve ezanı bulmuşlar.

İba­dette Ku­düs’ten yönlerini Kâbe’ye çevirmişler. Yahûdiler Mu­harrem ayının yalnız 10’uncu günü oruç tuttukları için Efendi­miz “onlara benzememek için siz 9-10-11’inci günleri tu­tun”(1) buyurmuş. Gayrimüslimlerin tırnak kesmele­rine, kılık kıyafetle­rine, örf ve adetlerine benzememek için yeni yeni usuller ve adetler geliştirmiş ve İslâm’ın her şeyiyle orijinal olmasına önem gös­ter­miştir.

Bu husus­taki kararlılığı: “Kim bir kavme benzemek isterse o kimse, o kavim­den­dir.”(2) Hadisinde açık bir şekilde görülmek­tedir. Ünlü düşünür Buruno’nun: "Başkala­rının izin­den gidenler iz bırakamazlar.” sözü, konunun ne güzel özetidir. 

Güçlü Olan Taklit Edilir:

Osmanlı ilk zamanlar bu konuda çok hassastır. Her hususta orijinaldir-. Batıyı taklide yeltenenleri “Gâvur olmakla itham eder” durumdadır. Zayıf olan güçlü olanı taklit eder. Batının o zaman taklit edilecek bir tarafı yoktur, bilakis onlar Osmanlıyı taklit etmişlerdir.

O dönemlerde İngiltere Kralı 8. Henri, bir heyet gönderip Osmanlı ka­nunlarını tercüme ettirip memleketinde uygulamaya çalışmıştır.(3) 1486 yı­lında, Avrupa’da en çok merak konusu olan, Osmanlının zatını, kültürünü, medeniyetini, örf ve geleneklerini tanıtmak için İtalya’da ilk resimli kitap basılıp yayımlanmıştır. Bundan sonra Türk kıyafetleri Avrupalılar arasında moda olmuş ve oldukça ilgi toplamıştır. Üst düzey kral, papaz ve bürokratla­rın birçoğu bu modaya uymuşlar, Türkiye’den kumaş ve elbise getirtmişler­dir.(4)

Sultan 3. Selim döneminde 1795’te Seyyid Ali Efendi diye bir zat Paris’e elçi olarak gönderilmiş, deniz yoluyla vardığı Fransa topraklarından her geç­tiği yerlerde krallara uygulanan törenlerle karşılanmış, Paris’in en muhteşem binalarından biri tahsis edilmiş, kendisine gösterilen aşırı ilgiden dolayı 24 gün kaldığı binadan çıkamamış, onu pencereden bile görebilmek için her gün aşırı kalabalıklar oluşmuş, ilk çıktığı günde sokakta insan koridorlarının ara­sında ve alkış tufanlarının altında itimatnamesini sunmaya gidebilmiştir.

O dönemlerde Paris’i ziyaret eden yabancı kral ve devlet adamlarının bile bu ilgi ve alakayı görmediği zikredilmiştir. Paris’i Türk modası sarmış, hattâ üze­rinde Türk elçisinin resmi bulunan yelpazeler satış rekorları kırmıştır.(5)

Son Dönemlerde Osmanlı Kendisi Mukallit Olmuş:

Yukarıda dedik ki; güçlü olan taklit edilir. Gerçekten Osmanlı çok güçlü iken bütün Avrupa’da taklit edilmiş, ama zayıflayınca da onlar Avrupalıları taklit etmişlerdir. Sandor Takats; Macaristan ilk fethedildiği yıllarda Macarla­rın Osmanlıyı taklit ettiklerini, zayıflamaya başladığı yıllarda da Türklerin Macarları taklit edip onlara uyduklarını yazar.(6)

Hz. Peygamber çok hassas olduğu taklit konusunda ümmetinin ahir za­manda hata edece­ğini, Yahûdi ve Hıristiyanların izinden gide­ceğini, onlar keler deliğine girse, Müslümanların da girmeye kalkacaklarını, işte o zaman bir hiç olacaklarını, selin önün­deki çör-çöp gibi olup, hiçbir ağırlıklarının olmayacağını(7) bildir­miş ve maalesef Osmanlı son zamanlarında bu hasta­lığa yakalanmış, diğer Müslüman devletlerde aynı durumda oldukları için,  dünya platformunda bugün Müslümanlar bir hiç mesabesindedirler. 

Norveçli bir gazetecinin şöyle bir tespiti vardır: “Türkler İtalyan kanun­larına göre ceza yerler, Alman kanunlarına göre borçlanırlar, İsviçre kanun­larına göre evlenip boşanırlar, İslâm kanunlarına göre de ölürler.”(8) Son zamanlarda gerçekten öyle olmuş.

4. Murad döneminde Osmanlı hizmetinde bulunan Moltke, Tanzimat dö­nemi ordusunun komikliğini dile getirmek için şöyle der: "Bu ordunun ka­putları Rus, Tâlimnameleri Fransız, tüfekleri Belçika, eğerleri Macar, kılıç­ları İngiliz, öğretmenleri her milletten, sâdece sarığı Türk olan bir ordu"(9)

Dipnotlar:

1-Tirmizî, savm 49.

2-Aclûnî, “Keşfü’l-Hafâ”, c. 2, s. 240.

3-İsmail Hâmi Dânişmend,“Târihi Hakikatler”,Tercüman Gazetesi Yay.1979, c.1, s. 120.

4-İbrahim Refik, “Târih Şuuruna Doğru-2”, Albatros Yay. İst. 2001, s. 115. 

5-İsmail Hâmi Dânişmend,“Târihi Hakikatler”,Tercüman Gazetesi Yay.1979, c. 2, s. 522.

6-Sandor Takats, a. g. e. s. 340.

7-Ebû Dâvud, Melahim, 5; Müsned, c. 5, s. 278.  

8-Mehmed Serhan Tayşi, “Ali Emirî’nin İzinde”, Timaş Yay. 2009, s. 521.

9-Mehmed Emin Gerger. Tanzimat’tan AETye Türkiye s. 94.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.